Gümüşhane Haberleri
2021-01-06 17:44:58

Canboğul (30)

İbrahim Özdemir

06 Ocak 2021, 17:44

Ardasa kasabasının semt pazarıydı. Köylerden gelen kadınlar kuru fasulye, ceviz, lahana, tereyağı, peynir, çökelek gibi köylerde üretilen ürünlerden satıyorlardı. Dışarıdan gelen seyyar satıcılar ise ayrı yerlerde tezgahlarını kurmuşlardı. Köylü kadınların sattıklarına kasabanın yerlileri daha büyük ilgi gösteriyorlardı. Özellikle kasabada yaşayan ev kadınları köylerden getirilen ürünlerden satın alıyorlardı. Sabahın erken saatlerinde semt pazarındaki yerlerini alan köylü kadınlar hem satışlarını yapıyorlar hem de sohbet ediyorlardı. Pazar yeri bir bakıma onların tanışma yeri oluyordu. Zermut’tan, Avliyana’dan, Görekse’den, Fidigar’dan, Fırfıra’dan, Haşliya’dan gelen kadınlar çeşit çeşit köy ürünleri satıyorlardı. İkindiye doğru satışlarını tamamladıktan sonra, bu kez, dükkanlardan alışveriş yaparak ev ihtiyaçlarını gideriyorlardı.

Şişman Mahmut dükkanına şeker almak için uğrayanlara “Yarın gelecek” yanıtını veriyordu. Can da Şişman Mahmut’tan alışveriş yapıyordu. O da dükkana girip anasının verdiği siparişleri alıyordu.

-Şeker yarın akşama gelecek Can, dedi Şişman Mahmut.

-Nereden gelecek?

-Trabzon’dan. Toptancı Cemil’e telgraf çektim, ‘Ardasa’da şeker kalmadı, bana otuz çuval şeker yolla’ dedim.

Can, merakla sordu:

-Cevap verdi mi sana?

-Verdi, yarın kervancı Mahmut’un kervanı ile yollayacak. Yarın akşama ancak şeker olur Can.

Can, aldığı yanıt karşısında heyecanlandı. “Ayşe de gelecek mi acaba? Aman Allah’ım, Ayşe de gelsin. Mahmut emmi, on beş katırla gelecekse içlerinde mutlaka Ayşe de vardır. Ben şimdi aldıklarımla hemen köye döneyim. Yarın sabah yeniden geleyim hem Ayşe’mi görürüm hem de şeker alırım. Anam bana yok demez.” diyerek, aldıklarıyla dışarı çıktı. Arap’ın terkisine yerleştirdi. Sevinçle atına bindi, Ardasa içinde atını dörtnala sürdü. Bir an önce köye varıp anasına Ayşe’nin geleceği müjdesini vermek istiyordu.

Xxx

Mahmut emmi yönetimindeki katırcılar, havanın açık olmasından yararlanarak toptancı Cemil’in getirdiği şeker çuvalları Laz Hasan’ın kahvesinden alarak katırlara yüklediler. Her ihtimale karşı naylonla da sardı sarmaladılar. Yağsa da şeker ıslanmayacaktı. Yavaş yavaş köyden çıktılar. 

Mahmut emminin gözü hep dağların zirvelerindeydi. Görünüşe göre her yer karla kaplıydı. Zigana yol ayrımına kadar hiçbir sorun yaşamadan geldiler. Önde Mahmut emmi, arkasında Ayşe ve diğerleri ile tek sıra halinde Zigana yoluna saptılar. Ayaklarının altındaki kar yürüdükçe ötüyor, kulağa hoş gelen bir ses çıkarıyordu. 

-Kar gittikçe kalınlaşıyor, dikkatli gelin, diye arkadakilere seslendi. 

Zirveye daha çok yol vardı. Yavaş gitmek zorundaydılar. Yolda sadece birkaç gün önce gelip giden Can’ın atının ve Oğuz’un ayak izleri vardı. Derin bir dönemece gelince Mahmut emmi:

-Durun, herkes pantolonunun paçalarını çizmelerinin içine koyup bağlasın.

