Gümüşhane kent merkezini sarp bir kayanın üzerinden kuşbakışı izleyen ve Orta Çağ’da yapıldığı tahmin edilen efsaneleriyle ünlü Canca Kalesinde arkeolojik kazı çalışmalarının 45.gününde yüzlerce tarihi eser bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gönderilen ödenekle ihalesi İl Özel İdaresi tarafından yapılan restorasyon ve çevre düzenlemesi işi kapsamında Gümüşhane Müze Müdürlüğü denetiminde kazı çalışmaları 15 Mayıs tarihinde başlamıştı.
Uzman kazı ekibi ve görevli arkeologlar denetiminde günlerdir sürdürülen çalışmalar kapsamında kale içinde daha önce bilinmeyen duvarlar ortaya çıkarken, bugüne kadar şapel diye bilinen yapının da gözetleme kulesi olduğu ortaya çıktı.
Gözetleme kulesinin tabanından çok sayıda güllenin çıktığı kazı çalışmalarında, günümüz mermi sisteminden farklı mermilerin yanısıra çok sayıda sikke, seramik parçalar, 4 tane farklı tandır ile yine çok sayıda pipo başta olmak üzere yaklaşık 500 eser bulundu.
Bugüne kadar bulunan eserlerin Gümüşhane Müzesine götürüldüğü kazıda mimari unsurların dışında bulunan eserlerin de bir estetik değeri olduğu ve sergilenebilecek çok sayıda eserin bulunduğu kaydedildi.
Kazı çalışmaları sırasında ziyarete kapatılan fakat çok sayıda vatandaşın yine gitmekten geri durmadığı Canca Kalesinde kazı çalışmaları bu kez kalenin girişinde bulunan 2 adet su sarnıcının olduğu bölgede devam ediyor.
“Arkeoloji böyle bir bilim dalı”
Canca kalesi ve kazı alanının havadan görüntülendiğinde yapılan çalışmanın durumu daha net bir şekilde ortaya çıkarken, Müze Müdürü ve kazı başkanı arkeolog Gamze Demir, 15 Mayıs’tan beri sahada olduklarını ve bir aylık zaman diliminde tamamlanır diye düşündükleri çalışmanın sürekli yeni bir yapı bulmaları nedeniyle uzadığını belirterek, “Arkeoloji böyle bir bilim dalı” dedi.
“Roma yapısıyla karşılaştık”
Kazı sonucu ortaya çıkan bulguları “inanılmaz ve bugüne kadar görülmemiş bir yapı tarzıyla karşı karşıyayız” diyerek tanımlayan Demir, “Kalenin burun kısmında bir yapı gözümüze çarptı. Bu yapı jeoradar çalışmalarının dışında müze ekibi olarak karar verdik ve açılmasını istedik. Projede bir farklılığa gidilmesine de sebep oldu bu durum. Burada bir yapı bulduk. Yapının duvarının ciddi derecede kalın olması şapelin burada olduğunu gösteriyor şimdilik. Bir Roma yapısıyla karşı karşıya olduğumuz alan tam burun kısmında. Bu noktada yapılan projeyle ilgili yeniden bir düzenleme yapılacak. O alanla ilgili sergileme-teşhir edilme alanı yapılacak” dedi.
“Kalede sergilenebilecek çok sayıda ürünümüz var”
15 Mayıs tarihinde Trabzon Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün Canca kalesinde yapılacak olan kazı denetimi Gümüşhane Müze Müdürlüğüne devrettiğini ve çok genç bir ekip olduklarını kaydeden Demir, kazı yaptıkları alanda bugüne kadar elde ettikleri bulguları şu cümlelerle açıkladı: “Şuana kadar korezyona uğramış sikkeler bulduk. Sikkelerin metal yapısıyla ilgili konuşabilmemiz için öncelikle korezyonlarının temizlenmesi gerekecek. Seramik parçaları bulduk. Daha önce Süleymaniye mahallesinden alınan seramik parçalarıyla aynı özellikleri gösteriyor. Yeşil sirle sirlenmiş. Bu da seramik için Gümüşhane’nin ileri boyutta olduğunu gösteriyor. Seramik alanında orta çağda gelişmiş bir Gümüşhane olduğu biliyoruz. Seramikler çok iyi fırınlanmış seramikler. Pipolar bulduk fazlasıyla. Farklı boyutlarda gülleler bulduk. Günümüzün mermi sisteminden farklı mermilerle karşılaştık. Anforalar, pitoslar bulduk. Bunların gerekli çalışmaları yapılacak. Tamamlamalar yapıldıktan sonra müzemizde sergilenecek. 4 adet tandır bulduk. Her birinin yapım modeli birbirinden farklı. Kalede mimari unsurların dışında bulunan eserlerinde bir estetik değeri var. Sergilenebilecek çok sayıda ürünümüz var.”
“Kendi bilgi ve birikimimizle Gümüşhane Müze Müdürlüğü teknik personeli olarak bir ilke imza atıyoruz”
En az bir ay daha kazı planladıklarını dile getiren Demir, “Belli noktalarda açmalar gerçekleştiriyoruz. Rölevenin gerçekleştiği jeoradar testinin ötesinde bir çalışma gerçekleştiriyoruz. Kendi bilgi ve birikimimizle Gümüşhane Müze Müdürlüğü teknik personeli olarak bir ilke imza atıyoruz. Jeoradarın dışında tamamen bilgi ve birikimlerimizle açmalar gerçekleştiriyoruz. O yüzden zamansal olarak uzamalar olacaktır” dedi.
