“Ya olacağız, ya öleceğiz”
Mehmetçik
O yüreği bu memleketin aşkıyla çarpan ve seksen milyonun hissiyatına tercüman olan bir değerli vatan evladı. O en hassas dönemlerde yaptığı paylaşımlarıyla sosyal medyada ve ülke genelinde takdiri hak eden yüreği güzel insan. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu zor günlerde yüreğimize baharlar üfleyen bir kardeşimiz. Körelen hıncımızı ve kaybetmeye başladığımız imanımızı bileyleyen konuşmaların sahibi o. O ünlü sunucu Abdurrahman Uzun.
En son Afrin Şehitleri hakkında öylesine bir paylaşıma imza attı ki yüreklerimizin adeta bam telini sızlattı. O muhteşem paylaşım ile bizlerin yeniden bir iç muhasebesi yapmasına vesile oldu. Noktası ve virgülüne kadar bu paylaşımı siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyor ve güzel yüreğin dert görmesin sevgili kardeşim diyorum.
“Halil İbrahim Akgül, Ufuk Akdağ, Ali Yılmaz, Ahmet Bayram, Ali Gümüş, Musa Özalkan, Oğuz Kaan Usta, Mehmet Muratdağı, Nurullah Seçen, Fevzi Gürsu, Fatih Mehmethan, Muhammed Cihangir Çubuklu. Bu isimlerin birçoğunu tanımıyorsunuz değil mi? Çünkü bunlar yalılarda, korunaklı havuzlu sitelerde, akıllı rezidanslarda doğmadılar, yaşamadılar. Parislere, Londralara, Havailere tatillere gitmediler. Lüks arabalara binip, markalı kafelerden pozlar vermediler.
Sosyal medyalarında on binlerce takipçileri de yoktu bunların. Yani popüler kültürün zorla bize tanıttığı, ezberlettiği kişiler değildi bunlar. Çünkü bunlar bu memleketin garip ama onurlu çocukları. Bunlar Afrin Şehitleri.
Nuri Pakdil’in dediği gibi, saatini toprağa göre ayarlayıp yürüyen yiğitlerdi bunlar.
“Sefer bizden, zafer Allah’tan” diyen Afrin Şehitlerine sesleniyorum. Peygamberimizin (SAV) Sancağı Şerifi altına gidince orada Kürt Yasin Börü’yü, Fethi Sekin’i, Lazoğlu Maçkalı Eren’i, Balkan çocuğu Mustafa Cambaz’ı, Çerkez Erol Olçak’ı, Türk oğlu Türk Ömer Halis Demir’i göreceksiniz.
Onlara bizden selam söyleyin ve onlara deyin ki, sizden sonra memlekette çok şey değişti. Artık kendi vatandaşını F16’larla vuran, hainlerin cirit attığı, NATO’ya teslim olan bir silahlı kuvvetler yok artık deyin.
Kendini çobandan, Anadolu insanından üstün zanneden, Boraltan Köprüsü’nde kardeşini Rus’a satan, Çanakkale Cephesi’nde kazandığını masada İngiliz’e, Yunan’a peşkeş çekenlerin yönettiği bir Türkiye yok artık. Mazluma el uzatmayan, IMF kapısında dilenen o pısırık Türkiye yok. Aselsan’da, Roketsan’da, Havelsan’da intihar süsü verilerek evlatları öldürülen, Amerika’nın, İsrail’in, Fransa’nın, İngiltere’nin uşağı bir Türkiye yok artık. Onlara müjde verin. “Artık yeni Türkiye var deyin.” Müjde verin onlara, SİHA’sından İHA’sına, Güdümlü Füzesinden Atak Helikopterine, Kirpi’sinden Fırtına Obüs Toplarına kadar bütün silahlarını kendi evlatlarıyla üreten, sabah namazında milletiyle saf tutan komutanları olan imanlı ve güçlü bir Türkiye var deyin. Dünyaya diplomasi ve insanlık dersi veren, ümmetin Türkçe, Kürtçe, Lazca, Çerkezce, Arapça, Zazaca, Boşnakça, Azerice dualarıyla desteklediği Osmanlı’nın torunu bir Türkiye var deyin. Sınır güvenliğimiz için hiç kimseden izin alacak değiliz. Ve onlara deyin ki, “Bu kutlu yürüyüşün, bu yeni Türkiye’nin mimarı tüm aziz şehitlerimiz ve sizlersiniz” deyin. Kanınız yerde kalmayacak. Fırat Kalkanı Operasyonu ile başlayan ve Afrin’de devam eden bu kutlu yürüyüş İdlib, Münbiç oradan Musul, Kerkük’e kadar devam edecektir deyin. Sınırımızda tek terörist kalmayıncaya kadar taş üstüne taş, omuz üstünde baş komayacağız deyin onlara. Şair (Mehmet Akif) ne güzel anlatmış bizi.
“Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz.
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğrenmişiz.”