Halk Bankasının katkılarıyla hazırlanan programda üç çocuğunu büyütüp 15 yıl sonra iki bileziğini bozarak KOSGEB desteğiyle gerçekleştirdiği ilk yatırımını anlatan 44 yaşındaki Parlak, girişimcilik hayalleri kuran kadınlara tecrübelerini anlattı.
“3 işletme açtım”
Eğitimci bir aileden geldiği için 15 yıl evde çocuklarını büyüttükten sonra “boş duramam” diyerek KOSGEB’in girişimcilik kurslarına katıldığını anlatan Parlak, “Oradan kendi işimi açmaya karar verdim. Ve bir proje yazdım. O projeyle beraber de ilk işimi çocuklara yönelik doğal ve organik mobilya üretmek üzere başladım. Daha sonrasında Gümüşhane’de ilimizde eksik olan neler var diye baktım. Bir girişimci olarak gözlemleyerek kahvaltı salonu ve gelinlik sektörüne girdim. Çünkü stilistlik eğitimlerim vardı. Evde oturduğum dönemlerde aldığım eğitimler vardı. Onlarla yürümek istedim. Ve böylece girişimcilik yoluna başlamış olduk. 3 işletmeyle devam ettim. Daha sonrasında 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından 2 iş yerimi kapatmak zorunda kaldım. Daha sonrasında en iyi bildiğim iş gelinlik sektörüyle kaldım ve onunla yoluma devam ettim. Hala da devam ediyorum” dedi.
“Küçük bir ilde kadın olmanın çok zorluğu var”
Bunun yanısıra devletin kadınlara olan destekleriyle kooperatifler kurduğunu kaydeden Parlak, “Gümüşhane’de ilk kadın kooperatiflerini kurdum. Kurulan diğer kooperatiflere de bu anlamda destek verdim. Üretim yolunda ilerlediler ve iyi bir safhaya geldi onlar da. Ve ben yoluma böyle devam ediyorum. Belli yerlerde görev alıyorum. Esnaf Sanatkarlar odasında başkan yardımcılığı yürütüyorum. Ticaret odasında meclis üyeliğim var. Komisyonda yer alıyorum. İcra kurulunda aynı zamanda ve derneklerde yer alıyorum. Sosyal sorumluluk projeleri yürütüyorum bu bağlamda. İlimdeki kadınlara örnek olabilmek adına bazı şeyler yapıyoruz ve onların yolunu açıyoruz. Bir lokomotif görevi görmüş oluyoruz. Tabii ki de kadın olmanın çok zorlukları var. Bu ilde kadın olmanın, küçük bir ilde kadın olmanın çok zorluğu var. İş insanı olduğunuz zaman bakış açıları çok farklı oluyor. Tırnaklarınızla bir yerlere geliyorsunuz. Ve erkek hegemonyasının olduğu bir yerde çok zor ilerleyebiliyorsunuz. Biz bu zorluklara rağmen ilerlemeye ve işimizle başarılı olmaya çalışıyoruz. İşimizle ön plana çıkmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
“Gümüşhane’de yapmadığımız hiçbir şey kalmadı”
Gümüşhane’de Taşköprü yaylasında defileden pestilden gelinliğe kadar birçok projeye imza attığını ve kadınlara yönelik çok sayıda projede yer aldığını anlatan Parlak, “Turizme yönelik şu anda projeler hazırlıyoruz ve ilimiz için iyi olabilecek ne varsa onu yapmaya çalışıyoruz. Kamu bankalarımızdan sıfır faizli kredilerden faydalandık. İlerleyebilmek adına hem kendi iş yerimizi geliştirebilmek adına şu anda borçsuz ve harçsız güzel bir şekilde ilerliyoruz” ifadelerini kullandı.
“İnsanları mutlu etmek beni de mutlu ediyordu”
Hayallerini gerçekleştirmek için eşinin de desteğiyle yoluna devam ettiğini ifade eden Parlak, “Ben Gümüşhane’den Şiran ilçesine 20 günlüğüne girişimcilik eğitimi almak için her gün bir çocuğumla gittim geldim. O eğitime gidip geliyordum ve o şekilde başladım ben bu yola. Daha sonrasında iki bileziğim vardı. İki bilezikle beraber KOSGEB’den aldığım 50 bin lirayla işletmemi açtım. İşi öğrenmek için çalıştığım iş yeri sahibim Muharrem Bozkır'la beraber çalıştık ve ben muhasebe işlerini falan ondan öğrendim. Bana en son bir yılın sonunda şunu demişti, masanın önüyle ve arkası aynı değil demişti. Ve ben onu çok iyi bir şekilde gördüm ve gözlemledim ve inanılmaz büyük desteği oldu bu yola girmemde. Sen başarırsın, bir elemanımın 10 yılda öğrenemeyeceği şeyi 1 yılda öğrendin diye. Sen kendi işletmenin sahibi olacaksın dedi. Ve ben o şekilde bu yola başladım. Stilistik eğitimlerim vardı, almıştım. Onlarla beraber, çünkü kendi en iyi bildiğim işti, dikişim vardı. Bir gelinliği söküp dikip istediğini insanların hayal edip, çizip hayal ettiklerini dikebiliyordum. Ve beni çok mutlu ediyordu, insanları mutlu etmek beni de mutlu ediyordu. Ve o yolda devam ettim, ilerledim yani. Ve en iyi işin o yolda olduğunu da gördüm kendi işim olarak. Çünkü insanlar evlenmekten vazgeçmiyor. Ve işin, sektörün bitme şansı yoktu. Bu şekilde devam etti” dedi.
