Eğitim Bir Sen Gümüşhane Şubesi 10 Aralık Dünya İnsan Hakları gününde başörtüsü ile ilgili basın açıklaması yaptı.
Zafer Meydanında yapılan ve “Kamusal Alanda Başörtüsüne Özgürlük” adı verilen basın açıklamasını Eğitim-Bir-Sen Gümüşhane Şubesi Kadın Komisyonu Başkanı Aynur Bilgin gerçekleştirdi.
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen İl Temsilcisi Veli Ağaç, sendika üyeleri ve başörtülü öğretmenlerin katıldığı açıklamada Bilgin, “Bu ülkeyi bizim için yaşanmaz kılan yasakların kaldırılması talebimizi haykırmak için toplandık” dedi.
“YASAKÇI ZİHNİYETİ HALK TASFİYE ETTİ AMA ZİHNİYETLERİ HALA HAYATLARA YÖN VERİYOR”
Her insanın vazgeçilmez, devredilmez, dokunulmaz temel hak ve hürriyetlerinden olan, çalışma hayatında yer almalarını, seçilme hakkını kullanmayı yasaklayanları halkın tasfiye etmiş olmasına rağmen zihniyetlerinin hala hayatlara yön vermesini protesto etmek için bir araya geldiklerini ifade eden Bilgin, özgürlük, eşitlik ve adalet vurgusu yaptı.
“EŞİTLİK, ADALET VE ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ”
Bilgin, “Biz gerçek anlamda ‘özgür bir toplumda’ düşünce ve inançlardaki çeşitliliğin, fikirlerin zenginlik olduğuna inanıyoruz. Bunun için hiçbir otoritenin toplumsal dokuya müdahale etmemesi, insanları ötekileştirmemesi gerektiğine inanıyor, çalışma hayatının dışına itilen başörtülü kadınlara özgürlük istiyoruz. Biz eşitlikten, insanların kategorize edilmemesini; başarılı olmak için fırsat ve imkânların herkese eşit bir şekilde sunulmasını anlıyoruz. Devletin bütün vatandaşlarının meşru haklarını iade etmesini, özde ve sözde vatandaş ayrımına biran önce son vermesini istiyoruz. Biz adaletin, ödül ve ceza dağıtımıyla ilgili olduğuna, bunun için de her insana hak ettiği şeylerin verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Biz adaletin sadece maddi olgularla sınırlı olmadığını düşünüyor; adaletin de, özgürlük ve tüm insan hakları gibi dağıtılmasının mümkün olduğunu biliyoruz.” dedi.
ACIYA EN ÇOK MARUZ KALAN KADINLAR VE ÇOCUKLAR
Özgürlüğün, eşitlik ve adaletin sürgün edildiği her yerde, acıya maruz kalanların en çok kadınlar ve çocuklar olduğunu, bütün kirli hesapların en çok onları vurduğunu hatırlatan Bilgin, şöyle konuştu: “Onlarca yıldır; din-siyaset, gelenek-modernlik, din-devlet gerilimlerinin kurbanı çoğu kez kadınlar olmuştur. Dün üniversiteye gittiğimizde bizi ikna odalarıyla karşılayanlar, bir kalbimizin, bir insanlık onurumuzun olduğunu düşünmeden ilkel öfkeleriyle bize diz çöktürmeye çalıştılar. Karanlık, kibirli güç odakları çıkarlarını korumak için zorunlu gördükleri çatışma için, inancımızın gereği olan başörtüsünü, daha derinlerde aklımızı, kalbimizi ve inancımızı kavgalarının ortasına atmaktan çekinmediler.”
