“Haksızlığa uğramak, haksızlık etmekten evladır”
Eflatun
Belki bu mahfilde yüzlerce köşe yazısı yazdım. Bir kere daha yazmak farz cihetinde gerekli oldu ki yazıyorum. Yahu ne oldu bizlere. Yüzde doksan dokuz küsuru Müslüman olan bu ülkede nedir bu İslam ve ahlak dışı cereyan eden hadiseler?
Neden beti ve bereketi kalktı güzel ülkemizin. Hemen her gün, her saat başı üçüncü sayfa haberleri ile behüzar olduk vallahi. Şeytanın dahi aklına gelmeyen günahlar, sapıklıklar, zulümler ardı ardına yaşanıyor güzel ülkemizde, çevremizde.
Sebeplerini aramaya kalktığımızda kantarın ibresi hep bizi gösteriyor kimse kusura kalmasın.
Anne ve babalar olarak ilk sorumluluğu olan bizleriz her şeyden önce. Eskilerin deyimiyle helal süt verme işi aslolan. İslami, ahlaki ve geleneksel değerlerimizden bihaber büyüyen çocuk birde ileride kitaplardan, doğrulardan ve güzel hasletlerden geri bırakılınca bugün toplumu tehdit eden cinayetler, şiddetler, sapıklıklar, uyuşturucu bataklıkları, vatan hainliğine kadar uzanan kırmızı çizgilerde heba oluyor gençliğimiz, neslimiz. Aaaah keşke dediğimizde ise çoktan avucumuzun içindekiler uzaklaşıyor maalesef.
Ve çevre en zalim girdap olarak elimizden alıyor her şeyin en güzelini. Toplum adeta kangren olmuş hastalıklarla mücadele etmede yeterli kalamıyor. Evlerde, apartmanlarda ve her yerde yabancılaştı her şey. Kapı komşumuzdan, aynı çatı altında hastadan ve ölüden bihaber ot gibi yaşıyoruz vesselam. Sekiz yıl önce düğünde takılan bir çeyrek altını geri isteyebiliyoruz aman Allah’ım.
Hayatımızın yanlışlarını törpüleyen kutsal mekân okul var ancak ondan da tam emin olamıyoruz. Öğrenciler adeta pimi çekilmiş bomba misali nerede ne zaman patlayacakları belli değil. Hocasının atının ayağından kaftanına sıçrayan çamuru kefen niyetine vasiyet eden şanlı ecdadın torunları bugün sınıfta ders anlatan hocalarını kucağına alıp dalga geçmekle, odasını basıp darp etmekle ve hatta öldürmekle meşguller.
Evet, biz nerede yanlış yaptık sualinin tüm çözüm yolları bizleri gösteriyor aslında. Biz aileleri, çevreyi ve okulu.
Toplumda güçlü olan yandaşını korudukça, elinde imkân olanlar kadroları eşine, dostuna, akrabasına tahsis ederken bizler yeni nesilden helal ve güzel adına neyi bekleyebiliriz ki? Gözyaşı üzerine saltanat kurulursa elbette sonucu böyle olur.
Yüzde doksan dokuz küsur Müslüman olmak, beş vakte beş daha katmak, turistik amaçlı umreler, hac ve diğer ibadetler sadece ego tatmini, toplumsal statü ve günah çıkarmadan öteye gitmiyor maalesef. Sen garibin, haklının, liyakatlinin hakkını gasp et sonra camiden dışarı çıkma, her sene Kâbe’yi ziyaret et.
Ondan sonra neden kar yağmıyor memlekete diye hayıflanıyoruz ya önce ‘ar yağmalı kardan önce’ öyle değil mi? “El hayâ vel iman” demiş büyüklerimiz ya önce hayâ gerekli bizlere, topluma.
Mazlumun hakkını gasp eden zalimler, çocuğa, kadına ve garibe şiddet, taciz, iftira ve tecavüz eden insan müsveddeleri, ekmeğini yediği vatana ihanet edenler, sığındıkları zalimlerle bir olup ülkemizi kaosa sürükleyenler, hoca adıyla fuhşiyatı özendiren sapıklar, ülkemizin aleyhine sinsice çalışan şerefsizler, ülkenin imkânları ve desteğiyle şöhret olan vatan haini sanatçı, yazar, gazeteci müsveddeleri. Kabil’in bitmek bilmeyen tohumları sizler dünya üzerinden temizlenmedikçe huzurlu ve mutlu bir dünya emeli gerçekleşemeyecektir.