AK Parti Gümüşhane Milletvekili ve Su Havzalarını Koruma ve Ağaçlandırma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Feramuz Üstün, Orman haftası ve Dünya Su Günü Dolayısı ile bir mesaj yayımladı.
Üstün yayımladığı mesajında şu ifadelere yer verdi:
“Dünya yüzeyinin oluşumundan beri varlığını devam ettiren Ormanlarımız ve su kaynaklarımız hepimizin Milli değeri ve Milli servetimizdir. İçinde yaşanıldığı zaman çok değerli değilmiş gibi görünen fakat olmayınca da arayışı içerisine düşülen ormanlar ve savaşlar için sebep olacak öneme sahip su kaynakları tükenebilir ve tahrip edilmesi kolay kaynaklardır.
Ülkemiz orman varlığı bakımından sanıldığı gibi çok zengin bir ülke de değildir, 814 578 km kare vatan toprağımızın % 28 i orman geriye kalan büyük bir kısmı bozkır, çalılık ve çayırlardan oluşmaktadır. Bu sebeple de hepimizin en büyük görevleri başında bizlere bu mirası bırakanlar gibi bizlerde bizden sonra ki kuşakların hakkı olan orman varlığımızı koruyup kollayarak hatta ağaçlandırmalar yapıp gençlerimize örnekler oluşturarak devretmektir. Özellikle son yıllarda İşte bu hassasiyetle çalışmalarını sürdüren Orman ve su işleri Bakanlığı yapmış olduğu uygulamalar ve projelerle Ağaçlandırma çalışmaları kapsamında; Gümüşhane de 2003-2013 yılları arasında takriben 182.590 dekar alanda yaptığı çalışma ile 9,2 milyon adet fidan dikilmiştir. Gümüşhane orman varlığı bakımından %31’lik oranla Türkiye ortalamasının üzerindedir.
Yurdumuzun su kaynakları, bölgede önemli bir potansiyel olarak görülmesine rağmen, su zengini sayılabilecek bir nitelik taşımamaktadır. Akarsular, barajlar ve göllerimiz; evsel ve endüstriyel atık sularıyla kirlenmekte, buralardan tarımsal amaçla sulamalar sonucunda, insanlarımıza ve çevre sağlığına önemli zararlar verilmekte, topraklarda telafi edilemeyecek bozulmalar görülmekte, su havzaları kirlenmekte, su kaynakları kurumaktadır.
Oysa Su; tüm canlılar için en önemli doğal kaynaklardan biridir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı, ekonomik kalkınma, enerji üretimi, ulusal güvenlik gibi suyun gerekli olduğu birçok sektör vardır. Ancak, özellikle son 20 yıl içerisinde artan nüfus ve bunun sonucu olarak artan su talebi, küresel bir su krizini gündeme getirmiş, ekonomik, politik ve çevresel konulardaki mücadeleler ve çekişmeler çok daha yaygın ve ciddi boyutlara ulaşmıştır. Su kaynakları; miktar, kalite ve tüm diğer sektörel kullanımlar açısından birçok ciddi sorunla karşı karşıyadır. 1940 yılında dünyadaki toplam su tüketimi yılda 1000 km3 civarındayken, bu miktar 1960 yılında ikiye katlanmış, 1990 yılında tekrar ikiye katlanarak 4130 km3’e ulaşmıştır. Bu suyun % 70’i tarımsal sulama amaçlı, % 10’u içme-kullanma suyu olarak, % 20’si ise sanayi sektöründe kullanılmıştır.
Sekizinci beş yıllık kalkınma planına kaynak teşkil eden ve DPT bünyesinde kurulan “Su Havzaları, Kullanımı Ve Yönetimi Özel İhtisas Komisyonu Raporuna” göre; Dünyadaki toplam su miktarı 1.400 milyon km3 tür. Bu suyun % 97,5.i denizlerde ve okyanuslardaki tuzlu sulardan oluşmaktadır. Geriye kalan yalnızca % 2,5.i tatlı su kaynağı olup çeşitli amaçlar için kullanılabilir olduğu belirlenmiştir. Dünyadaki toplam suyun yaklaşık yılda ortalama 500.000 km3.ü denizlerde ve toprak yüzeyinde meydana gelen buharlaşmalar ile atmosfere geri dönmekte ve hidrolojik çevrim içerisinde yağmur ve kar olarak tekrar yeryüzüne düşmektedir.Dünya yüzeyine yağışla düşen su miktarı yılda ortalama yaklaşık olarak 100.000 km3 olup, yaklaşık 40.000 km3.ü akışa geçerek nehirler vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalardaki göllere ulaşmaktadır. Bu miktarın 9.000 km3.ü ise teknik ve ekonomik olarak kullanılabilir durumdadır.