Katırcılar, verilen talimata uydular, Mahmut emminin söylediğini yaptılar. Dönemeçten derin bir dere içerisine doğru ilerlemeye başladılar. Mahmut emmi, izlerin kaybolduğunu görünce:

-Küreklerinizi alın gelin.

Katırları durdurdular, küreklerle beraber Mahmut emminin yanında toplandılar. Onlar da Mahmut emminin baktığı yöne doğru bakıyorlardı. 

-Buradan bu şekilde geçmemiz mümkün değil, dedi Mahmut emmi.

-Ne yapacağız?

-Şimdi, yedi kişi ta karşıki yamaca kadar gidecek, altı kişi de buradan küreklerle yolu açmaya çalışacak. Hem karşıdan hem de buradan küreklerle yolu açacağız. Kalın bir kar kütlesi var, öyle anlaşılıyor ki, esinti doldurmuş burayı. Ayşe de karşı yakaya geçecek. O bu yakaya, ben de karşı yakaya bakacağım. Çığ tehlikesi olabilir. Konuşmadan çalışacaksınız, tamam mı?

-Tamam emmi.

Ayşe ile yedi katırcı kara bata çıka karşı yakaya zorla vardılar. Küreklerle durmaksızın kar atıyorlardı. Ayşe ve Mahmut emminin gözü hep yukarlardaydı. Gözlerini bir dakika bile olsa açılan yolun üzerinden ayırmıyorlardı. Dere içine doğru ilerledikçe karın kalınlığı iki metreyi aşıyordu. Öğlene doğru ancak yolu açabildiler. 

-Durmayalım, öğle oldu, bir an önce dağın arka yüzüne dönmemiz lazım. Dağın durumu hiç belli olmaz. Teker teker geçeceğiz. Ben önden gidip, bu yakaya bakacağım. Karı kestik, çığ tehlikesi olabilir. Önce ben gideceğim, ben karşıya geçtikten sonra Ayşe gelecek. Gelen karşıya geçmeden, buradan kimse hareket etmeyecek. Karşıya geçenler yukarıyı gözetleyecek. Anlaşıldı mı?

-Anlaşıldı Mahmut emmi de sen geçerken Allah korusun çığ gelirse?

-O da benim şansıma kızım. Siz burada konuşmadan durun. Hayvanlarınız sakın anırmasın. Her an kar kopabilir, çünkü karı tam ortasından yol açalım diye kestik. 

Mahmut emmi, sağlıklı bir şekilde karşı yakaya geçti. Şimdi o bu yakaya, bu yakada olanlar da karşı yakaya bakıyorlardı. On beş katır herhangi bir sorun yaşamadan karşıya geçince bir “ohh” çektiler. 

-Bundan sonra tepeye kadar bir sorun yok, güneş yolun karını eritmiş, Can’ın atının izleri belli oluyor, gidelim, dedi ve yola koyuldular. Dağın zirvesine doğru dizilen katır kervanı güneşin altında insana huzur verecek bir görüntü oluşturuyordu. İki gün önce yağan kar, Zigana’nın zirvesine doğru kalınlığını artırıyordu ama katır kervanına herhangi bir sorun yaşatmıyordu. İkindiye yakın zirvedeydiler. 

-Mahmut emmi, dedi Abdullah, zirveye çıktık. Yükleri yıkalım, hayvanlarımızın başına torbaları takalım, bizler de bir şey atıştıralım. Buradan sonra hep rampa aşağı ineceğiz, bir sorun olmaz gibime geliyor, ne dersin?

-Doğru dersin Abdullah, hayvanlar da dinlensin.

Yükler yıkıldı, katırların başlarına yem torbaları geçirildi. Çantalar açıldı. Akşamdan hazırlanan azıklar çıkarıldı. Kara demlikte Ayşe çayı demledi. Bir saat içerisinde karınlarını doyurdular, çaylarını içtiler. Katırların başlarındaki yem torbaları çıkarıldı, şeker çuvalları yardımlaşma ile yüklenildi. Kalan azıklar yeniden çantalara yerleştirildi ve Mahmut emminin “de haydin bakalım, durak Ardasa” talimatıyla, yola dizildiler. 

Dağdan aşağıya inildikçe kar kalınlığı azalıyordu. Zigana köyüne girince artık kar diye bir sorunları kalmadı. 