“DEVLET HEM ŞİDDET GÖREN KADINI KORUYOR HEM DE BAŞINI ZORLA KAPATTIRIYOR”
Devletin şiddet gören kadını koruduğunu fakat aynı devletin kadının başını kapatarak TBMM’ye gelmesini, kamu hizmetinde görev almasını yasaklayarak bizzat kendisinin kadına şiddet uygulayıp, ayrımcılık yaptığını ve ötekileştirdiğini kaydeden Bilgin, “Üniversitede rektörlerin dönemsel lütuflarıyla haklarını kullanabilen kızlarımıza başörtüleriyle kamuda görev yapmak yasaktır. Bu uygulama, had bildirmenin başka bir versiyonudur. Küresel aktör iddiasındaki iktidar bunu ne bize ne dünyaya ne de kendilerine izah edemez. Mevcut iktidar bu ayıptan kurtulmalı, toplum mühendisliği olan ‘kadınları inançlarını yaşama konusunda sınırlamaktan’ vazgeçmelidir. Anayasa’da bulunmayan bir yasak, iç tüzük, yönetmelik hatta genelge gibi Anayasa’ya uygun olması gereken düzenlemelerle var ediliyor. Anayasa’da korunan bir hak, yönetmeliklerle yok sayılıyor.” dedi.
“MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI BU DEFOYU KALDIRSIN”
Milli Eğitim Bakanlığının yeni yayımladığı öğrencilerin kılık kıyafet yönetmeliğinde başörtüsünü sadece imam hatiplerle ve Kuran-ı Kerim dersi ile sınırladığını, kendilerinin ise yasaklar kalksın derken yasağı meşrulaştıran bu yaklaşımı asla kabul etmediklerinin altını çizen Bilgin, “Bakanlık bu defoyu tez elden ortadan kaldırmalı, ders merkezli hak kullanımı ayıbından bir an önce kurtulmalıdır. Buradan sesleniyoruz: Artık yeter aklımıza, ruhumuza giydirilmeye çalışılan deli gömleklerine hayır diyoruz. İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplumuyla, kadınıyla, erkeğiyle hep birlikte el ele, omuz omuza bu çağdışı yasağı kaldırmalıyız. Başörtüsü politik hesaplaşmaların, pazarlıkların, suni ideolojik çatışmaların malzemesi değildir. Başörtüsü, inancının gereği olarak kadınların kimliğidir, kişiliğidir. Herkes kadına ait bu kimliğe ve kişiliğe insan olarak saygı duymak zorundadır.” diye konuştu.
Zafer Meydanında yapılan ve “Kamusal Alanda Başörtüsüne Özgürlük” adı verilen basın açıklamasını Eğitim-Bir-Sen Gümüşhane Şubesi Kadın Komisyonu Başkanı Aynur Bilgin gerçekleştirdi.
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen İl Temsilcisi Veli Ağaç, sendika üyeleri ve başörtülü öğretmenlerin katıldığı açıklamada Bilgin, “Bu ülkeyi bizim için yaşanmaz kılan yasakların kaldırılması talebimizi haykırmak için toplandık” dedi.
“YASAKÇI ZİHNİYETİ HALK TASFİYE ETTİ AMA ZİHNİYETLERİ HALA HAYATLARA YÖN VERİYOR”
Her insanın vazgeçilmez, devredilmez, dokunulmaz temel hak ve hürriyetlerinden olan, çalışma hayatında yer almalarını, seçilme hakkını kullanmayı yasaklayanları halkın tasfiye etmiş olmasına rağmen zihniyetlerinin hala hayatlara yön vermesini protesto etmek için bir araya geldiklerini ifade eden Bilgin, özgürlük, eşitlik ve adalet vurgusu yaptı.
“EŞİTLİK, ADALET VE ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ”
Bilgin, “Biz gerçek anlamda ‘özgür bir toplumda’ düşünce ve inançlardaki çeşitliliğin, fikirlerin zenginlik olduğuna inanıyoruz. Bunun için hiçbir otoritenin toplumsal dokuya müdahale etmemesi, insanları ötekileştirmemesi gerektiğine inanıyor, çalışma hayatının dışına itilen başörtülü kadınlara özgürlük istiyoruz. Biz eşitlikten, insanların kategorize edilmemesini; başarılı olmak için fırsat ve imkânların herkese eşit bir şekilde sunulmasını anlıyoruz. Devletin bütün vatandaşlarının meşru haklarını iade etmesini, özde ve sözde vatandaş ayrımına biran önce son vermesini istiyoruz. Biz adaletin, ödül ve ceza dağıtımıyla ilgili olduğuna, bunun için de her insana hak ettiği şeylerin verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Biz adaletin sadece maddi olgularla sınırlı olmadığını düşünüyor; adaletin de, özgürlük ve tüm insan hakları gibi dağıtılmasının mümkün olduğunu biliyoruz.” dedi.
ACIYA EN ÇOK MARUZ KALAN KADINLAR VE ÇOCUKLAR
Özgürlüğün, eşitlik ve adaletin sürgün edildiği her yerde, acıya maruz kalanların en çok kadınlar ve çocuklar olduğunu, bütün kirli hesapların en çok onları vurduğunu hatırlatan Bilgin, şöyle konuştu: “Onlarca yıldır; din-siyaset, gelenek-modernlik, din-devlet gerilimlerinin kurbanı çoğu kez kadınlar olmuştur. Dün üniversiteye gittiğimizde bizi ikna odalarıyla karşılayanlar, bir kalbimizin, bir insanlık onurumuzun olduğunu düşünmeden ilkel öfkeleriyle bize diz çöktürmeye çalıştılar. Karanlık, kibirli güç odakları çıkarlarını korumak için zorunlu gördükleri çatışma için, inancımızın gereği olan başörtüsünü, daha derinlerde aklımızı, kalbimizi ve inancımızı kavgalarının ortasına atmaktan çekinmediler.”
“DEVLET HEM ŞİDDET GÖREN KADINI KORUYOR HEM DE BAŞINI ZORLA KAPATTIRIYOR”
Devletin şiddet gören kadını koruduğunu fakat aynı devletin kadının başını kapatarak TBMM’ye gelmesini, kamu hizmetinde görev almasını yasaklayarak bizzat kendisinin kadına şiddet uygulayıp, ayrımcılık yaptığını ve ötekileştirdiğini kaydeden Bilgin, “Üniversitede rektörlerin dönemsel lütuflarıyla haklarını kullanabilen kızlarımıza başörtüleriyle kamuda görev yapmak yasaktır. Bu uygulama, had bildirmenin başka bir versiyonudur. Küresel aktör iddiasındaki iktidar bunu ne bize ne dünyaya ne de kendilerine izah edemez. Mevcut iktidar bu ayıptan kurtulmalı, toplum mühendisliği olan ‘kadınları inançlarını yaşama konusunda sınırlamaktan’ vazgeçmelidir. Anayasa’da bulunmayan bir yasak, iç tüzük, yönetmelik hatta genelge gibi Anayasa’ya uygun olması gereken düzenlemelerle var ediliyor. Anayasa’da korunan bir hak, yönetmeliklerle yok sayılıyor.” dedi.
“MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI BU DEFOYU KALDIRSIN”
Milli Eğitim Bakanlığının yeni yayımladığı öğrencilerin kılık kıyafet yönetmeliğinde başörtüsünü sadece imam hatiplerle ve Kuran-ı Kerim dersi ile sınırladığını, kendilerinin ise yasaklar kalksın derken yasağı meşrulaştıran bu yaklaşımı asla kabul etmediklerinin altını çizen Bilgin, “Bakanlık bu defoyu tez elden ortadan kaldırmalı, ders merkezli hak kullanımı ayıbından bir an önce kurtulmalıdır. Buradan sesleniyoruz: Artık yeter aklımıza, ruhumuza giydirilmeye çalışılan deli gömleklerine hayır diyoruz. İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplumuyla, kadınıyla, erkeğiyle hep birlikte el ele, omuz omuza bu çağdışı yasağı kaldırmalıyız. Başörtüsü politik hesaplaşmaların, pazarlıkların, suni ideolojik çatışmaların malzemesi değildir. Başörtüsü, inancının gereği olarak kadınların kimliğidir, kişiliğidir. Herkes kadına ait bu kimliğe ve kişiliğe insan olarak saygı duymak zorundadır.” diye konuştu.