Canlı hayatın temel taşı olan su kaynakları, her geçen gün azalmakta ve aynı zamanda büyük kirlenme tehlikesine maruz kalmaktadır. Su kaynaklarının farklı coğrafyalardan geçmesi sebebiyle lokal tedbirler kaynağın korunmasına yeterli katkıyı sağlayamamaktadır. Bütün bilimsel veriler ortak bir noktayı göstermektedir. Bu ortak nokta su kaynaklarının havza bazında değerlendirilmesidir.
Toprak ve su kaynaklarının yönlendirilmesi ile ilgili sorumluluk, görev ve yönetimleri belirleyen On iki Anayasa maddesi, kırk beş yasa maddesi, otuz dokuzdan fazla tüzük ve yönetmelik vardır.
Türkiye sanıldığı gibi su zengini bir ülke değildir. Aksine, gerekli önlemler alınmadığı takdirde yakın gelecekte su sorunları yaşamaya aday bir ülke konumundadır. Son yıllarda uzun vadeli düşünülerek yapılan projeler ve atılan adımlar ülkemizin gelecekteki su potansiyeli açısından olumlu önemli adımlardır. İnanıyorum ki ilgili Bakanlığımızın ve kuruluşlarımızın bu konuda ki hassasiyeti daha da derinleşerek devam edecek, hem çevremizin hem de yaşam kaynağımız suyun önemine binaen çalışmalar titizlikle yapılmaya devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerimle, hem Orman Haftasını hem de Dünya Su Gününü kutluyor, daha huzurlu ve sağlıklı yaşam koşullarında hep birlikte yaşamak için Ormanlarımıza ve Su Kaynaklarımıza sahip çıkmaya devam edeceğimizi belirtiyor, saygılarımı sunuyorum.”
Üstün yayımladığı mesajında şu ifadelere yer verdi:
“Dünya yüzeyinin oluşumundan beri varlığını devam ettiren Ormanlarımız ve su kaynaklarımız hepimizin Milli değeri ve Milli servetimizdir. İçinde yaşanıldığı zaman çok değerli değilmiş gibi görünen fakat olmayınca da arayışı içerisine düşülen ormanlar ve savaşlar için sebep olacak öneme sahip su kaynakları tükenebilir ve tahrip edilmesi kolay kaynaklardır.
Ülkemiz orman varlığı bakımından sanıldığı gibi çok zengin bir ülke de değildir, 814 578 km kare vatan toprağımızın % 28 i orman geriye kalan büyük bir kısmı bozkır, çalılık ve çayırlardan oluşmaktadır. Bu sebeple de hepimizin en büyük görevleri başında bizlere bu mirası bırakanlar gibi bizlerde bizden sonra ki kuşakların hakkı olan orman varlığımızı koruyup kollayarak hatta ağaçlandırmalar yapıp gençlerimize örnekler oluşturarak devretmektir. Özellikle son yıllarda İşte bu hassasiyetle çalışmalarını sürdüren Orman ve su işleri Bakanlığı yapmış olduğu uygulamalar ve projelerle Ağaçlandırma çalışmaları kapsamında; Gümüşhane de 2003-2013 yılları arasında takriben 182.590 dekar alanda yaptığı çalışma ile 9,2 milyon adet fidan dikilmiştir. Gümüşhane orman varlığı bakımından %31’lik oranla Türkiye ortalamasının üzerindedir.
Yurdumuzun su kaynakları, bölgede önemli bir potansiyel olarak görülmesine rağmen, su zengini sayılabilecek bir nitelik taşımamaktadır. Akarsular, barajlar ve göllerimiz; evsel ve endüstriyel atık sularıyla kirlenmekte, buralardan tarımsal amaçla sulamalar sonucunda, insanlarımıza ve çevre sağlığına önemli zararlar verilmekte, topraklarda telafi edilemeyecek bozulmalar görülmekte, su havzaları kirlenmekte, su kaynakları kurumaktadır.
Oysa Su; tüm canlılar için en önemli doğal kaynaklardan biridir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı, ekonomik kalkınma, enerji üretimi, ulusal güvenlik gibi suyun gerekli olduğu birçok sektör vardır. Ancak, özellikle son 20 yıl içerisinde artan nüfus ve bunun sonucu olarak artan su talebi, küresel bir su krizini gündeme getirmiş, ekonomik, politik ve çevresel konulardaki mücadeleler ve çekişmeler çok daha yaygın ve ciddi boyutlara ulaşmıştır. Su kaynakları; miktar, kalite ve tüm diğer sektörel kullanımlar açısından birçok ciddi sorunla karşı karşıyadır. 1940 yılında dünyadaki toplam su tüketimi yılda 1000 km3 civarındayken, bu miktar 1960 yılında ikiye katlanmış, 1990 yılında tekrar ikiye katlanarak 4130 km3’e ulaşmıştır. Bu suyun % 70’i tarımsal sulama amaçlı, % 10’u içme-kullanma suyu olarak, % 20’si ise sanayi sektöründe kullanılmıştır.
Sekizinci beş yıllık kalkınma planına kaynak teşkil eden ve DPT bünyesinde kurulan “Su Havzaları, Kullanımı Ve Yönetimi Özel İhtisas Komisyonu Raporuna” göre; Dünyadaki toplam su miktarı 1.400 milyon km3 tür. Bu suyun % 97,5.i denizlerde ve okyanuslardaki tuzlu sulardan oluşmaktadır. Geriye kalan yalnızca % 2,5.i tatlı su kaynağı olup çeşitli amaçlar için kullanılabilir olduğu belirlenmiştir. Dünyadaki toplam suyun yaklaşık yılda ortalama 500.000 km3.ü denizlerde ve toprak yüzeyinde meydana gelen buharlaşmalar ile atmosfere geri dönmekte ve hidrolojik çevrim içerisinde yağmur ve kar olarak tekrar yeryüzüne düşmektedir.Dünya yüzeyine yağışla düşen su miktarı yılda ortalama yaklaşık olarak 100.000 km3 olup, yaklaşık 40.000 km3.ü akışa geçerek nehirler vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalardaki göllere ulaşmaktadır. Bu miktarın 9.000 km3.ü ise teknik ve ekonomik olarak kullanılabilir durumdadır.
Canlı hayatın temel taşı olan su kaynakları, her geçen gün azalmakta ve aynı zamanda büyük kirlenme tehlikesine maruz kalmaktadır. Su kaynaklarının farklı coğrafyalardan geçmesi sebebiyle lokal tedbirler kaynağın korunmasına yeterli katkıyı sağlayamamaktadır. Bütün bilimsel veriler ortak bir noktayı göstermektedir. Bu ortak nokta su kaynaklarının havza bazında değerlendirilmesidir.
Toprak ve su kaynaklarının yönlendirilmesi ile ilgili sorumluluk, görev ve yönetimleri belirleyen On iki Anayasa maddesi, kırk beş yasa maddesi, otuz dokuzdan fazla tüzük ve yönetmelik vardır.
Türkiye sanıldığı gibi su zengini bir ülke değildir. Aksine, gerekli önlemler alınmadığı takdirde yakın gelecekte su sorunları yaşamaya aday bir ülke konumundadır. Son yıllarda uzun vadeli düşünülerek yapılan projeler ve atılan adımlar ülkemizin gelecekteki su potansiyeli açısından olumlu önemli adımlardır. İnanıyorum ki ilgili Bakanlığımızın ve kuruluşlarımızın bu konuda ki hassasiyeti daha da derinleşerek devam edecek, hem çevremizin hem de yaşam kaynağımız suyun önemine binaen çalışmalar titizlikle yapılmaya devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerimle, hem Orman Haftasını hem de Dünya Su Gününü kutluyor, daha huzurlu ve sağlıklı yaşam koşullarında hep birlikte yaşamak için Ormanlarımıza ve Su Kaynaklarımıza sahip çıkmaya devam edeceğimizi belirtiyor, saygılarımı sunuyorum.”