Geleneksel Türk halk mimarisinin özellikleri yapıların usta-çırak ilişkisi içinde yetişen kişiler tarafından inşa edilmesi, yapı sahibinin inşa sırasında bizzat çalışması, coğrafya ve iklime bağlı olarak da malzeme tercihi yapılır. Tercih edilen bu malzemenin bölgenin dokusu ile bütünlük sağlaması, yapı sahibinin ve bölgenin ekonomik uğraşılarına göre şekillenişi, bahçe içerisinde bulunması, inanç değerleri, ev sakinlerinin büyük aile özelliği göstermesi ve buna bağlı olarak yaşam alanları oluşturması, komşuluk ilişkilerinin şekillendirmesi, kiler ve ambar gibi depolama ihtiyacı duyulan anlayışlar şeklinde sıralanır.
Karadeniz’de genellikle tümüyle ahşaptan yapılmış yapılar, farklı bir yapım tipolojisinin ve farklı bir geleneğin örneklerini sergiler. Evlere baktıkça kırsal mimarinin sade ve gösterişsiz boyutları dikkati çeker. Sadece doğasıyla değil kültürel değerleriyle de güzel ve eşsiz bir bölge olan Doğu Karadeniz’de bulunan Gümüşhane’nin kuzeyinde yapılan araştırmada yerleşim ve mimarlık açısından farklar görülmeye başlar.
Gümüşhane ili, Torul İlçesi Yücebelen köyünde bulunan halk mimarisinin en güzel ürünü ambarlardır. Bir zamanlar evlerin yanında veya önünde tahıl, un, mısır vb. gibi gıda maddelerinin saklandığı, çatı katında ise özellikle mısır kurutulan, bunun yanı sıra çok çeşitli gıdaları kuru bir ortamda saklama, kemirgenlerden koruma işlevini de yerine getiren Yücebelen köyündeki ambarlar, Karadeniz bölgesinde değişik isimlerle anılan Nayla, Sarender veya Serenderler’den daha farklı bir mimariye sahiptir.
Eski ustalar ambar kerestelerini kol hızarında biçip montajını kendileri yaparlar. Ambar için seçilen alanda önce 40 - 50 cm derinliğinde bir temel kazılarak buraya bir dikdörtgen alan oluşturacak şekilde dört adet kalas ve o dikdörtgenin ortasına bir uçtan bir uca çapraz olarak uzatılan bir denge kalası yerleştirilir. 2,45 cm’lik 8 tane de kalas da dikine atılır. Bu dikine kalasların üstüne yine oluk açılmış 4 tane kalas daha geçirilir. Bundan sonra içinin bölmeleri ve çatısı yapılarak ambar tamamlanır.
Ambar için kullanılacak ahşap kalaslar planya ile şekillendirilmektedir. Keskiyle oyulan ve alt döşemede kullanılan 15 x10 ebadında uzun kalasların yatay olarak uzatılarak bu oluğa aynı ebattaki kalasların dikey olarak oturtulması yöntemiyle oluşturulur. Tahtaların ve kalasların kenarına açılan oyukların genişliği 1 cm’dir. Tavan 1 x15 cm. ebadında biçilen iki kat tahta ile kaplanır. En üstüne de 3,5 - 4 metre ebadında kesilerek yine geçme usulüyle birleştirilmiş kalaslar ambarın gövdesini örtecek şekilde dışarıya doğru uzatılarak çatı yapılır. Eskiden tamamen tahta olan çatı kaplamasında (hartama) kullanılırken ahşabın hem çabuk çürümesi hem de pahalı olması nedeniyle son zamanlarda saç kullanılmaktadır.
Geçme Tekniği" ile yapılan ambarın "Beşik Örtüsü" denen çatısında ile ön tarafta girişi sağlayan kapının dışında hiçbir yerinde çivi kullanılmamaktadır. Ustalar derki; ambar tahtasına çivi vurulmaz. Neden derseniz çivi ağaç kurduna yol olur. İlle de vurulacaksa, çivi kendi ağacından olmalı. Ambar dediğin geçmeli olmalı ve gürgenden yapılmalı. Geçmeleri tam denk getirdin mi korkma çürüyüp kalacak diye. Bırak böceği, rüzgâr bile geçemez aradan. Ambar ustalarının yaptıkları bu muhteşem eserlere kazıdıkları, çaktıkları bir sembolleri, özel bir işaretleri olmadığı halde çaktığı çivinin bile yapanın işçiliğini yansıttığı söylenir ve işin erbapları hangi ambarı kimin yaptığını bilebilmektedir.
