AH ŞU GENÇLİK

Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!
Necip Fazıl Kısakürek


Bugün Gümüşhane gibi maneviyatına ve kültürel değerlerine sımsıkı bağlı olan bir ilde dahi olsa görülen bir olumsuz gençlik vakası karşısında;
Ah bizim zamanımızda var ya” girizgâhı ile başlayan cümleler “Öğretmenimizi veya bir büyüğümüzü gördüğümüzde falanca ara sokağa dalar öyle giderdik evimize” diye devam eden cümleleri çokça duyar olduk.

Ben yazmaktan usandım ama gençliğimiz ya bizleri okumuyor, ya da okudukları karşısında “aman sende” tripleri ile aynı teranelere devam ediyorlar. Sorumluluklarının farkında olan bir baba, kendini eğitim sevdasına feda eden bir eğitim neferi ve yine yazdığı köşe yazıları ve çıkardığı eserlerle gençliğe mesajlar verebilmenin derdinde olan bir yazar olarak gençliğimizin düştüğü boşluk karşısında en büyük ıstırabı duyuyorum.

Gençlik demeden ve onları eleştirmeden önce ilkin anne ve babaları sorumlu tutuyorum. Farkında olarak ya da olmayarak genlerine kötülük şırınga ettiğimiz evlatlarımızın düştüğü bu vahim durum karşısında ah ve vahların maalesef kimseye faydası olmuyor. 

Gençliğimiz maalesef kahve köşelerinde, birahanelerde, ganyan ve iddaa bayilerinde çektiği dumanı ve içtiği zehri tertemiz vücudunu zehirlerken, anne ve babasından aldığı parayı at ve it yarışlarında heba ederek aile ve toplum refahı ve sağlığını, dünya ve ahiret hayatını, maneviyatını ve kişiliğini de murdar etmektedir.

Bir şekilde öğrettiğimiz ama yeterince eğitemediğimiz gençliğin vebalinde ebeveynlerin olduğu kadar, içinde yaşadığımız toplumun ve maalesef biz eğitimcilerin de büyük bir payı vardır.

İşte o gençliğin menfi numunelerini tüm ülkede olduğu gibi yerelde Gümüşhane’de de görmek ziyadesiyle rencide ediyor bizleri. Sokağa tükürenler, kafayı çekenler, sigaranın dumanında boğulanlar, maneviyatından ve kültüründen bihaber yaşayanlar, argo ve küfür dolu sözlerle hasbihal edenler, anne ve babasına zulmedenler, sebepsiz yere cinayet işleyenler, elin namusuna yan gözle bakanlar ve el ense yatarak baba parası yiyenler inanın Gümüşhaneli olamaz.

Okuduğu okulun kapısını çalıp hurdacıya satanlar, yazdığı Çanakkale şiirinin şuurunu bilemeyen öğrenciler, kılık ve kıyafetiyle tel tel dökülenler, ders çalışmak yerine kopya çekmeyi yeğleyenler, eğitim gördüğü okulda öğretmenini ve arkadaşlarını bıçaklayanlar sorarım sizlere nasıl bir öğrenci profili çizebilirler?

Evet, kısacası Kuran’ı Kerim’i okuyan, ona göre amel eden, Hazreti Muhammed (SAV) sevdalısı olan ve nihayetinde Merhum Mehmet Akif’in Asım’ın Nesli diye tabir ettiği perspektife sahip, Üstad Necip Fazıl’ın nasihatlerle dolu hitabesini okuyan, anlayan ve hayatına tatbik edebilen bir gençliğin hayalindeyiz. Ve yine Üstad’ın dediği gibi;

Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik...

Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında “Hâkimiyet Hakkındır” düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...  
YORUM EKLE