Gümüşhane Haberleri

Muhtarlardan HES Bildirisi

data-auto-format="rspv" data-full-width>
Gümüşhane

Gümüşhane Artabel ve Çit Deresinde bulunan köy muhtarları ve sivil toplum örgütü temsilcileri yaptıkları ortak basın açıklamasında yaşam damarları olarak nitelendirdikleri derelere ve alanlara el konulmasına seyirci kalmayacaklarını deklare etti.

Gümüşhane Artabel ve Çit Deresinde bulunan köy muhtarları ve sivil toplum örgütü temsilcileri yaptıkları ortak basın açıklamasında yaşam damarları olarak nitelendirdikleri derelere ve alanlara el konulmasına seyirci kalmayacaklarını deklare etti.

Gülaçar Köyünde bulunan tesislerde bir araya gelerek ortak bir bildiri yayımlayan muhtarlar ve STK temsilcileri, yerlerin ve göklerin gerçek sahibinden sonra bu toprakların sahiplerinin kendileri olduklarını belirterek, su hakkı ve suya erişim hakkının insan hakkı olduğunu vurguladı.

Muhtarlar, bu haklara birlikte sahip çıkacaklarını, demokratik hak mücadelesini de hep birlikte vereceklerini belirterek, “Anayasanın vermiş olduğu topraklarımızı koruma ve kollama hakkımızı sonuna kadar kullanacağız. Bu konuda hiç kimsenin şüphesi olmasın.” dedi.

Artabel Vadisi ile Çit Deresi Vadisinin Gümüşhane ve Doğu Karadeniz’in en bakir doğasını oluşturan alanlardan olduğunu kaydeden muhtar ve STK temsilcileri, bu iki vadinin de bu oluşumunu suyundan aldığını belirterek, bölgenin hidrolojik yapısına dokunmanın her iki vadinin de paha biçilmez olan ekolojik, biyolojik ve jeolojik yapısını yitirmesine neden olacağını vurguladı.

Bu iki vadide endemik bitki ve canlı türleri bulunduğunu ve yapılması düşünülen projelerin onlarca türün yok olmasına neden olacağını dile getiren Muhtar ve STK temsilcileri, “Endemik türleri dışında dünyada koruma altına alınan kırmızı benekli alabalık, dağ keçisi, vaşak, boz ayı ve su samuru gibi hayvan türleri yaşamakta ve bu yaşamlarını bölgenin doğal yapısında sürdürmektedirler. Yapılması düşünülen bu projeler dünya biyolojik çeşitliliğine ihanetten başkası olmayacaktır.” ifadelerini kullandı.

21 köy ve mahalle muhtarının imzasıyla yayımlanan basın bildirisinde şu ifadelere yer verildi:

“Dünyada Küresel ısınma ile birlikte yağış değerlerinin bozulması aşırı kuraklıklara veya sel felaketlerinin çoğalmasına sebep olduğu gibi; Çölleşme tehlikesinin güneyden kuzeye enlem bölgesine doğru kayma eğilimi göstermesi bir bütün olarak Karadeniz Bölgesini bizlere hatırlattığı gibi, bu coğrafya ve buradaki su potansiyeli başkalarının da iştahını kabartmaktadır.

2000 li yıllardan sonra ilgili yasalar çıkarılıp Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kurulmasıyla sularımız ticarileşmiştir. Derelerin, ırmakların özel sektöre açılması gündeme gelmiştir. Böylece devletin birinci önceliği, bu vadilerde yaşayan insanlardan daha önce elde edilecek enerji ön plana çıkmıştır. Göstermelik halkı bilgilendirme toplantılarıyla doğrudan bu projelerin savunulması yapılmaktadır.

Sularımızın kullanılma hakkının 49 yıllığına (ki insan ömrünün ortalamasına bakıldığında zaten satılmış demektir) DSİ’ce şirketlere kiralanması, ÇED raporlarının masa başında hazırlanması, daha ilk başlangıçta yöre halkının yok sayılması çok büyük sorunlara yol açmaktadır. Ancak bu yöre halklarını yok sayanlar bir gün mutlaka hatırlayacak yada hatırlamak zorunda kalacaklardır.

Kadim yıllardan bu güne bu vadilerde yerleşim yapmış, havasıyla toprağıyla suyuyla Artabel Tabiat Parkının uzantıları ve ayrılmaz parçası olan bu iki vadinin kaderi ne olacaktır. Sorulması gereken ve cevap arayan soru budur?

Kötü Kader, Kader değildir. Hele de bizim dışımızda, bizimle ve bu coğrafya ile ilgisi olmayan ne olduğu ve kim oldukları belli olmayan insanların dışarıdan gelerek yazgımıza el koymak istemeleri, bu çok daha vahim ve kabul edilemez bir durum olacaktır.

