Aylardan kasım, günlerden pazar. Öğretmenler toplandı hep birden. Vali bey teşrif etti aniden. Basında gelmiş aceleden, yorgun argın. Boş bulmuş en önde bir köşede. Yoruldum biraz kestireyim hesabı atmış birde bacak bacak üstüne ve yayıla yayıla. Vali bu kaçar mı gözünden. Bilâder öğretmen misin? Ne evet ne hayır cinsinden salla başı.
Vali bu tabiki evet anlayacak. Ve ver öğretmen diye muhabire mehteri. Yanlış mıyım arkadaşlar de gaza gelsin şakşakçı meslektaşlarımda. Salon yıkılsın alkış sesleriyle....
Vali beyi mi yereyim?
Muhabiri mi?
Yoksa anlamadan dinlemeden alkışlayan öğretmenleri mi?
Sanal alemde bir Valinin karşısında böyle oturulamaz, diye yorumlarda fazla...
Birisinin nasıl oturacağına kimse karışamaz diyenler de fazla...
Peki bacak bacak üstüne nerelerde ve ne şekilde atılacağına dair bir kural var mı? Ben bilmiyorum. Ama kültürümüzde büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atılması hoş görülmez.
Bu durum karşısında
Vali bey, bu uyarısını daha yumuşak geçişle, bir kıssa ile veya bir hikaye anlatarak mesajı daha sağlıklı veremez miydi?
Verebilirdi. Ya aklına gelmedi. Ya da zaten öğretmen son günlerde şamar oğlanı bir tokatta ben çakayım mı dedi acaba? Kim bilir...
Kimse yoğurdum ekşi demez..
Ya muhabire ne demeli.
Tufan ağa gibi komplo kurup Behramı yer gibi bir havası var. Bir oturuş şekli yüzünden hem öğretmen camiası hemde Vali bey çok eleştiri aldı. Gerçi son günlerde gazeteci kılıklı kişiler yaptıkları yanlış haberlere 'ya bunu bir trafik kazası gibi görün' diyerek işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. Bu muhabir arkadaş da bundan mı etkilendi acaba?
Eee sonuç...
Küçücük bir hata olayları nereden nereye aldı görürdü. Atalarımız bin düşün bir konuş, demiş.
Dünün küçük hataları, bugünün büyük sorunlarını oluşturur, unutmayalım.
Ha aklıma gelmişken bir siyasetçi böyle otursaydı aynı tepki verilir miydi?
Cevabınız evetse, bu ülkemi yedi düvel değil on yedi düvel gelse yıkamaz nokta.