Takvimler 9 Kasım 1938 Çarşamba gününü gösteriyordu.
Dolmabahçe Sarayı 71 No’lu Oda’da Ata’mız hasta yatağında.
Hastalığı ağırlaşarak saatler geçiyordu!
Her geçen dakika bir öncekinden zor ve sıkıntılıydı.
“Beni Türk hekimlerine emanet edin” diyen Mustafa Kemal Atatürk, doktorların tedavilerine cevap veremeyecek duruma gelmişti artık.
O esnada yanında bulunanKılıç Ali,Salih Bozok,Hasan Rıza ve görevli doktorlartelaş içindedir.
Bir gün sonra…
10 Kasım 1938 Perşembe sabahı!
Ata’mızın ölüm döşeğindeki ağır durumu daha da ağırlaşır.
Müdahalelere hiç tepki veremeyecek durumdadır!
Hasan Rıza Dayanamaz.Yakın arkadaşı Kılıç Ali’ye nemli gözlerle bakarak:
”Kılıç Bak! Koca bir tarih göçüyor”
Dediğinde saatler 09.00 civarıdır.
Aradan birkaç dakika geçtikten sonra durumu ağırlaşan Ulu Önder’imizin ağzından son sözler dökülür:”VeAleykümSelam”
Bu selamı aldığında Saatler 9.05’tir.
Oda’da bulunanlar üzüntüden ne yapacaklarını şaşırmış vaziyette gözyaşlarına boğulurlar.
Her faniye nasip olmayacak bu sözler ölüm meleğinin emaneti teslim almak için verdiği selamın karşılığıdır kim bilir!
Atamız 57 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Ve arkasında;
Hiç yenilmediği 11 Savaş,
4 Bin kitap okumuş,
Geometrininkitabını yazmış,
Ömrünün büyük kısmını cephelerde geçirmiş ve sonunda tam bağımsız bir ülke bırakarak rabbine kavuştu.
10 Kasım sabahı adeta koca bir milletin kalbi durmuştu!
Gözyaşları sel olup aktı.
Bir ülke düşünün ki 10 Kasım’da yağmur yağmadan toprağı ıslanmış olmasın.
"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."Diyerek göçtü bu dünyadan!
Ata’mızı her yıl bu mevsimde daha bir özlemle, daha büyüyen bir sevgiyle anıyor yâd ediyoruz.
Ruhu şadmekânı cennet olsun.
Atam,
Bildiğimiz tüm yollar sana çıkıyor...
Sadece biz mi elbette değil.
Dünya en büyük liderini, en saygıdeğer insanını, gerçekten en büyük fikir insanını, en büyük dehasını, tartışmasız en cesur insanını kaybetti 10 Kasım günü.
Şöyle ki Atatürk'ün vefat ettiği gün İstanbul Üniversitesinde ders okutan Alman Profesör derse girdiğinde öğrencilerin üzgün halini görünce yüreği parça parça olmuş. Rektör'ü arayıp "Bugün ders ver(e)meyeceğim ne yapayım?" diye sormuş. "Sizin memleketinizde büyük bir adam ölünce ne yapılıyorsa onu yapın." demiş rektör.
Yabancı profesörün cevabı şu olmuş: "Bizim ülkemizde hiç bu kadar büyük bir adam ölmedi."
Yabancı basından bir iki örnek daha verelim.
Atatürk tarihte memleketinin en büyük adamlarından biri olarak kalacaktır.(Norveç-Le Morgen Gazetesi)
Dünya bu savaş ve barış kahramanı büyük adamın ölümüyle yoksul düşmüştür.(Macaristan Liot Gazetesi)
Türkiye’yi kuran tarihimizin bu en büyük adamını başımı eğerek selamlarım.(İsviçre’liProf.Dr. More )
Daha yüzlercesi…
…Ve 10 Kasım 2021 saat:09.05
Yurdun dört bir yanından siren sesleri semaya yükseliyor.
Yüce Türk Milleti Ata’sını anıyor.
Hastanede tedavi görenyaşı ilerlemiş Altan teyze refakatçisi olan eşine saati sorar.
Saat 09.05 olduğunu öğrenince duramaz yatağında! Zorlanarak kalkmak ister.
O esnada odasında bulunan hemşirehanım belkide olup bitenden habersiz eşinin elini tutarak kalkmaya çalışan hastasına: “Aman Altan hanım ne yapıyorsunuz?Daha iyileşmediniz!”
Altan teyze kalkmak üzere olduğu yatağından solgun ve nemli gözlerle hemşirenin yüzüne bakarak şu tarihi kelimeler dökülür dudaklarından :”Sen hele ver şu elini bana.Şimdi kalkmazsak başka ne zaman kalkacağız!”
Der ve bir koluna hemşireyi diğer koluna da eşini alarak kaldığı hastane odasının penceresine kadar zorlukla yürürler.
Cadde’de herkes ayakta,Ata’sına saygı göstermektedir.
Siren sesleri odasına kadar ulaşır.Ses bitinceye kadar pencerenin önünde göz pınarlarından süzülen yaşlarla dışarıdakilerle birlikte ayakta saygı nöbeti tutar.
Tutarçünkü,Atatürk sevgidir. Atatürk vatandır.Atatürk bayraktır. Atatürk hürriyettir.Atatürk insanca yaşamaktır o yaşlı teyzenin gönlünde.
Atam…
Işığın ışığımız, sevgin umudumuz, fikirlerin pusulamız, senin yolundan yürüyecek çocuklar yetiştirmek ise sana olan borcumuz.
Kalbimizde… Hiç bitmeyecek özlemle…