Ambara iki veya üç ayak merdiveni çıktıktan sonra, 152 cm yükseklikte, 76 cm. genişlikte kilitli kapının açılmasıyla girilir. Girişte 1.20 cm, eninde 2.10 cm. boyunda hol bulunur. Hol’un hemen orta kısmında 90 cm yüksekliğinde 80 cm eninde ikinci bir kilitli kapının açılmasıyla ambarın içine girilir. İçeride 80 cm eninde,70 cm genişliğinde,70 cm derinliğinde dört adet bakliyat ve tahıl koymak için göz bulunur. Bu gözlere hasat sonunda kaldırılan mahsul doldurulur. Ambarın içinde gözleri dört’e bölen 13 cm. genişliğinde üzerinde rahatlıkla yürünebilen aynı zamanda ambarın içinde dolaşılabilecek köprü vardır. Ambarın içinde tahıl konulan bu gözlerinin dışında yan duvarlarda üç sıra halinde raflar bulunur, bu raflara fındık, ceviz gibi daha hafif mahsuller çuvallanarak konur. Ambardan hol’e çıkıldığında üst kısımda çatı katında tahıl kurutmak için bir alanın olduğu görülür. Ambarın çatısı hartama ile kapatılmıştır.
Kıtlıktan berekete, anıdan umuda yapılan yolculukta bu kutsallığa kesmiş mekânları bünyesinde barındırmaktan, onlarda dinlenip günü geldiğinde hayata taşacak coşkuyu düşlemekten memnundur ambarlar. Ayrıca yağmur, kar, dışında insanla kendini örselemeyeceği bir mesafede durmaktan da hoşnutturlar. Yan yana ya da karşı karşıya ama birbirleriyle sırlarını söyleşir, geleceği düşler gibi sıralanırlar. Nice kuşağa meydan okuyan ambarlar hala heybetle durmasına rağmen yaşlandığı için emekliye ayrılanlar dışında belkide yıkılanlar da olmuştur. Ambarlar artık bugün yorgun. Artık içlerinde eskiden taşıdığı zenginlikleri barındırmıyor, şükür ve umutla harmanlanmış bereketleri kucaklayamıyor, yanlarına yeni ambarlar konamıyor.
Yücebelen köyündeki ambarlar incelendiğinde onun ne kadar estetik, ne kadar işlevsel, ne kadar kendine has sağlam bir mimari yapısı olduğu görülecektir. Torul İlçesinin Yücebelen köyüne özgü olan bu kültürün ne kadar zengin olduğu, estetik olduğu, korunması gerektiği, günümüz işleviyle buluşturularak yeniden yapılabileceği ve yaşatılabileceği üzerinde durmak lazım. Şimdi ise ambarlar, sahip oldukları her şeyi yitirmiş bir müflisin derin sessizliğinde özlerinde bulunan yaşam enerjisine tutunuyorlar. İnsanlar sanki akılları başlarına gelip onlara değil asıl kendi geleceklerine sırt çevirdiklerini, oysa kurtuluşun yeniden toprağın karnını yarmakta, toprağa dört elle sarılmakta olduğunu anlayacaklarmış gibi bekliyor.
Umut işte…
Haber-Fotoğraflar: Engin Doğru
Karadeniz’de genellikle tümüyle ahşaptan yapılmış yapılar, farklı bir yapım tipolojisinin ve farklı bir geleneğin örneklerini sergiler. Evlere baktıkça kırsal mimarinin sade ve gösterişsiz boyutları dikkati çeker. Sadece doğasıyla değil kültürel değerleriyle de güzel ve eşsiz bir bölge olan Doğu Karadeniz’de bulunan Gümüşhane’nin kuzeyinde yapılan araştırmada yerleşim ve mimarlık açısından farklar görülmeye başlar.
Gümüşhane ili, Torul İlçesi Yücebelen köyünde bulunan halk mimarisinin en güzel ürünü ambarlardır. Bir zamanlar evlerin yanında veya önünde tahıl, un, mısır vb. gibi gıda maddelerinin saklandığı, çatı katında ise özellikle mısır kurutulan, bunun yanı sıra çok çeşitli gıdaları kuru bir ortamda saklama, kemirgenlerden koruma işlevini de yerine getiren Yücebelen köyündeki ambarlar, Karadeniz bölgesinde değişik isimlerle anılan Nayla, Sarender veya Serenderler’den daha farklı bir mimariye sahiptir.
Eski ustalar ambar kerestelerini kol hızarında biçip montajını kendileri yaparlar. Ambar için seçilen alanda önce 40 - 50 cm derinliğinde bir temel kazılarak buraya bir dikdörtgen alan oluşturacak şekilde dört adet kalas ve o dikdörtgenin ortasına bir uçtan bir uca çapraz olarak uzatılan bir denge kalası yerleştirilir. 2,45 cm’lik 8 tane de kalas da dikine atılır. Bu dikine kalasların üstüne yine oluk açılmış 4 tane kalas daha geçirilir. Bundan sonra içinin bölmeleri ve çatısı yapılarak ambar tamamlanır.
