“Zaman, sessiz bir testeredir.”
Atasözü
Yıllar ardı ardına birer solgun yaprak misali düşerken takvim koçanından bizler en tehlike mahlûkat insanoğlu heybesine günahları, kul haklarını, keşkeleri ve pişmanlıkları doldurmaya devam ededursun.
Her geçen yılın ardından aklıma takılan bir şey var ki bizler Atatürk’e atfen ‘İZİNDEYİZ’ sözünü bile tersinden anlayarak onun gösterdiği hedeflerin aksine çalışmayı alıp bir kenara sadece izin yapmaya devam ediyoruz.
Ki bu makûs talihi çevirecek adımlar atmak yerine her yıla bir gün tatil yaparak girilmesini de bir mana verebilmiş değilim. Öyle ya neden sabahlara kadar ibadet ettiğimiz, günahlarımıza ağladığımız, tövbe istiğfarda bulunduğumuz kandil gecelerinin ertesi günü tatil yapmıyoruz da sabahlara kadar kafa çektiğimiz, neyin eğlencesi ise hayvanlar gibi tepindiğimiz, bir koca yılın muhasebesini yapmak yerine onca keşkelere karşın üstüne bir de bize ait olmayan kültürün (!) içine dalıyoruz. Hâlbuki Rabbimiz Kitab-ı Kelam’ında;
“Ey İman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin” diyor.
Evet, hayırlısı ile 2019 yılını acısı, tatlısı, keşkeleri, pişmanlıkları, günahları ve sevaplarıyla ardımızda bıraktık. ‘İki günü bir olan ziyandadır’ hükmü gereğince bizler artık ibret alarak önümüzdeki günlere ve yıllara bakacağız.
Ki 2019 yılında dünyada, ülkemizde, ilimizde ve ailemizde birçok değişimler, olaylar yaşadık, yaşıyoruz. Yine maalesef çocuklarımız ve kadınlarımız yüzlerce şiddet gördü, tacize ve tecavüze uğradı, katledildi. Yüzlerce masum yurdundan, evinden barkından hicrete zorlandı, yollarda vefat etti, denizlerde boğuldu.
Birçok liyakatli ve mağdur gencimizin hakkı yenildi, yerine arkası ve dayısı olan başkaları oturdu, birçoğu hak ettiği ücreti ve haklarını alamadı gibi hak gaspı olan durumlarda yaşadık maalesef.
Her yıl olduğu gibi 2019 yılında da içimizdeki ve dışımızdaki vatan hainleri yine boş durmadı. Kapalı kapılar ardında birçok senaryolar yazılarak hayata geçirilmeye çalışıldı.
Zalimlerin mazlumlar üzerindeki baskıları artarak devam etti.
Birçok ruh hastası ve psikopatın ihtirasları yüzünden onlarca genç kızımız hayatının baharında kara toprağa girdi.
Bıyıkları yeni terlemiş civan gibi delikanlılarımız ülkemiz, bayrağımız ve namusumuz uğruna şahadet şerbeti içti. Onları minnet ve rahmetle anıyoruz.
Yüzlerce sahtekâr binlerce insanın malına, canına ve namusuna tasallut etti.
Şimdi önümüzde tertemiz bembeyaz sahifeleri ile 365 sayfalı koskoca bir defter var. Özenle, şuurla, namuslu bir şekilde, hakkaniyetle, iltimas ve akrabacılıkla değil adaletle bu defteri doldurmaya bakalım. Kendimizi, ailemizi, emrimizdekileri kırmadan, dökmeden, sevgiyle, saygıyla, adaletle, insanlığımızla, eşitlik ilkesi ile herkesi kucaklayalım.
Komşumuzdan, akrabamızdan ve bize emanet edilenlerden haberdar olalım. Bizler ballı börek yerken yanı başımızda üç yetimini geride bırakıp kendini asan bacımızın acısını, çaresizliğini tüm uzuvlarımızda hissedelim.
Yoksa 2020 değil diğer her bir yılda bu vebal, bu vurdumduymazlık, bu bananecilik sırtımızda koca bir kambur gibi durmaya devam edecektir.