TEMA Vakfı Gümüşhane temsilcisi Yusuf Oral, 17 Haziran Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü nedeniyle yaptığı açıklamada her yıl 12 milyon hektarın çölleşğini, arazi bozunumu ve çölleşmenin ekonomiye verdiği yıllık kaybın 42 milyar dolar olduğunu söyledi.
Toprağın önemine, toprağın iklim değişikliğinden nasıl etkilendiğine, çölleşme ve kuraklık ile mücadelede acil olarak gündeme alınması gereken noktalara dikkati çeken Oral, “Dünyada yaklaşık 1,5 milyar insanın yaşamı bozunmakta olan arazilere bağlıyken, Dünyanın en fakir kesiminin yüzde 42’si çoktan bozunmuş arazilerde yaşıyor. Tarım alanlarının yüzde 52’sinin ise orta veya ileri düzeyde bozunuma uğramış durumda olduğu belirtiliyor. Çölleşme, arazi bozunumu ve kuraklık en çok kırsal bölgelerde yaşayanları etkiliyormuş gibi gözükse de bu etkilerin artan gıda fiyatlarındaki artışa bağlı olarak dalga dalga yayılacağı, şehirleri ve burada yaşayan şehirlileri de tehdit edeceği öngörülüyor.” dedi.
Dünya tarihinde ilk defa şehirlerde yaşayan insanların sayısının, kırsalda yaşayanları geçtiğini dile getiren Oral, gıda üretimine katkısı olmayan ve net tüketici olan şehirlilerin iklim değişikliğinin etkileri ve çölleşme sebebiyle artan gıda fiyatlarına karşı çok kırılgan olduklarını belirterek bu noktada ekosistem merkezli adaptasyon kavramının öne çıktığını kaydetti.
Ekosistem merkezli adaptasyonu kavramının çölleşme ile mücadele ve küresel ısınma gibi sorunlar karşısında uyum sağlamaya ve önlem almaya dayanan bir yol haritası içerdiğini ifade eden Oral, “Sürdürülebilir toprak yönetiminden, sera gazı azaltım stratejilerine, biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin güçlendirilmesinden, topluluklara yönelik yerel adaptasyon stratejilerine kadar çok sayıda politikanın altı çiziliyor. Ekosistem merkezli adaptasyon yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor. Ekosistem merkezli adaptasyon ile 2030 yılı itibariyle gıdada yüzde 50, enerjide yüzde 45, su varlıklarında ise yüzde 30 oranında artış sağlanabileceği belirtiliyor. Ekosistem merkezli adaptasyon stratejisinin sunduğu düşük maliyetli yöntemler, yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor. Hayvancılığın doğru planlanması ve gözetimi, çayır ve mera verimliliğini sürdürülebilir kılıyor. Sağlıklı toprak sadece gıda üretimi sürekliliğini sağlamıyor, iklim değişikliği kaynaklı şiddetli doğa olaylarına karşı direnci de artırıyor. TEMA Vakfı olarak, Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’nde bir kez daha sağlıklı yaşamın, sağlıklı topraklarda mümkün olabileceğinin altını çiziyoruz. Karar vericileri, iklim değişikliğinini gittikçe daha çok hissettiğimiz etkilerine uyum sağlarken, sağlıklı topraklarımızı, sürdürülebilir yaşamı sağlama fırsatı olarak değerlendirmeye çağırıyoruz.” dedi.
Toprağın önemine, toprağın iklim değişikliğinden nasıl etkilendiğine, çölleşme ve kuraklık ile mücadelede acil olarak gündeme alınması gereken noktalara dikkati çeken Oral, “Dünyada yaklaşık 1,5 milyar insanın yaşamı bozunmakta olan arazilere bağlıyken, Dünyanın en fakir kesiminin yüzde 42’si çoktan bozunmuş arazilerde yaşıyor. Tarım alanlarının yüzde 52’sinin ise orta veya ileri düzeyde bozunuma uğramış durumda olduğu belirtiliyor. Çölleşme, arazi bozunumu ve kuraklık en çok kırsal bölgelerde yaşayanları etkiliyormuş gibi gözükse de bu etkilerin artan gıda fiyatlarındaki artışa bağlı olarak dalga dalga yayılacağı, şehirleri ve burada yaşayan şehirlileri de tehdit edeceği öngörülüyor.” dedi.
Dünya tarihinde ilk defa şehirlerde yaşayan insanların sayısının, kırsalda yaşayanları geçtiğini dile getiren Oral, gıda üretimine katkısı olmayan ve net tüketici olan şehirlilerin iklim değişikliğinin etkileri ve çölleşme sebebiyle artan gıda fiyatlarına karşı çok kırılgan olduklarını belirterek bu noktada ekosistem merkezli adaptasyon kavramının öne çıktığını kaydetti.
Ekosistem merkezli adaptasyonu kavramının çölleşme ile mücadele ve küresel ısınma gibi sorunlar karşısında uyum sağlamaya ve önlem almaya dayanan bir yol haritası içerdiğini ifade eden Oral, “Sürdürülebilir toprak yönetiminden, sera gazı azaltım stratejilerine, biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin güçlendirilmesinden, topluluklara yönelik yerel adaptasyon stratejilerine kadar çok sayıda politikanın altı çiziliyor. Ekosistem merkezli adaptasyon yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor. Ekosistem merkezli adaptasyon ile 2030 yılı itibariyle gıdada yüzde 50, enerjide yüzde 45, su varlıklarında ise yüzde 30 oranında artış sağlanabileceği belirtiliyor. Ekosistem merkezli adaptasyon stratejisinin sunduğu düşük maliyetli yöntemler, yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor. Hayvancılığın doğru planlanması ve gözetimi, çayır ve mera verimliliğini sürdürülebilir kılıyor. Sağlıklı toprak sadece gıda üretimi sürekliliğini sağlamıyor, iklim değişikliği kaynaklı şiddetli doğa olaylarına karşı direnci de artırıyor. TEMA Vakfı olarak, Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’nde bir kez daha sağlıklı yaşamın, sağlıklı topraklarda mümkün olabileceğinin altını çiziyoruz. Karar vericileri, iklim değişikliğinini gittikçe daha çok hissettiğimiz etkilerine uyum sağlarken, sağlıklı topraklarımızı, sürdürülebilir yaşamı sağlama fırsatı olarak değerlendirmeye çağırıyoruz.” dedi.