“Akademisyenler okulda "İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğünün, üniversitelerle yürüttüğü bir projenin adı. Bu proje ile eğitimimin niteliğinin artırılması, okullarda çalışan idareci, öğretmen, personel ve öğrencilerin kişisel gelişimlerine katkı sağlayacak uygulamaların hayata geçirilmesi amaçlanıyor. Ayrıca velilere yönelik olarak ta okuma-yazma ve diğer bilinçlendirme kurslarına da yer veriliyor.
İlimiz okullarında da, Ulusal Ajans, AB, Doka, Dokap ve Sodes kapsamında bu tür etkinliklere yer verilmiş olsa da bu etkinliklerin çoğu, çevre konulu, gezi - gözlem içerikli, üretime dönük olmayan, bilgiyi iş hayatına dönüştüremeyen eğlence maksatlı etkinlikler olarak tanımlamak mümkün.
Hibe destekli bu projeler ile Milli Eğitim Bakanlığı her hangi bir vizyon geliştiremedi. Bu sebeple Okul Üniversite desteği ile bir yol alabilir miyiz denemesini başlattı. Bence de doğru bir adreste buluştu.
Bilimsel çalışmaların yapıldığı üniversitelerimizdeki yeniliklerin orta dereceli kurumlara erken girmesi bu kurumlarda ister istemez yeni bir vizyon ve yeni bir misyonun gelişmesine sebep olacaktır. Bu sayede Liselerimiz Dünya kolejleri ile yarışır duruma gelecek, çağdaş eğitimi yakalamak şansını biran önce elde etmiş olacaklardır..
Nitekim, geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın, "Liselere Doçentler ve Profesörler müdür atansın” şeklinde yaptığı açıklamalar ile desteklenen bu görüş ve bu görüş doğrultusunda, Milli Eğitim Bakanlığının başlattığı çalışmalar halkımız ve tüm kuruluşlar tarafından desteklenmelidir.
Bir anekdotla konumuzu somut hale getirerek sonlandıralım.
Yıl 1986. Satırların yazarı Eskişehir Milli Eğitim Müdürü. Bir okul ki, kısa adı (İÇEM) olan İşitme Engelli Çocukların Eğitim Merkezi. Okul Anadolu Üniversitesi kampusü içinde. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ama yarı özerk gibi bir kuruluş. Çünkü okulun bütçesinin %90'ı üniversite tarafından karşılanıyor. Okul öncesi kısmı bulunan bu okulun Müdürü, Doçent bir bayandı.Bu okuldan dünyada 2 tane vardı. Birisi İngiltere Londra'da, diğeri Türkiye Eskişehir'de. Ve okul Müdürünün DOÇENT olma durumu garibime gitmiş olsada başarısı dillere destan olan bu Okulun bir öğrencisi de değerli hemşehrim Müh.Ufuk Şahbenderoğlu'nun kızı Müge idi. Bu okuldan yetişen Müge kızımız, bu gün çok değerli bir eczacı olarak İstanbul’da yaşamını sürdürüyor,.
Eğitimi Lisans düzeyinde olan yöneticilerimizi asla yadsımıyorum ama, Okullara Doçent, Profesör atansın şeklindeki öneriyi ilk kez duyanlar "buda neyin nesi” demesinler diye 30 yıl önce uygulamadaki bu anımı paylaşmak istedim..
"Öğretmen nasılsa sınıfı da öğledir." "Müdür nasılsa okulu da (kurumu) öğledir.”
Hepsi bu kadar...
AKADEMİSYENLER OKULDA