“Genel Müdürümüz geldi gördü ve restorasyon direktifini verdi”
Kazı çalışmalarının ardından restorasyon çalışmalarının da yapılacağını ifade eden Demir, “Seyir terasının yapılacağı yerde Roma Şapeli olduğunu düşünüyoruz. O yüzden projede değişikliğe gidilecek. Ona uygun muhafaza edilebilecek sistemle teras yapılacak. Sadece güçlendirmeyle kalmayacak bize tek yapıyı anımsatacak restore çalışması yapacağız. Bununla ilgili Genel Müdürümüz direktifini verdi” şeklinde konuştu.
“Vatandaşlarımız kazı çalışmaları bitinceye kadar müsaade etsin”
Kaleye Gümüşhane halkının ve il dışından gelen ziyaretçilerin çok fazla ilgi gösterdiğini ifade eden Demir, vatandaşların kazı alanına girmelerinin tehlike arz ediyor olması nedeniyle çalışmalar tamamlanıncaya kadar vatandaşların kaleye gelmemelerini istedi. Demir, kazı alanında çökmeler olabileceği için herhangi bir kazaya sebebiyet vermemek ve vatandaşların zarar görmemeleri için herkesi proje tamamlandıktan sonra kaleye beklediklerini ifade etti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gönderilen ödenekle ihalesi İl Özel İdaresi tarafından yapılan restorasyon ve çevre düzenlemesi işi 2 milyon 161 lira bedelle 500 günde tamamlanacak.
Çalışma kapsamında kalede yürüyüş yolları, seyir terasları, belirli noktalarda arkeolojik kazı, karşılama ve bilgilendirme merkezi, otopark, aydınlatma ve konservasyon uygulamaları gerçekleştirilecek. Biri kaleden Gümüşhane’nin eski yerleşim yeri olan Süleymaniye Mahallesine biri Harşit vadisi ve Gümüşhane’ye bakan teraslar ile kalenin turizmde odak noktası haline gelmesi bekleniyor.
Canca Kalesi hakkında:
Canca Kalesinin milattan sonra 540 yıllarında Roma İmparatoru II.Justinyen tarafından yaptırıldığına dair bilgiler yer alırken, Evliya Çelebi’nin de Seyahatnamesinde bu kaleden bahsettiği biliniyor. Denizden bin 530 metre yükseklikte olan kale, ana kaya üzerine nispeten yuvarlak planlı olarak moloz taşlarla yapılı. Kale içerisinde su sarnıcı yer alırken, doğu-batı istikametinde arka, arkaya üç bölümden teşekkül edilen kalenin çevresi 1,50 metre kalınlığındaki burçlarla takviye edilmiş. Sağlam kalan duvarlar üzerinde de fresko tekniğinde yapılmış, Hıristiyan Azizlerinin olduğu tahmin edilen resimler yer alıyor.
Roma döneminden beri bölgeye hakim olan Kafkas halkı Çanlar (Tzanihides) tarafından yaptırılan kale sarp bir kaya üzerinde ince uzun bir yapıda ve 3 avludan oluşan kalenin çevresindeki yapı izleri kale çevresinde bir şehir olabileceğini düşündürmekte. Çanlar Bizans hakimiyetini kabul ederek hristiyanlaşmış, kale içine 2 şapel inşa edilmiştir. 1461’de kalenin Osmanlı hakimiyetine geçmesiyle kaleye yeniçeri kethüdası ve askerler yerleşmiştir. Osmanlı kaynaklarına göre kalede askeri hayatın 1700’lere kadar devam ettiği tahmin edilmektedir.
Canca’nın efsanesi:
Canca kalesiyle ilgili anlatılan bir efsane ise şu şekilde: “Mitolojide de yerini almış bir efsaneden geriye aşk adına akıtılan gözyaşlarının izleri kalmıştır artık. Canca Kalesi komutanı, Canca Kalesinde otururmuş. Bu komutanın bir tek kızı varmış. Kız bir dünya güzeliymiş. Güldükçe güller açılır, ağladıkça gümüşler saçılırmış. Adı da Gümüş Kız’mış. Bu kız, her gün gümüş nalınlar giyer, gümüş testisini eline alır, Canca Kalesinden iner, gümüş tasla, gümüş testisine su doldurur, tekrar kaleye dönermiş. Bu gidiş gelişlerde, bıyıkları yeni terleyen bir çobana âşık olmuş. Oysaki babası onu, kendi komutanlarından birine verecekmiş. Öyle ya! Develer bile yolda giderken zilleri, "Dengi dengine! dengi dengine!" der de vururmuş. Koca Komutan, bir çoban parçasına, dünya güzeli kızını nasıl versin? Eller ne der sonra! Kızını çobana vermemiş. Kız deli-divane dağlara vurmuş. Babası ne dediyse ne ettiyse yola gelmemiş, Kızına "He! " dedirtememiş. Ne yapayım ne edeyim, derken tutmuş Canca Kalesinde kızına gümüşten bir saray yaptırmış, yüreğine taş bağlayarak, dünya güzeli kızını bu saraya hapsetmiş. Kız orada yaşadığı sürece aşkından hep ağlamış ve sevdiğine kavuşamadan ölmüş. Derler ki bugünkü Musalla deresinin berrak suları, bu gümüş kızın gözyaşları imiş. Gümüşhane, adı da oradan kalmış derler. Aşk ile ölüm şehrin sularına yazılmıştır artık.”