Ambar için kullanılacak ahşap kalaslar planya ile şekillendirilmektedir. Keskiyle oyulan ve alt döşemede kullanılan 15 x10 ebadında uzun kalasların yatay olarak uzatılarak bu oluğa aynı ebattaki kalasların dikey olarak oturtulması yöntemiyle oluşturulur. Tahtaların ve kalasların kenarına açılan oyukların genişliği 1 cm’dir. Tavan 1 x15 cm. ebadında biçilen iki kat tahta ile kaplanır. En üstüne de 3,5 - 4 metre ebadında kesilerek yine geçme usulüyle birleştirilmiş kalaslar ambarın gövdesini örtecek şekilde dışarıya doğru uzatılarak çatı yapılır. Eskiden tamamen tahta olan çatı kaplamasında (hartama) kullanılırken ahşabın hem çabuk çürümesi hem de pahalı olması nedeniyle son zamanlarda saç kullanılmaktadır.
Geçme Tekniği" ile yapılan ambarın "Beşik Örtüsü" denen çatısında ile ön tarafta girişi sağlayan kapının dışında hiçbir yerinde çivi kullanılmamaktadır. Ustalar derki; ambar tahtasına çivi vurulmaz. Neden derseniz çivi ağaç kurduna yol olur. İlle de vurulacaksa, çivi kendi ağacından olmalı. Ambar dediğin geçmeli olmalı ve gürgenden yapılmalı. Geçmeleri tam denk getirdin mi korkma çürüyüp kalacak diye. Bırak böceği, rüzgâr bile geçemez aradan. Ambar ustalarının yaptıkları bu muhteşem eserlere kazıdıkları, çaktıkları bir sembolleri, özel bir işaretleri olmadığı halde çaktığı çivinin bile yapanın işçiliğini yansıttığı söylenir ve işin erbapları hangi ambarı kimin yaptığını bilebilmektedir.
Ambara iki veya üç ayak merdiveni çıktıktan sonra, 152 cm yükseklikte, 76 cm. genişlikte kilitli kapının açılmasıyla girilir. Girişte 1.20 cm, eninde 2.10 cm. boyunda hol bulunur. Hol’un hemen orta kısmında 90 cm yüksekliğinde 80 cm eninde ikinci bir kilitli kapının açılmasıyla ambarın içine girilir. İçeride 80 cm eninde,70 cm genişliğinde,70 cm derinliğinde dört adet bakliyat ve tahıl koymak için göz bulunur. Bu gözlere hasat sonunda kaldırılan mahsul doldurulur. Ambarın içinde gözleri dört’e bölen 13 cm. genişliğinde üzerinde rahatlıkla yürünebilen aynı zamanda ambarın içinde dolaşılabilecek köprü vardır. Ambarın içinde tahıl konulan bu gözlerinin dışında yan duvarlarda üç sıra halinde raflar bulunur, bu raflara fındık, ceviz gibi daha hafif mahsuller çuvallanarak konur. Ambardan hol’e çıkıldığında üst kısımda çatı katında tahıl kurutmak için bir alanın olduğu görülür. Ambarın çatısı hartama ile kapatılmıştır.
Kıtlıktan berekete, anıdan umuda yapılan yolculukta bu kutsallığa kesmiş mekânları bünyesinde barındırmaktan, onlarda dinlenip günü geldiğinde hayata taşacak coşkuyu düşlemekten memnundur ambarlar. Ayrıca yağmur, kar, dışında insanla kendini örselemeyeceği bir mesafede durmaktan da hoşnutturlar. Yan yana ya da karşı karşıya ama birbirleriyle sırlarını söyleşir, geleceği düşler gibi sıralanırlar. Nice kuşağa meydan okuyan ambarlar hala heybetle durmasına rağmen yaşlandığı için emekliye ayrılanlar dışında belkide yıkılanlar da olmuştur. Ambarlar artık bugün yorgun. Artık içlerinde eskiden taşıdığı zenginlikleri barındırmıyor, şükür ve umutla harmanlanmış bereketleri kucaklayamıyor, yanlarına yeni ambarlar konamıyor.
Yücebelen köyündeki ambarlar incelendiğinde onun ne kadar estetik, ne kadar işlevsel, ne kadar kendine has sağlam bir mimari yapısı olduğu görülecektir. Torul İlçesinin Yücebelen köyüne özgü olan bu kültürün ne kadar zengin olduğu, estetik olduğu, korunması gerektiği, günümüz işleviyle buluşturularak yeniden yapılabileceği ve yaşatılabileceği üzerinde durmak lazım. Şimdi ise ambarlar, sahip oldukları her şeyi yitirmiş bir müflisin derin sessizliğinde özlerinde bulunan yaşam enerjisine tutunuyorlar. İnsanlar sanki akılları başlarına gelip onlara değil asıl kendi geleceklerine sırt çevirdiklerini, oysa kurtuluşun yeniden toprağın karnını yarmakta, toprağa dört elle sarılmakta olduğunu anlayacaklarmış gibi bekliyor.
Umut işte…
Haber-Fotoğraflar: Engin Doğru