Artabel deresi ve Çit derelerinde yapılacak olan bu HES ler, her iki vadide mevcut olan alabalık üretim çiftliklerini yok edeceği gibi, toplamda 18mw lık bir enerji için yaklaşık her iki vadiyi hesap edersek 40 km lik bir alanı yok edecek ve köylü doğrudan olumsuz etkilenecektir. Bu vadilerde yaşayan 10.000 insan , (yazları bu nüfus 30.000 e kadar çıkmaktadır)göç etmek zorunda kalacaktır.

Suların borularla taşınması, bu bölgede derelerimizi kurutacak, dereler ve yan dereler kanalizasyon ve mikrop yuvası haline gelecektir. Bırakılacağı söylenen (ki bizler bunada inanmıyoruz) %10 luk bir can suyu( Ölüm suyu)bu derelerde hiçbir canlının yaşamasına izin vermeyecektir.

Artabel Tabiat Parkının her iki kolu olan bu vadilere yerleşen ve kolluk kuvvetlerini oluşturan şirketler, buraların efendisi olacak, köylü bu şirketlerle sürekli kavgalı olacaktır. Hukuk örümcek ağı gibidir, zayıf olan takılıp kalacaktır. Güçlü olan haklı olacak ve ağı delip geçecektir. GAE enerji Kuzey 1-2-3, Nata 1-2; Yöre Hes, Gelincik Hes ve benzeri içinde durum aynısı olacak ve yağmur sularına bile el koyabileceklerdir. Özellikle her iki vadide de köylüye ek gelir sağlayan ve giderek büyük bir sektör haline gelen balıkçılık büyük darbe alacak, buna bağlı olarakta ilimizin en büyük Turizm Potansiyelinide bu HES lere feda etmiş olacağız. Deresinde su olamayan bir tabiat parkının Turizmi ne kadar olur bunu da kamuoyu takdirine bırakıyoruz.

Çit deresi vadisi ve Artabel vadisi ilimizin, daha büyütürsek doğu Karadenizin en bakir doğasını oluşturmaktadır. Bu iki vadi bahsedilen bakir doğasını başta suyundan almaktadır. Bölgenin Hidrolojik yapısına dokunmak her iki vadinin paha biçilmez olan ekolojik, biyolojik ve jeolojik yapısını yitirmesine neden olacaktır.

Bu iki vadide endemik bitki ve canlı türleri bulunmakta ve yapılması düşünülen projeler onlarca türün yok olması anlamına gelecektir. Endemik türleri dışında dünyada koruma altına alınan kırmızı benekli alabalık, dağ keçisi, vaşak, boz ayı ve su samuru gibi hayvan türleri yaşamakta ve bu yaşamlarını bölgenin doğal yapısında sürdürmektedirler. Yapılması düşünülen bu projeler dünya biyolojik çeşitliliğine ihanetten başkası olmayacaktır.

Sonuç olarak; yukarda çok az bir kısmını sunduğumuz nedenlerden dolayı, aşağıda imzası bulunan Köy Muhtarları ve STK’lar olarak yaşam damarlarımıza ve alanlarımıza el konulmasına asla ve asla seyirci kalmayacağız.

Yerlerin ve göklerin ün gerçek sahibinden sonra bu toprakların sahibi biziz. Su hakkı ve suya erişim hakkı insan hakkıdır. Bu haklarımıza birlikte sahip çıkacağız ve demokratik hak mücadelesini birlikte vereceğiz. Anayasanın vermiş olduğu ‘ topraklarımızı koruma ve kollama’’ hakkımızı sonuna kadar kullanacağız. Bu konuda hiç kimsenin şüphesi olmasın.”

Bildiriye imza atan muhtarlar şöyle: Abdul Kurt (Yalınkavak Köyü Muhtarı), Ahmet Oral (İnkılap Köyü Muhtarı), Engin Türker (Kocadal Köyü Muhtarı), Ertan Akkoyunlu (Kalecik Köyü Muhtarı), İsmail Çubukçu (Günay Köyü Muhtarı), Özbey Gügercin (Dedeli Köyü Muhtarı ), Süleyman Çelik (Işık Köyü Muhtarı ), Süleyman Olgun (Arılı Köyü Muhtarı), Veysel Bayrak  (Bahçeli Köyü Muhtarı), Yüksel Yalçın (Gülaçar Köyü Muhtarı ), Bekir Çubukçu (Gümüş Tuğ Köyü Muhtarı), Cenk İnce (Mescitli Köyü Muhtarı), Ekrem Şahin (Küçük Çit Köyü Muhtarı), Erdoğan Zengin  (Güvemli Köyü Muhtarı), İlyas Aksu (Altınpınar Muhtarı), Kamil Balcı (Yıldız Köyü Muhtarı), Köksal Özer (Büyük Çit Köyü Muhtarı), Selim Yavuz (Güneşli Köyü Muhtarı), Tuncay Ceylan (Harmancık Köyü Muhtarı), Yaşar Yıldız (Altınpınar Merkez Mahallesi Muhtarı), Yusuf Demirci (Yurtköy Köyü Muhtarı)
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.