-Köstere tarafından gidersek yolu uzatırız, kesme yoldan gidelim, dedi Mahmut emmi.  Cayra yol ayrımına gelince karanlık iyice bastırdı. Hava soğudu, hızlandılar. 

Can ise kasabada sabırsızlanıyordu. Bir aşağı bir yukarı yürüyordu. Kasabayı sabahtan beri belki yüz defa turlamıştı. Yorulunca Şişman Mahmut’un dükkanına girdi. 

-Gelmediler Mahmut emmi?

-Gelmediler Can… Dikkatimi çekti sabahtan beri sorup duruyorsun, bir beklediğin mi var?

-Yok şeker alıp köye döneceğim.

-Kıyıda köşede kalmış birkaç kilo vardır, vereyim sana dön köyüne.

-Sağ ol emmi, bu akşam burada kalacağım, yarın döneceğim köyüme, beklerim.

-Sen bilirsin.

Can, dükkandan çıktı, üç kemerli köprüyü bir kez daha geçti. Ali Osman’ın kahvesine girdi. Oturdu.

-Emmi, bana bir çay verir misin?

-Getiriyorum Can.

Ali Osman bir değil iki çay ile geldi, masaya bıraktı, Can’ın karşısına oturdu. Can, çayın geldiğinin bile farkında değil, düşünceliydi.

-Can, çayını getirdim. Gelmedi mi seninkiler hala?

-Gelmediler emmi, merak etmeye başladım, acaba önlerine gitsem mi?

-Geliyorlarsa gelmeleri yakındır Can, gitmene gerek yok. Biraz daha bekle, gelmezlerse gidersin.

-Öyle yapayım, ha emmi bu akşam burada kalacağım, otelinde bir oda ayır bana.

-Olur Can, çayını iç, soğutma.

-Gelenler dönmezler sanırım, bu akşam kalırlar.

-Bana da öyle geliyor.

-Çadırda mı kalırlar yoksa senin otelde mi?

-Benim otelde yer var Can, zaten kalan yok.

Ali Osman boşalan bardakları alarak masadan kalktı. Can, yine derin derin düşünmeye başladı. “Bilmiyorum ki Ayşe de geliyor mu? Bence gelir. Bu otelde de kalırlar. Kalırlar. Hem Ayşe’yi görürüm hem de bol bol sohbet ederiz gelenlerle. Ne güzel olur.” Ayağa kalktı:

-Emmi, ben bir daha bakayım geldiler mi?

-Tamam Can.

Ardasa’nın topraklı yolundan yürüyerek, kemer köprüden karşıya geçti. Köprü çıkışındaki berberin gaz lambası yanıyordu. Elini yüzüne götürdü. Sakalı gelmişti. “Tıraş mı olsam? Onlar gelinceye kadar tıraşımı olurum.” Berber Sadık’ın dükkanına girdi. 

-Sadık beni aceleyle sakal tıraşı yapsana.

-Olur, otur. 

Berber Sadık’ın dükkanından Şişman Mahmut’un dükkanı aynadan görülüyordu ama, karanlıktı. Bir şey göremiyordu. Sadık’ta tıraş olduktan sonra çıkan Can, doğruca Şişman Mahmut’un dükkanına yöneldi. Yükseklere kar yağarken Ardasa’nın içine yağan yağmur caddeyi çamur hale getirmişti. Şişman Mahmut’un dükkanının önüne gelince kapıdaki iskemleye oturdu. Gözü Trabzon tarafından gelen yoldaydı. Bu kez sıkıntıdan tabakasını çıkardı, sigarasını sardı, tam yakacaktı, katırcılar görünmeye başladı. En önde Mahmut emmi, arkasında Ayşe ve diğerleri vardı. Sigarasını yakmadı. Yere attı, çiğnedi. Koşarak Mahmut emmiye sarılarak “hoş geldin” dedi. Bir süre Ayşe ile göz göze geldi, elini uzattı “Hoş geldin Ayşe” diyerek bir süre elini tuttu. Durumu fark eden Mahmut emmi:

-Can hem biz hem de hayvanlar çok yoruldu hemen yükleri yıkmamız lazım.

-Tamam emmi, ben de yardımcı olayım.

(Devamı var)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.