Jeofizik Mühendisleri Odası Gümüşhane İl Temsilciliği, Gürcistan açıklarında meydana gelen ardışık depremlerin ardından dikkatleri bir kez daha 3 ilçesi bir ve ikinci derece deprem bölgesinde olan Gümüşhane’ye dikkat çekti.
Kurumdan yapılan açıklamada Gümüşhane ve ilçelerinin aktif faylara olan yakınlığı hatırlatılarak, şehre yakın aktif faylarda oluşabilecek 5-7 büyüklüğünde ki depremlerin Gümüşhane ve çevre ilçelerde heyelan, zemin sıvılaşması gibi tehlikelerin ortaya çıkmasına sebep verebileceği ifade edildi.
Açıklamada, çarpık yapılaşmanın olduğu Gümüşhane’de can ve mal kayıplarına neden olabilecek deprem nedeniyle sismik kırılma, özdirenç, mikrotremör ve remi gibi jeofizik yöntemler kullanılarak çevredeki mikro bölgelendirme çalışmalarının bir an önce yapılması, kentsel dönüşüm kapsamında binaların ve yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi, yapıların deprem yüklerine karşı direnci ve zemin – yapı jeofizik ilişkilerinin ilgili bilim yöntemleri ile belirlenmesi gerekmekte olduğu bildirildi.
Gürcistan’da meydana gelen deprem Kafkasların denizde devamı olan fay kuşağında, Batum’dan Romanya açıklarına kadar devam eden bindirme zonunun kesişme noktasında meydana geldiği, Doğu Karadeniz bölgesinde özellikle Artvin ve Rize’ nin sahilde yer alan ilçelerinde güçlü bir şekilde hissedilirken, yaklaşık 180 kilometre uzaklıkta yer alan Trabzon ve ilçelerinde de hissedildiği belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Doğu Karadeniz Bölgesinde büyük deprem oluşturma potansiyelinin deniz içindeki faylarda olduğu kısa zaman önce ifade edilmişti. Ayrıca, son deprem, 1959 yılında Batum açıklarında büyüklüğü 6,2 olan deprem ve son zamanlarda Karadeniz sahillerinde oluşan ve büyüklüğü 3.0-4.4 arasında değişen depremler bölgenin aktif olduğunu ortaya koymaktadır. Bilindiği üzere ülkemizde oluşan depremlerde insanlar depremlere dayanıklı olan yapılarda ve binalarda canlarını kaybetmektedirler. Ne yazık ki bilimsel yozlaşmanın yoğun olduğu ülkemizde depreme dayanıklı binalar yapılması konusunda çalışmalar yapması gereken bilim adamları kendi sınırlarının dışına çıkarak etik olmayan bir şekilde depremlerin önceden kestirilmesine soyunmuşlardır. Bu mantıkla devam edildiği sürece ülkemizde oluşacak büyük depremler sonrasında vatandaşlarımız dayanıksız binalar içerisinde hayatlarını kaybedeceklerdir. Son zamanlarda Doğu Karadeniz içerisinde meydana gelen depremler bölgede deprem tehlikesinin bilinenden çok daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Karadeniz içerisinde oluşabilecek 5.0-6.0 büyüklüğünde ki depremler bile heyelan tehlikesinin yüksek ve kentleşmenin çarpık olduğu bölgemizde can ve mal kayıplarına neden olacaktır. Bu yüzden sismik kırılma, özdirenç, mikrotremör ve remi gibi jeofizik yöntemler kullanılarak bölgemizde yer alan il ve ilçelerin mikro bölgelendirme çalışmalarının bir an önce yapılması, kentsel dönüşüm kapsamında binaların ve yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi gerekmektedir.”
Kurumdan yapılan açıklamada Gümüşhane ve ilçelerinin aktif faylara olan yakınlığı hatırlatılarak, şehre yakın aktif faylarda oluşabilecek 5-7 büyüklüğünde ki depremlerin Gümüşhane ve çevre ilçelerde heyelan, zemin sıvılaşması gibi tehlikelerin ortaya çıkmasına sebep verebileceği ifade edildi.
Açıklamada, çarpık yapılaşmanın olduğu Gümüşhane’de can ve mal kayıplarına neden olabilecek deprem nedeniyle sismik kırılma, özdirenç, mikrotremör ve remi gibi jeofizik yöntemler kullanılarak çevredeki mikro bölgelendirme çalışmalarının bir an önce yapılması, kentsel dönüşüm kapsamında binaların ve yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi, yapıların deprem yüklerine karşı direnci ve zemin – yapı jeofizik ilişkilerinin ilgili bilim yöntemleri ile belirlenmesi gerekmekte olduğu bildirildi.
Gürcistan’da meydana gelen deprem Kafkasların denizde devamı olan fay kuşağında, Batum’dan Romanya açıklarına kadar devam eden bindirme zonunun kesişme noktasında meydana geldiği, Doğu Karadeniz bölgesinde özellikle Artvin ve Rize’ nin sahilde yer alan ilçelerinde güçlü bir şekilde hissedilirken, yaklaşık 180 kilometre uzaklıkta yer alan Trabzon ve ilçelerinde de hissedildiği belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Doğu Karadeniz Bölgesinde büyük deprem oluşturma potansiyelinin deniz içindeki faylarda olduğu kısa zaman önce ifade edilmişti. Ayrıca, son deprem, 1959 yılında Batum açıklarında büyüklüğü 6,2 olan deprem ve son zamanlarda Karadeniz sahillerinde oluşan ve büyüklüğü 3.0-4.4 arasında değişen depremler bölgenin aktif olduğunu ortaya koymaktadır. Bilindiği üzere ülkemizde oluşan depremlerde insanlar depremlere dayanıklı olan yapılarda ve binalarda canlarını kaybetmektedirler. Ne yazık ki bilimsel yozlaşmanın yoğun olduğu ülkemizde depreme dayanıklı binalar yapılması konusunda çalışmalar yapması gereken bilim adamları kendi sınırlarının dışına çıkarak etik olmayan bir şekilde depremlerin önceden kestirilmesine soyunmuşlardır. Bu mantıkla devam edildiği sürece ülkemizde oluşacak büyük depremler sonrasında vatandaşlarımız dayanıksız binalar içerisinde hayatlarını kaybedeceklerdir. Son zamanlarda Doğu Karadeniz içerisinde meydana gelen depremler bölgede deprem tehlikesinin bilinenden çok daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Karadeniz içerisinde oluşabilecek 5.0-6.0 büyüklüğünde ki depremler bile heyelan tehlikesinin yüksek ve kentleşmenin çarpık olduğu bölgemizde can ve mal kayıplarına neden olacaktır. Bu yüzden sismik kırılma, özdirenç, mikrotremör ve remi gibi jeofizik yöntemler kullanılarak bölgemizde yer alan il ve ilçelerin mikro bölgelendirme çalışmalarının bir an önce yapılması, kentsel dönüşüm kapsamında binaların ve yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi gerekmektedir.”