“Bütün kadınlar üretendir”
“Bütün kadınlar üretendir” ifadelerini kullanan Ayşegül Öznur Parlak, “Bütün kadınlarımızı evde üretiyorlar, çok güzel şeyler yapıyorlar ama onu hiç kimseye gösteremiyorlar. Ama biz ne yapıyoruz? Onu herkese göstermiş oluyoruz. Ondan daha farklı bir haz alıyorsun. Yani kadınlara da yol göstermiş oluyorsun. O da daha ayrı bir haz veriyor bize. Hükümetimizin buna yönelik bir sürü projeleri var zaten. Avrupa Birliği'nden tutun, Sanayi Teknoloji Bakanlığı'ndan, Ticaret Bakanlığı'ndan, bunun gibi bir sürü yerden ve kurumdan destek alabiliyor. Bayanlarımıza zaten şu anda pozitif bir ayrımcılık var. Ekstra bir ayrımcılığımız var şu anda. Ve o yolda da ilerlemeniz için bütün desteği veriyorlar. Bu yolda giderseler, eğer hayal ettikleri bir şey varsa gerçekten ama biraz araştırarak, piyasa araştırması da yaparak veya bilen insanlara sorarak ilerlerseler çok güzel şeylere imza atacaklarını düşünüyorum. Özellikle bayanların. Onların yetenekleri çok farklı. Görsel zekaları, pratik zekaları gelişmiş olduğu için çok farklı düşünebiliyorlar. Daha güzel şeyler de üretebiliyorlar. Sonuçta evet erkekler söylediğimiz zaman onları da bizler yetiştiriyoruz. Biz anneler yetiştiriyoruz ama anne olmak çok farklı bir şey. Annelerin o kadınsal, içgüdüsel hareket ettiklerini, bütün kadınların girdiği her yerin güzelleştiğini görebilirsiniz. Yani ben o yönde kadınların hani pes etmeyip, istedikleri bir şey varsa, hayal ettikleri bir şey varsa onun yolunda gitmelerini şey yapabilirler. Ve kamu kurumlarından destek alabilirler bu yönde” diye konuştu.
"Her şeyin zorluğunu yaşadık ama daha sonrasında başarıya ulaşınca onun keyfini de çıkardık”
Bir işin zorluklarını göğüslemeden hiçbir şekilde başarıya ulaşılamayacağının altını çizen Parlak, “Ve ben bu zorlukları çok fazlasıyla yaşadım. Her alanıyla yaşadım. Ürün alımından tutun, işletmesine, elemanına varana kadar bir sürü zorluk yaşadık. Bu şehirde atölyeyi kuruyorsunuz ama çalıştıracak eleman bulamıyorsunuz. Elemanı dışarıdan getiriyorsunuz, barındıracak yer vb konularında sonrasında anlaşamıyorsunuz. Daha sonrasında ben atölyeyi İzmir'de kurmak durumunda kaldım. Çünkü orada çalıştıracak ara eleman çok. Ama biz buralarda ara eleman bulamıyoruz. Bunun zorluklarını çok yaşadım. Kendiniz bir şeyler yetiştirmeye çalışıyorsunuz. Kendi elinizle yapıyorsunuz. Mahcup olmamak için çok zorluklar yaşıyorsunuz. Liderlik yapıyorsunuz, önderlik yapıyorsunuz. Bir şeylerin önünde gidiyorsunuz ve yanlış yapma şansınız yok, hata yapma şansınız yok. Her şeyinizde adımlarınızın hepsini kontrollü bir şekilde gidiyorsunuz. Tabii ki de her şeyin zorluğunu yaşadık ama daha sonrasında başarıya ulaşınca onun keyfini de çıkardık. Mesela Şiran'a gidip gelmem, buranın ilçesine kaç kilometre yolla uzak bir yere gidip gelmem de bir zorluk. Bunların hepsi bir zorluk. Üniversitede insanları bulman, onlarla tanışman, yapacağın iş de. Bir sürü insana danıştım. Yani danışmadan hiçbir şey yapmadım. Buradan Erzurum'a sürdüm gitti mesela. Bir işi öğrenmek için o insanla gidiyorsunuz, öğrenmek istiyorsunuz mutfağı nasıl diye. Bunu görüyorsunuz. İzmir'e vurup gidiyordum. Gerçekten mutfağını öğrenebilmek için. Her işte bunu yaptım ben. O işi görmeden, o işin içine girmeden hiçbir şeye adım atmadım. