Gümüşhane Haberleri

“Dinî Açıdan özgürlük ve Kader” konusu anlatıldı

data-auto-format="rspv" data-full-width>
Gümüşhane

İlim Yayma Cemiyeti Gümüşhane Şubesi tarafından haftalık olarak düzenlenen “Şehir Sohbetleri” programında bu hafta “Dinî Açıdan özgürlük ve Kader” konusu konuşuldu. 

Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Araştırma Görevlisi Mustafa Bal’ın konuşmacı olduğu program, farklı kesimlerden ve meslek gruplarından çok sayıda katılımcıyla Gümüşhane Belediyesi Hüseyin Nihal Atsız Kültürevi’nde gerçekleştirildi.  

Konuşmasının başında İslam kelamı ve mezhepler üzerine çalıştığını ve bu kapsamda insanların en fazla merak ettiği, en çok soru sorduğu konulardan birinin mezheplerin varlık sebebi, diğerinin ise kader konusu olduğunu ifade eden Bal, insan iradesi, sorumluluk ve kader konularında zihinlerdeki soruları cevapladı.

“Kader inancı ile özgür irade çelişmez”

İnsanın irade sahibi, sorumlu bir varlık olması ile kader inancının bir arada düşünülmesinin yanlış algılar sebebiyle zorlaştığına değinen Bal, “Toplumumuzda hür irade ile kader birbirine zıt kavramlarmış gibi algılanıyor. Kadere, insanın iradesini yok eden, onu cebr altında bırakan, olumsuz bir anlam çerçevesi çiziliyor. Bu, doğru bir bakış değil; kader inancı ile özgür irade çelişmez” dedi. 

Arş. Gör. Bal, bu noktada Kur’an-ı Kerim’de kadere vurgu yapan ayetlerle insanın özgür iradesine ve sorumluluğuna dikkat çeken ayetlerden örnekler vererek Kur’an’a bütüncül yaklaşmanın önemine işaret etti. 

İslam düşünce tarihinde kader ayetlerine vurgu yapıp irade ayetlerini göz ardı eden veya tam tersi iradeye dair ayetlere yoğunlaşıp ilahî takdir ve ezelî ilme dair ayetleri görmezden gelen mezhepsel anlayışları hatırlatan Bal, bu tür sonuçların Kur’an’a parçacı yaklaşmaktan kaynaklandığını vurguladı, sahih akidenin, ancak ilgili ayetlerin bütüncül şekilde ele alındığında teşekkül edeceğine dikkat çekti. 

Tarihsel Arka Plan ve Ehl-i Sünnetin İtidal Yolu

Mustafa Bal, irade kavramına ve kaderle olan ilişkisine dair İslam düşünce tarihinde teşekkül etmiş ekollerin yaklaşımlarından örnekler vererek konunun tarihsel arka planının fotoğrafını çekti. Bu minvalde Cebriyye, Kaderiyye, Mu’tezile ve Şia mezheplerinin anlayışlarına temas eden Bal, Ehl-i Sünnet’in meseleye yaklaşımı hakkında şunları söyledi: “Ehl-i Sünnet’in ifrat ve tefrit noktalarını tespit edip itidal yolunu belirleme gibi önemli bir tavrı var. Bunu yaparken öncelikle meseleyi, akideye uygun yönleri ve problemli tarafları şeklinde tasnif ediyor.  Uygun yönleri sabit tutup geliştiriyor, sorunlu yönleri eleştirip bertaraf ediyor. Böylece sahih akideye dayanan ilmî bir nazariyye ortaya koymuş oluyor. Ehl-i Sünnet, bu bağlamda insan iradesi ve kader konusunda “İnsan kesbeder, Allah halkeder (yaratır)” teorisini geliştirmiştir”. 

Arş. Gör. Bal, Ehl-i Sünnet’in meseleye dair teorisi bağlamında kesb, mesuliyet, iradî fiilin oluşum aşamaları ve yaratma kavramları üzerinde durarak konuyu detaylandırdı. 

İnsanın eylemlerine iyi/kötü vasfını kazandıran şeyin, fiilin ardındaki irade ve onun kapsamındaki niyet olduğunu ifade eden Bal, insanın bundan dolayı dinî açıdan sorumlu hale geldiğini söyledi. 

Bal, “Kesb teorisine göre; insan iradesini, kendi hür seçimi ile, uygun imkan, güç ve şartlar doğrultusunda fiili işleme yönünde sevk etmektedir.  Bu bilinçli istence dayalı bir yöneliştir ve tamamen insanın seçimidir. İşte insanı yaptığından sorumlu hale getiren de budur” dedi. Fiilin Allah tarafından yaratılmasının eylem açısından belirleyici değil, tamamlayıcı bir unsur olduğuna dikkat çeken Bal, her iradî fiilin kesbedilmesi yönünden insanın, yaratılması yönünden Allah’ın fiili olduğunu söyledi.

İrade ve sorumluluğun birbirinin gereği olduğuna değinen Bal, şunları söyledi: “Mecburiyet varsa mesuliyet yoktur, mesuliyet varsa mecburiyet olmamalıdır. Mesul tutmanın olmazsa olmaz şartı, hür irade ve uygun imkanların verilmesidir. Allah insanı dinî açıdan birtakım emir ve yasaklarla mükellef tutarken onu bu hususta cebr altında bırakmamış, doğru yolu gösterip tercihlerinde serbest bırakmıştır. 

Arş. Gör. Mustafa Bal, konuşmasının ikinci bölümünde Allah’ın ezelî ilmi, kader ve kaza kavramları üzerinde durup Allah’ın takdiri karşısında insanın durumu hakkında açıklamalarda bulundu. 

Allah’ın ezeli ilmiyle varlığa dair her şeyi biliyor olmasının insan iradesini yok saymadığını ifade eden Bal, zira ilahî ilmin zaman üstü olduğunu ve bilmenin belirlemeyi gerektirmediğini söyledi.

Kainattaki her şeyin Allah’ın takdir ettiği bir ölçü ve düzen üzerine yaratıldığına dikkat çeken Bal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Alemdeki her varlık tekinin var olması, varlığını idame ettirme şart ve olanakları, hangi durumda ve ne şekilde varlık sahasından çekileceği bir düzen içerisinde belirlenmiş ve Allah tarafından takdir edilmiştir. Allah’ın doğada ve genel olarak evrende oluş-bozuluş, hareket-sükun, birleşme-ayrılma noktasında takdir ettiği yasaları bilim sayesinde öğreniyoruz. Bilim Allah’ın tabiat yasalarını açığa çıkartıyor ve bu alemin işleyişini öğrenmemizi sağlıyor. O halde tabiat olaylarının insana zarar veren birer afete dönüşmemesi için bilime önem vermeli, Allah’ın doğa yasalarını öğrenmeli ve ona göre gerekli tedbirleri almalıyız.”

Bu konudaki yanlış yargıların olumsuz kader anlayışına zemin hazırladığını ifade eden Bal, kaderin alemin işleyişine ve insanın eylemlerine bakan iki ayrı yönü bulunduğuna değinerek bu yönlerin iyi analiz edilmesi gerektiğine vurgu yaptı. 

Konuşmasının sonunda varlıklar kategorisinde insanın mümtaz yerine değinen Bal, onun diğer tüm varlıklardan ayrı, özgün bir yaratılışının bulunduğuna dikkat çekti. 

Allah’ın insanı akıl ve irade sahibi, yaptıklarından sorumlu olan, imtihana muhatap bir varlık olarak yaratmayı murat ettiğini söyleyen konuşmacı sözlerini şöyle tamamladı: “İnsan bunu değiştiremez, böyle olmaktan vazgeçemez. Ben iradeli olmak istemiyorum, imtihana tabi olmak istemiyorum diyemez. Akıllı ve sorumlu olma vasfını kaldıramaz. Allah insanı böyle yaratmış, varlığını böyle takdir etmiştir. İşte bu yüzden diyorum ki; insan özgürlüğe mahkum edilmiştir. Özgürlük insanın kaderidir.”

Mustafa Bal’ın sunumunun ardından program, soru-cevap bölümüyle devam etti. 

Devamında tüm katılımcıların iştirakiyle yanlış kader inancının toplumda meydana getirdiği olumsuz sonuçlara örneklerin verildiği verimli bir sohbet yapıldı. 

Konuşmacıya ve tüm katılımcılara teşekkür edilerek program tamamlandı. 

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.