Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Ekrem YILDIZ->ESASTAN ANLATILAMAYANLAR... [ Arama ]

ESASTAN ANLATILAMAYANLAR...
Başlık ESASTAN ANLATILAMAYANLAR...
Açıklama 27 Mayıs 2009 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
Siteye Ekleyen Recep Ergin
      TEORİ-PRATİK

      Ülke siyasi hayatına bir parti daha eklendi, Türkiye Partisi. Bir zamanlar bakanlık yapmış olan Sayın ŞENER 25 Mayıs 2009 tarihi itibari ile İçişleri Bakanlığına vermiş olduğu dilekçe ile uzun zamandır konuşulanları da resmileştirmiş oldu. Ne diyelim hayırlı olsun… Yalnız bu partinin kurulmasıyla kafalar iyice karıştı… Sayın ŞENER’in kapatma davasından önceki süreçten önce partiden ayrılması, parti kurmayı BBP Genel Başkanı Muhsin YAZICIOĞLU’nun vefatından ve de 24 Mayısta yapılan Kongreden sonra açıklaması birçok soruyu da gündeme taşıyacak gibi. İki Sivas’lının olması 2.kişi olarak kendisi için bir dezavantaj gibi mi görünüyordu? Yoksa bu günkü mevcut hükümete ve başbakana karşın alternatif olarak BBP ve Sayın YAZICIOĞLU’nun görülmesi Sayın ŞENER’i, Sayın Ali Müfit GÜRTUNA’nın bekleneni vermeyen turkuaz hareketi gibi 2.defa gölgede bırakmaması için mi beklenildi? Siyaset mühendisliğinde her türlü yaklaşımlar gösterilebilir ama Sayın YAZICIOĞLU’nun ölümü Sayın ŞENER’in siyasi arenaya çıkması ve başarılı olması için işini kolaylaştıracak türden. Hem neden başkası değil de Sayın ŞENER? Çerkez olması olabilir mi? (Komplo Teorisyeni olduk çıktık…)

         ARTI PARANTEZ

       Esasen girmek istediğimiz konu bu değildi ama söz döndü dolaştı. Sayın Şener partisini kurarken yaptığı basın toplantısında neden 25 Mayısı seçtik diye bahsederken bakın neleri sıralamış:

    - Bir Türk 1995’te dünyanın en yüksek tepesi olan Everest tepesine çıktı.

    - 1944’te bu ülkede milli sanayi vardı, Türkiye’de Nuri Demirağ tarafından uçak fabrikası kuruldu. Bu fabrika uçağını üretti, milli sanayimizin yolcu uçağı ile ilk yolculuk İstanbul’dan Ankara’ya 25 Mayıs 1944’te gerçekleştirildi

     - Son yüzyılını Osmanlı devleti yarı sömürge olarak geçirdi. TC kurulmuş ama Osmanlı’nın borçlarını devralmıştır. 1955 yılının 25 Mayısında TC Osmanlı’nın borçlarının son taksidini ödemiştir.

        Gelin görün ki bu maddelere Büyük Şair ve yazarlarımızdan Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK’in doğum gününü ne hikmetse eklememiştir, yoksa unutmuş mudur desek… Hem kuruluş günü böyle önemli olaylarla anlamlaştırılacaksa o zaman 3-4 gün daha beklenseydi ve 29 Mayıs olsaydı. İstanbul’un fetih yıl dönümü… Çağ açıp çağ kapatan bir olay.25 Mayıstan çok çok daha iyi olacağı aşikar ama nedense 25 Mayıs seçilmişti, BBP kongresinin hemen ertesi günü… Bu kadar da tesadüfün bir araya gelmesi bu ülkede artık tesadüf olarak algılanmayacak kadar bir gerçek halini aldı. Vakti zamanında Kocatepe Camii avlusunda birileri yuhalanırken Sayın Şener alkışlanıyorsa, daha o zamandan önce yoksa birileri mi demişti alkışlayın diye… Yoksa bu da mı bir tesadüftü. Artık komplo teorileri öyle bir hal aldı ki (biraz abartılı olsun) Mel Gibson’ ın Ceri Fileçır rolündeki gibi yakında evimdeki buzdolabındaki konservelere de zehir korlar     diye konserve kutularına şifre koyacak hale geldik.

      ESASEN…

       Esasen girmek isteğim konuya hala giremedim desem inanır mısınız? Bu gün kafamda Necip Fazıl’ın 25 Mayıs Doğum ve 26 Mayıs ölüm günü ile ilgili olarak kısaca Büyük şaire değinip, rahmetle anıp sonrasında 29 Mayısta 556.  yıl dönümünü kutlayacağımız Fetih destanından bahsedecektim. Dedim ya bir kere Ceri Fileçır’ ın kimliğine bürünmüş durumdayım. Kafamda Türkiye gerçekleri ile ilgili bir sürü sorular. Bir yanda Kurtlar Vadisi Senaryosu diğer yanda Kurtlar Vadisi…

       Kararlıydım, Necip Fazıl ve Fetihle ilgili konuda yazmaya. Evet yazmalıydım en azından Necip Fazıl’ın cenazesi ile örnek olacak vasiyetini yazmalıydım, alkışlarla, marşlarla uğurlanan aslında uğurlanmak istemeyen ya da bilmeyen ve bilmediği için bunu yapan ve yaptıranlara birer cenaze adayı olarak hepimize… Üstad’ın vasiyetindeki ilgili kısım şu şekilde:

       “...Nasıl, nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir. En büyük korkularımdan biri, nice müellifin başına geldiği gibi, ölümümden sonraki tahriflerdir. Beni, ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi, İslami usullerin en incelerine riayetle gömünüz! Cenazeme çiçek ve bando müzika gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum. Fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malum... Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna... Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! Nede, kim olursa olsun, kadın... Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! Ve "bid"at" belirtici hiçbir şey!...

            Başucumda ne nutuk, ne şamata, ne medh, ne şu, ne bu... Sadece Fatiha ve Kur"an... Mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak... Mevlid de istemem! Onu, uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur"an...Şimdi sıra en büyük dileğimde... Müslümanlardan, Eğer bu davada hizmetim geçtiğine inanan varsa, şunları istiyorum: Her ferdin, herhangi bir kifayet hesabına yanaşmaksızın, benim için "Necip Fazıl"ın kaza borcuna karşılık" niyeti ile bir günlük (Beş vakit) namaz kılması ve yine birgün oruç tutması... Mevtanın ardından, onun için kaza namazı Şafii içtihadında caizdir ve aynı içtihat Hanefilerce de rahmettir. Her ferdin, en aşağı yüz Tevhid kelimesi okuyup sevabının mislini bana hediye etmesi... 70 bine dolması lazım... Bir de, üzerimde hakkı olanların bunu Allah rızası için helal etmeleri... Ölünceye dek, üzerimdeki Allah ve kul haklarından mümkün olanını ödeyebilmek için elimden geldiği kadar cehdetmek azmindeysem de ne olacağını, nereye, hangi noktaya varabileceğimi bilmiyorum ve yardımı Müslümanlardan bekliyorum. "Şey"en lillah" tabiriyle bana Allah için birşey veriniz! Yardımınızı esirgemeyiniz!

        Allah’ı, Allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! Hele düşmanlarını!...

       Olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde toplayınız!

       Beni de Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından bir takım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız!”

       Büyük Şairi, Fatih Sultan Mehmed’i,  Akşemsettin’i,  ve nicelerini hatırlıyor ve  rahmetle anıyoruz….

       Saygılarımla.
Oyu Puanı: 2 - Ortalama:

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 20 (0 Kayıtlı Üye 20 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 0.67279 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu