ALTIN GİBİ ATIK: GÜBRE

Ahbun, gübre, tezek…

İstediğiniz kelimeyi kullanın, meram aynı: “hayvansal atık”…

Daha ziyade ısınma ve tarımsal verimi artırıcı amaçlar için kullanılan bu atık, artık enerji gibi son derece stratejik bir aracın kaynağı durumunda.

Yani anlayacağınız beğenmediğiniz, kokusundan ikrah ettiğiniz gübre tabiri yerindeyse artık “reşad altını”.

Bu hayvansal atıktan elde edeceği elektrik enerjisi ile vatandaş hem evini hem de geleceğini aydınlatacak, fazlasını satıp para kazanabilecek dersek hiç mübalağa etmiş olmayız.

Kara düzen atılan gübre ile kireç ve tuz dengesi bozulan toprağı verimsizleşen köylümüz, toprağa olan borcunu enerji eldesi sonrası rehabilite edilmiş organik gübre ile ödeyecek. Bu ise işin “bonus”u…

Sadece köylü için değil, tavuk çiftlikleri için de büyükbaş çiftlikleri için de bir fırsat bu.

Fırsatı memleketimizin nasıl algılayacağı ve nasıl kullanacağı temel sorun…

Şimdi “fırsat”a kısaca değinelim:

Enerji; cari açığımızın en büyük suçlusu…

Ancak, yeni enerji politikaları “yenilenebilir enerji kaynakları” nın farkına varmamızı sağlıyor.

Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve biyogaz, enerji üretmek için ithal ettiğimiz ve bunun için milyarlarca dolar ödediğimiz petrol ve doğalgaza alternatif en doğal ve en yerli rakipler…

Bu yazının konusu her ne kadar biyogaz olsa da; elektrik üretebilmek için tahrip edilen doğanın kalbine saplanan HES’ ler (Hidroelektrik Santralleri) ve Japonya örneğine rağmen ısrarla kurmaya çalıştığımız Nükleer Enerji Santralleri yenilenebilir enerji kaynaklarının öneminin ısrarla vurgulanmasını gerektiriyor.

Dönelim tavuk, inek, koyun atıklarına yani gübrelerine…

Kurulu gücü 500KW’ye kadar olan elektrik üretim tesisleri EPDK(Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu)dan lisans almadan üretim yapabilecekler artık.

Kullandıktan sonra kalan kapasiteden 13,3 dolar/cent üzerinden satabilme imkanı var.

300 baş hayvanı olan her köyün ideal birer potansiyel elektrik üretim santrali olduğu konusunda hemfikir uzmanlar.

Düne kadar birkaç firmanın tekelinde olduğu için oldukça pahalı olan tesislerin ilk yatırım maliyeti bugün oldukça düşmüş durumda.

Her bir hanenin 2-3 KW elektrik tükettiği düşünüldüğünde 200-250 haneli bir yerleşim alanın ihtiyaç duyacağı elektrik bu şekilde karşılanabilecektir. 100 KW tüketen bir köy için ise harika bir finansal kaynak…

Hasılı, tesis kendini kısa süre amorti edebilecek.

Dış kaynaklı fonlar, devlet teşvikleri ve işsizlik bir arada düşünüldüğünde ot/yem sorunu halledilmiş kırsaldaki her bir yerleşim alanının ciddi bir enerji üretim merkezi olmaması için bir neden yok.

Sadece büyük baş hayvan yetiştiricileri değil ve kümes hayvanları üretim tesisleri ise kendi elektriklerini kendileri artık kolayca üretebilirler.

Tavuk çiftliği için, gazlaştırma teknolojisi ile broiler tavuk gübresi 240 ve 480 KW lık elektrik üretim tesisinin mümkün olduğunu söylüyor uzmanlar.

Kalkınma Ajansları ve IPARD programları bu konuda yatırım yapacak girişimcilere hibe destekler veriyor.

Kullandığı elektriğin önemli bir kısmını yenilenebilir enerjiden karşılayan Almanya iyi bir örnek. Gidip görmek, örnekleme yapmak mümkün…

Almanya’daki biyogaz tesislerinin neredeyse %83’ü büyük yatırım maliyeti gerektirmeyen butik tesisler. Bu tesisler 500KW nin altında üretim yapıyor.

Sonuç olarak, şehrimizin geleceği için son derece önemli bir kavşak noktasındayız.

Pragmatik olmayan güncel bu konu herkese ekmek verir: Siyasetçisine de ticaret erbabına da.

Bugün artık sloganların yapacağımız işlerin önüne geçmesine müsaade etmemeliyiz.

Havası ve suyu ile övündüğümüz Gümüşhane’miz bugün ormanları ve doğası HES uğruna yok edilen, tabiatının dengesi bozulan, zehirli madensel atıklarla adeta bir çöplüğe evriliyor.

Allah’ın bizlere ihsan ettiği bitimsiz kaynakları kullanarak enerjimizi üretirsek ne HES sorunumuz kalır ne de Nükleer…

Gümüşhaneliler olarak mirasyedi birer haramzade olmayalım!
YORUM EKLE