Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
İnsanoğlu, ilk insan Hazreti Âdem Peygamberden beri sürekli üç grup hastalıkla mücadele etmiştir: Bedeni hastalıklar, ruhi hastalıklar ve toplumsal hastalıklar.
Hastalıklar hem insanların hem de toplumların birer yaşam gerçeğidir.
İnsanlar, bedeni hastalıkları iyileştirmek için ne kadar çaba sarf ediyorlarsa, toplumsal hastalıkların tedavisi için de o kadar gayret sarf etmek zorundadırlar.
Bedeni hastalıklar birebir görüldüğü ve acısı insanlar tarafından bizzat yaşandığı için hemen tedavisine koşulur. Davranış bozukluklarından kaynaklı hastalıkların acıları ise çoğu kez hemen hissedilmez. Bu hastalıkların büyük çoğunluğu insan nefsinin aşırı arzularından ve kural tanımama serbestliğinden kaynaklanmaktadır.
Elimizde, yüzümüzde meydana gelen küçük bir kızarıklık için günlerce hastane hastane, doktor doktor gezerken ve onlarca ilaç kullanırken, davranışlarımızda ve toplumumuzda var olan hastalıkları ise ne kabulleniriz ve ne de çareler arama gayretine gireriz.
* * *
Toplum mühendisi olarak da adlandırılan sosyologlar başta olmak üzere çeşitli bilim adamlarının yaptığı tahliller bugünkü ferdî ve toplumsal sorun ve hastalıklarımızın tespitinde çok önemlidir. Onların bakış açılarıyla hem sorunları, hem hastalıkları hem de bunların çarelerinin neler olduğunu okumak, öğrenmek ve incelemek gerekir.
Toplumsal hastalıklarının genel adı davranış bozukluklarıdır. Davranış bozukluklarının asıl kaynağı ise fertlerdir. Davranışları bozuk fertler davranış bozukluğu olan toplumları meydana getirirler. Toplumlar, fertlerinin davranış güzellikleriyle büyür, davranış kusurlarıyla çökerler.
Fertlerdeki davranış bozuklukları, dini literatürde "günah", medeni hukukta ise "suç ve kabahat" olarak adlandırılmışlardır.
Yazdığı eserlerle günümüz Türkiyesi'nde ve dünyasında önemli izler bırakan BediüzzamanHazretleri'ne göre, davranış bozukluklarının ana sebebi "normal" kabul edilen davranış normlarından sapmadır. Bir diğer ifadeyle "günahların" ve "suçların" kaynağı insana verilen duyguların toplumun kabul ettiği "normal" değerlerin dışında "ifrat veya tefrit" noktada kullanılmasıdır. Bediüzzaman Hazretleri, İşarat-ül İ'caz isimli eserinde bu konuyu geniş olarak işlemiştir.
* * *
Bediüzzaman Hazretleri 20. Yüzyılın başında yazdığı çeşitli eserlerinde milletimizin toplumsal hastalıklarını ve geri kalmışlık nedenlerini ve bunlardan kurtuluş çarelerini sıralamıştır. Yüz yıl önce gündeme getirilen bu hastalıkların bugün de aynen devam ettiğini görmekteyiz.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin Münazarat isimli eserinde yaptığı tespite göre bütün problemlerin ana kaynağı, "din" ile "modern bilim" birlikteliğini kültürümüzde ve benliğimizde yaşayamamamızdır. Olaylar karşısında ya "taassupvari" bir hareket sergilenmekte, ya da "şüphecilik" içine girilmektedir. Bu kaosun çaresi ise şudur: "Vicdanın ışığı din ilimleri, aklın ışığı ise modern fenler olmalıdır. İkisinin kaynaşmasıyla ve bir kişide birlikte bulunmasıyla gerçekler ortaya çıkar. İnsanlarda bu iki önemli husus bir arada olmazsa, sadece din ilimlerini okuyanlarda taassup, sadece modern ilimleri okuyanlarda ise hile ve şüphe ortaya çıkar."
Bu tespitlerden şunu anlamaktayız ki; Müslümanların hem din ilimlerini hem de modern fenleri iyi bilmesi, en azından bu iki ilmin felsefesini kabullenmesi gerekir. Bu iki ilim, bir insanın olaylara bakışını sağlıklı kılar.
Bediüzzaman Hazretleri, Divan-ı Harb-i Örfi isimli eserinde yaptığı tespitte de toplumsal üç önemli hastalığımızı ve üç önemli düşmanımızı sıralamıştır: "Bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silâhıyla savaşacağız."
Üzerinde sosyolojik olarak durulması gereken bu tespitlerden bir diğerini de Said Nursi Hazretleri 1911 yılında Şam'da Emeviye Camii'nde onbin kişiye okuduğu hutbede ortaya koymuştur. Ona göre Müslümanların altı çeşit hastalığı vardır.
Birinci Hastalık: Ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
İkinci Hastalık : Doğruluğun toplumsal hayatta ölmesi.
Üçüncü Hastalık: Düşmanlığa sevgi beslemek.
Dördüncü Hastalık: Müslümanları birbirine bağlayan manevi bağları bilmemek.
Beşinci Hastalık: Sık sık yaşanan istibdatlar
Altıncı Hastalık: Şahsi menfaat düşkünlüğü
Hutbe-i Şamiye isimli eserinde bu hastalıkların çarelerinin neler olduğunu da sıralayan Bediüzzaman Hazretleri'nin bu eseri, bugünkü İslam milletlerinin durumlarının tahlili açısından çok önemli bir kaynak eser durumundadır.
Toplumsal hastalıklar, milletlerin geri kalmışlığının en önemli nedenlerini oluşturmaktadır. Sağlıklı olmayan bir sosyal yapının gelişmişlik, kalkınmışlık adına çareler üretmesi elbette düşünülemez.Münazarat isimli eserinde Bediüzzaman Hazretleri bu konuda da tespitler yapmış ve geri kalmışlık sebeplerini ve çarelerini açıklamıştır. Said Nursi Hazretlerine göre geri kalmışlığımızın sebepleri şöyle sıralanmaktadır: "Ümitsizlik, nefisperestlik, acelecilik (sabırsızlık), bencillik, tembellik, nemelazımcılık (işi birbirine bırakma), vazife-i İlahiye'ye karışmak (tevekkülsüzlük), hayatı çalışmadan yaşama düşüncesi" Bu hastalılardan kurtuluş yolları ise, ilgili eserde uzun uzun anlatılmaktadır.
* * *
Ferdi ve toplumsal hastalıkların tedavisi için toplumsal olayları tahlil eden ilim adamlarının tavsiye ve tahlillerine her zaman kulak vermek gerekir.
.jpg)
DÜNDEN BUGÜNE HASTALIKLARIMIZ 
