Geçtiğimiz hafta içerisinde Gümüşhane’de Hidro Elektrik Santralleri hakkında bilgilendirme toplantısı yapıldı.
Birçok yönüyle önemli bir toplantıydı.
Doğru bir mecrada, doğru insanlar tarafından bilgilendirme yapılıyordu.
Organizasyon ne HES şirketleri eliyle, ne de onların desteğiyle düzenleniyordu.
İlk kez, “altını çizerek ifade etmek istiyorum” evet ilk kez, bölgede yaşayan vatandaşın bu konudaki sıkıntıları öğrenilmek isteniyordu.
Devlet yaşananlardan ders almış, enerji üretimi konusunun çıkmaza girdiğini görerek, yeni bir yöntem peşine düşmüştü.
Yetkililer başlarını ellerinin arasına koymuş, yapılan yanlışlıkları tekrarlamamak niyetindeydi.
Devlet, artık müteahhitlerin değil, vatandaşın yanında yer alacaktı.
Dönelim toplantıya.
Sayın Valimiz ve Sayın Belediye Başkanımız da keşke orada olabilselerdi.
Ne değişirdi diye bir soru akla gelebilir. Bu soruya verilecek birçok cevaptan sadece biri:
“Devlet, her durumda vatandaşının yanında olur. Hatalı uygulamalara, yanlış uygulayıcılara karşı, her zaman halkının yanında yer alır. Güçlü azınlığın değil, aciz çoğunluğun sesi olur”
İşte bu resim net olarak ortaya konulabilirdi.
Toplantıya katılanların tamamı, enerji üretiminin önemi konusunda hemfikirdi.
Üzerinde anlaşamadıkları nokta, yaşanan çevre katliamıydı.
İnşaat şirketlerinin kendi yaşam alanlarında sergiledikleri sınır tanımaz duyarsızlıklardı.
Kendi çıkarları doğrultusunda dere yataklarını, bitki örtüsünü, yaban hayatını ve köy yollarını tahrip eden yıkıcı özellikleriydi.
Yetkililer ne kadar da “biz sizlerle birlikteyiz” deselerde, şimdiye kadar olan uygulamalar nedeniyle aradaki bu güvensizlik giderilemiyordu.
Vatandaş haklıydı.
İşte örnekler:
Özkürtün beldesine birkaç kilometre mesafedeki HES inşaatı nedeniyle yol harap, dere yatağı artık yok.
Yine Yukarı kürtün grup yolu güzergâhındaki HES nedeniyle geniş bir alanda doğa yok, dere yok.
Gavraz’da, Sapmaz’da ise yoklar farklı. Kısa süre sonra Sapmaz Köyü yok. Proje dâhilinde kesildiği söylenen on binlerce ağaç yok. Sapmaz köyüne devlet erkânından sapan yok. Arayan soran yok. Denetim yok, denetim yapmak isteyen de yok.
Yazılacak yoklar çok.
Konuya toplantıdan başladık, yoklarla noktaladık. Son bölümde toplantıya katılan bir belediye başkanımızın isyanını paylaşmak istiyorum.
“HES’ler nedeniyle kanalizasyon suları Harşit’in yatağında birikiyor. Bu birikintilerde dayanılmaz bir koku yayıyor.”
Eeeee. Belediye ne iş yapıyor?
Pes yani…
Devlet Vatandaşına kulak mı veriyor?
Paylaş
teknik 13 Yıl Önce
bu hes sorunu küçük derelerin, orada yaşayan halkın derdi. bu dereler özgürce aksa daha iyi olmaz mı? türkiyenin enerji politikası dışa bağımlı olup elektrik de dahil doğalgaz santrallarından üretilmektedir. tahminen bu oran üretimin %55 kadar. geriye %45 kömür ve su kaynaklarından olup yani yerli üretim. bunda bu küçük hes lerinde rolü vardır. devletin yapacağı nükleer santrallerden de yıllık katkı %5 olacak ve bu oran çok az olup yine yerli kaynaklardan sulardan yararlanılmalıdır. şu günlerde bu dağıtımda yaşanan ve faturalara yansıyan %10 kaçak bedelini hiç kimse açıklamıyor her ne hikmetse. çoruh edaş özelleşti ama bu zamlar vatandaşın sırtına hemen vuruldu. ben kendi faturamı incelediğimde %14 zam gelmiş (bu ayki faturama). bu oran dağıtım şirketinin kasasına girmekte ve özelleşme ile sağlanacak olan ucuzlama vatandaşın cüzdanına tersine işlemiştir. artık vatandaşın uyanması ve hesap sorar halde olmalıdır. bu kaynaklar nerelere harcanıyor.kimler para kazanıyor ve halk fakirleşiyor