Bir milyondan fazla büyük bir kitle olmamıza rağmen bazı olaylara yön veremiyoruz.
Hele birde aileleri de hesaba katarsak en az beş milyon gibi bir rakama ulaşırız.
Son yıllarda okullarımızda verilen eğitim tartışılır hale gelmiştir. Nedeni verilen eğitimin günlük hayatta karşılığının alınamaması. Öğretmenler okulda ne kadar kendilerini yırtarsa yırtsın demek ki karşılığı yok. Ama neden?
Eskiden veli çocuğunu okula verirken öğretmene ‘Eti de senin kemiği de’ derdi.
Öğretmenler öğrenciyi terbiye etmek için eğitim amaçlı yeri gelir korkutur yeri gelir poposuna vururdu ama acıtmadan. Şimdi bunlar var mı?
O zamanlar, böyle şiddete maruz ( !!!! ) kalanlar bile, şimdi o zamanki öğretmenlerine dua ediyorlar, niye acaba?
Şimdiki öğrencilere biraz yüz versen astar istiyorlar. Nerede ne konuşacağını, nerede susacağını bilmiyorlar. Sen ne öğretirsen öğret onlar yine bildiğini okuyor.
Biz öğretmenlerimizin yanında ayak ayak üstüne atmayı bırak yüksek sesle bile konuşamazdık saygıdan. Öğretmenlerimizi gördüğümüz yerde ellerine sarılırdık.
Öğretmen haksız bile olsa ona asla şiddet düşünülmezdi. Şimdi çocuklar işlerine gelmeyen her söz için öğretmeni her yerde eleştiriyor. Birçok ailede çocuğuna hak veriyor.
Evde çocuk hata yapar ailede süpürge sapıyla, terlikle terbiye edilmeye çalışılır. Okulda çocuk akran zorbalığı yapar, öğretmen ceza verince aile soluğu ya mem’de ya savcılıkta alır.Ya da Cimer’e yazar.
O zaman eğitim ailede başlamalıdır. Önce anne ve babalar eğitilmelidir.
Ailede sorumluluk almayan, her türlü yanlış davranışları onaylayan ailede yetişen, bireyden ne beklenir ki. Evde çocuğunu susturmak için al yavrum telefonumu yeter ki beni rahat bırak diyen ebeveynler, okulda çocuklara aynı tutumu öğretmen sergilese bu seferde çocuğuma bir şeyler öğretmiyorlar diyecek. Pandemiyle birlikte hayatımızda daha çok yer edinen tablet -telefonun öğrencileri nasıl körelttiğini yıllar sonra göreceğiz. Emperyalistlerin bir oyunu da buydu zaten.
Sınırsız arzu ve isteklerine onay veren ailede yetişen çocuklar, okulda kuralları görünce maalesef zorlanıyorlar .
Kuralsız yetişen çocuklar şiddet uygulamaya daha eğimli oluyor.
Okullarda öğretime verilen önem, eğitime de verilmelidir.
Sınavlar sayesinde at yarışına dönen eğitim sistemimizin sonuçları tartışılmalıdır.
Eğitimi zorunlu olarak on iki yıla çıkaran zihniyet bu problemlerle uğraşmıyor, öğretmenler bu problemleri çözmek için uğraşıyor. Okumak istemeyen, okumaktan hoşlanmayan bir çocuğu siz lisede zorla ders çalıştıramazsınız. Böyle çocuklar kabiliyetine göre bir zanaata yönlendirilmelidir. Meslek liseleri buna en güzel örnektir.
Kalifiye elemana ihtiyaç bu kadar fazla iken, çoğu öğrenciyi düz liselere yönlendirme tek kelimeyle utanç verici bir davranıştır ve devletin geleceğine de dinamit koymaktır.
Tarihimizi dahi öğretememişken batı hayranı, batıya kaçmaya çalışan, yabancı sanatçı- futbolcu hayranı bir nesil yetişiyor maalesef.
Peki. Niye? Niye? Niye?
Bu yanlışları bu eksikleri giderecek olan siyasi iradedir, hükümettir, meclistir , devlettir.
Eğitime neşter vurulmalıdır artık. Millî eğitim bakanlığı eğitimi, öğretimden geriye bırakmadan yeniden dizayn etmelidir ve öğretmenlere de eski itibarı verilmelidir.
Şiddet eylemlerinin son bulması için gerekli yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Öğretmenleri Cimer’le savcılıkla korkutanlara karşı, güvenlikleri ve gelecekleri güvence altına alınmalıdır.
Öğretmenlere uzanan eller kırılmalıdır.
Öğretmenler şamar oğlanı olmaktan kurtarılmalıdır. Kim, hangi makam ve mevki olursa olsun öğretmene saygı duymalıdır.
Bütün sendikalar birlik içinde hareket etmeli ve işleri güçleri öğretmenlerin hakları olmalıdır. Sendikalar öğretmenlerin hakları olunca gerekirse birilerinin arka bahçesi olmaktan çıkmalıdır.
Yirmi yaşında imparatorluk kuran nesilden, on yedi yaşında öğretmenine silah çeken nesile nasıl gelindiği sorgulanmalıdır.
Haydi birlikte, hep birlikte!