Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Hasan PİR->BİR PANELİN ARDINDAN [ Arama ]

BİR PANELİN ARDINDAN
Başlık BİR PANELİN ARDINDAN
Açıklama -
Mail hasanpir2002@yahoo.com
Siteye Ekleyen Recep Ergin
             "Bayburt - Gümüşhane Denge Hukuk Derneği" tarafından 19 Nisan 2011 Salı günü Atatürk Kültür Merkezi salonunda gerçekleştirilen "Sivil Anayasa Sürecinde Türkiye" konulu panel, hem konusu hem de konukları bakımından dikkat çekiciydi.

            Ülkemizin önde gelen gazetecilerinden Prof.Dr. Mehmet Altan, Prof.Dr. Mümtaz Er Türköne, Oral Çalışlar ve Mehmet Faruk Mercan'ın katıldığı panelde, "Türkiye'nin sivil bir anayasaya en kısa sürede kavuşmasının gerekli olduğu görüşü" panelistlerin profesyonellikleri içinde işlenince zevkli ve heyecanlı bir toplantı ortaya çıkmıştır.

            Panelde işlenen konu, yeni sivil bir anayasa yapılması üzerine yoğunlaşınca, panelistler de konuyu irdelerken çoğunlukla, "insan hakları ve bu hakların geçmişteki uygulamaları" üzerinde durmuşlardır.

            Konuşmacılar; 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 de yaşanan duraksamaların Türkiye'nin gelişmesine büyük engel teşkil ettiğini özellikle vurgulamışlardır.

            Adı geçen panelde, panelistlerin popülerliği ve bu popülerliğin getirdiği açık ve cesaretli konuşmalar kadar, belki onlardan daha önemlisi, salonu dolduran her çeşitten siyasi ve ideolojik fikir sahibi insanın, konuşmalar sırasında zaman zaman belki kendi siyasi ve ideolojik fikirlerine de sataşılmasına rağmen, iki saat boyunca büyük bir vakar ve ciddiyet içinde panelistleri dinlemiş olmalarıdır. Yani Gümüşhaneliler, yapılacak olan bir anayasanın belki de en önemli maddelerinden biri olacak olan "başka fikirlere" tahammül örneğini 19 Nisan'da yapılan bu panelde göstermişlerdir. Toplantının en önemli yanı da kanaatimce burasıdır.

            Panelde dikkatimi çeken ikinci bir konu da, şudur: Konuşmacıların bazıları, 1950'den sonra çeşitli tarihlerde demokrasinin ve anayasal düzenin askıya alınması olaylarını yapan kişileri anlatırken, bunu bir kurumumuza şamilmiş gibi anlatmaları, yani "askerler yaptı" ifadesini kullanmaları yanlış olmuştur. Çünkü "asker" tabiri genel bir tabirdir. Bu kurum içinde bir zamanlar suç işlemiş olanlar olabilir. Ama, bu durum, hiçbir zaman tüm askerlerimizi içine alacak şekilde genelleme ifadeyle ifade edilmemelidir. Bir camianın içindeki suç işleyen insanlar varsa onlar tanımlanırken; "hata yapan, yanlış yapan, suç işleyen, anayasa ve yasalara aykırı davranan kişiler" şeklinde ifade edilmeleri daha doğru olurdu.

            Yanlış yapan, suç işleyen kişiler her kurumda olabilir. Örneğin bir öğretmen hata yapmışsa "öğretmenler şöyle, öğretmenler böyle" diyerek öğretmenler camiasını genel olarak töhmet altında bırakmak hatadır. Bir emniyet görevlisi hata yapmışsa, tüm emniyet camiasını töhmet altında bırakmaya kimsenin hakkı yoktur. Bir sağlık görevlisi suç işlemişse, bütün sağlık camiasını suçlu göstermek çok büyük bir haksızlık olur. Dolayısıyla, demokrasinin kesintiye uğradığı dönemlerdeki hatalar anlatılırken de, bu hatalar sanki kurumsal yapı ve kurum mensubiyeti bütünlüğü içinde oluyormuş gibi ifade edilmemelidir.

            Hatalar ve hatalı insanlar, suçlar ve suçlu insanlar deşifre edilirken, onların kurumları bir genelleme olarak ön plana çıkarılmamalıdır. Eğer, kurumlar ön plana çıkarılırsa, o kurum kimliğine sahip olan diğer insanlar da yanlış yapanları savunmak durumunda kalırlar. Çünkü herkeste, mensup olduğu kurumu savunma refleksi vardır. Ama, sadece hatalı veya suçlu olanların ifade dilmesi halinde, o zaman kişiler aynı kurum içinde de olsalar, hata yapanları ve suç işleyenleri savunmazlar ve kabullenmezler.

            İslami terminolojide de hukukta da bu böyledir. Suçun şahsili ilkesi çok önemlidir. "Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz." mealindeki ayet, Kuran-ı Kerim'in En'âm (164. ayet), İsrâ (15. ayet), Fâtır (18. ayet) ve Zümer (7. ayet) surelerinde tekrarlanmaktadır.

            Suçun ve cezanın şahsiliği ilkesi ceza hukukunun da en önemli ilkelerinden biridir. suç kişiseldir, sucu işleyenden başkasını suçlayamazsınız ve aynı şekilde suçludan başkasını cezalandıramazsınız.

            Durum böyle olunca, kurumları rencide edecek her türlü söz ve imadan hepimizin kaçınması gerekir.

            Bu panel, anı zamanda, "basın ve ifade özgürlüğü"nün ülkemizde çok geniş boyutlarda var olduğunun da bir kere daha ispat edildiği bir toplantı olmuştur.

            Her şeye rağmen Gümüşhane için bu panel güzel olmuştur. Türkiye'nin dört önemli aydınının gündemini bir günlüğüne de olsa "Gümüşhane" oluşturmuştur.

            İstanbul'dan,  Ankara'dan aynı gün içinde insanlar Gümüşhane'ye gelip, çalışmasını yapıp tekrar geri dönebiliyorlarsa bu durum ayrıca ülkemizin gelişmişlik açısından geldiği noktanın da bir göstergesidir. Bunu da bir dip not olarak aktarmış olalım.

            Kuruluşunun üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen, önemli bir konuyu ve konukları Gümüşhane gündemine taşıyan "Bayburt - Gümüşhane Denge Hukuk Derneği" başkan ve üyelerine teşekkür ediyorum.

            Güzel günler dileğiyle.
Oyu Puanı: 50 - Ortalama: 2.78

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 11 (0 Kayıtlı Üye 11 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.35308 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu