Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
08 Nisan 2009 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
Siteye Ekleyen
Recep Ergin
ALO HÜSEYİN
Geçen Pazar akşamı evde söyle bir ajansları geziyorum baktım telefonum çalıyor, arayan Hüseyin'di. Hangi Hüseyin diye soracak olursanız Barak Hüseyin, yani OBAMA. Dedi Ankara'dayım müsaitsen bir görüşelim. Dedim Kusura bakma Hüseyin önceki haftaki helikopter olayından (Bakın kaza demiyorum) sonra kafalarımızda birçok soru işareti kaldı, onun için şu an o gelişmelerle ilgileniyorum. Seninle daha sonra görüşürüz, bir gün karşılıklı bir Türk kahvesi içeriz dedim, telefonu kapattım…
GÖMÜLEMEYEN GERÇEK
Ne garip bir dünyada yaşıyoruz. Bir hafta önce rahmetlik YAZICIOĞLU ve arkadaşlarını toprağa verip gözyaşı dökerken, bu hafta ABD Başkanını karşılıyoruz. Bir hafta önce Meclis'te cenaze töreni varken bu gün oradan buraya resepsiyonlara koşuyoruz. Evet, ölenle ölünmez ama bir ziyaret sebebi ile bir hafta önceki gerçeklerde toprak altına gömülemez…
SUİKAST ŞÜPHELERİ
Sanal gündem OBAMA olsa da biz hala önceki haftanın olayının esrarengiz bilmecesi içersindeydik. Muhsin YAZICIOĞLU ve arkadaşları bir cinayete mi gittiler diye düşünenlerin oranı gün geçtikçe artmakta. YAZICIOĞLU'NUN Ergenekon davasının gizli tanıklarından olduğu söyleniyordu, bununla ilgili basında her hangi bir tekzip yazısına da rastlamadım. Diyeceksiniz ki Hrant DİNK suikastından sonra olayın faillerinin BBP'ni ve Sayın YAZICIOĞLU'nun ismi sebebi ile bilgisine başvurulmuştu. Evet, ama Muhsin Bey geniş bir araştırma yaptıktan sonra bilgi vermek istemiş ve parti kurulunca görevlendirilen kişiler Trabzon'a giderek yaptıkları araştırmalardan sonra Muhsin Bey bu konuda bilgi vermişti. Bu olay haricinde başka bilgi ve belgelerde sunuldu mu onu bilmiyoruz ama bazı çevrelerde Muhsin Bey'in yerel seçimlerden sonra Ergenekon davası ile ilgili olarak bazı açıklamalarda bulunacağı belirtiliyordu. Her ne kadar kaza dense de şimdiye kadar aydınlatılmayan, aydınlatılamayan ya da aydınlatılmak istenmeyen birçok sır perdesi var. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun raporu birinci belge. Raporda diyor ki; “koordinatlar aynı tarihte saat 16.25 itibariyle tespit edilerek ilgili kurumlara bildirilmiş, nitekim enkaz, olumsuz coğrafi ve iklim koşullarına rağmen bildirilen bu bölgede yapılan aramalarda bulunmuştur.”Yani olaydan bir saat sonra tüm yetkili kurumlar bilgilendirilmişti. İHA Muhabirinin 18 dk.'lık bir telefon görüşmesi var ortada… Şimdi başlıyoruz sorularımızı sıralamaya…18 dakikada neler neler yapıla bilinirdi? Bir saat sonra yer tespit edilmişse neden olay yerine gidilmedi.(Köylüler o akşam hiçbir aramanın yapılmadığını helikopter uçmadığını söylüyorlar.) Neden yanlış koordinatlarda arama yapıldı? Açıklama yapmak için neden 2 gün beklendi? Yoksa son şahit İHA muhabirinin ölmesi mi beklendi? Muhabirin kamera kayıtlarında Sivas Spor'un antrenman görüntüleri varmış peki son miting yeri olan Çağlayancerit'teki görüntülerin de içinde olduğu 2.kaset nerede? 21.yy Türkiye'sinde böyle bir olay yerine 2 gün sonra ulaşmak nasıl “başarılı bir çalışma yapıldı” açıklaması ile örtüşebilir? İç İşleri Bakanlığı'nın Muhsin Bey'in yanına verdiği 3 koruma neredeydi? Kurtarmaya katılan köylüler konuşmamaları konusunda tehdit edildiler mi? Kimse halka çıkıp ta dürüstçe bir açıklama yapmıyor, neden ve neler saklanmak isteniyor? Dahası bir çok sorular…
SUİKAST DIŞ MERKEZLİ
Şimdi gelelim bizim komplo teorimize: Sayın YAZICIOĞLU ve arkadaşları bir suikasta kurban gitmiştir. Suikast iç menşeli değildir. Yani bu bir siyaset rekabeti veya Ergenekon'un iç uzantısının işi değildir. Bu iş dış merkezli (MOSSAD olabilir)ama bir ucu Ergenekon'a dokunan bir suikast olup, Türkiye bunu önleme,önüne geçme noktasında çelişkiler yumağında kalmıştır. Neden iç merkezli değildir çünkü eğer bundan bir siyasi rant düşünülmüş olsaydı tam tersine olduğu görüldü zaten. Duygusal bir birliktelik oldu,bu kimsenin işine gelmeyen bir durumdu. Dış merkezli diyoruz çünkü bu şekilde olmasa devlet bu kadar aciz bir hal tablosu içerinde bırakılmazdı. Sayın YAZICIOĞLU'nun daha öncesinde geçirmiş olduğu trafik kazalarına bakacak olursanız tesadüf olmadığı gerçeğini görmüş olursunuz. Turgut ÖZAL, Adnan KAHVECİ, Recep YAZICIOĞLU ölümleri acaba normal bir ölüm müydü? Muhsin YAZICIOĞLU'nun da ölümü normal bir ölüm değildi. Genel başkan çok ama lider az bulunur. İşte O bu ülkede az bulunan liderlerden biriydi. Bir Genel Başkanın koltuğu doldurulabilir ama bir liderin koltuğu çok zor…
ALO…
Yine ajansları geziyorum baktım telefonum çalıyor, tahmin edin kim arıyor? Evet, bildiniz sizden de bir şey kaçmıyor. Arayan Hüseyin, Barak Hüseyin. Ben İstanbul'a geçiyorum bak yine görüşemedik dedi. Dedim sen geç, Dolmabahçe'yi bir daha göremezsin keyfini çıkar, Sultan Ahmet'te saygıda kusur etme, zamanın varsa Eminönü'nden balık ekmek yemeden de gitme dedim. Balık ekmeği bir sonraki geliş de seninle yeriz dedi. Yarın ikindi gibi ABD'ye geçeceğim,bir isteğin var mı dedi. Dedim Anıtkabir defterine yazmış olduğun Cumhuriyetin Kurucucu Mustafa Kemal Atatürk'ün “Yurtta sulh,Cihanda sulh” sözüne sadık ol, bir de Rasmussen ile ilgili konularda verdiğin sözlerin arkasında dur daha ne isteğim olsun,canının sağlığı…Bir de arada bir mail at, irtibatı koparmayalım.Şimdi diyeceksiniz ki Barak Hüseyin OBAMA ile nereden tanışıyoruz. Obama'nın dedesi bizim dedemizi tanır ve de çok da severmiş oradan yani…
OBAMA YAZICIOĞLU OLAYINI UNUTTURDU MU?
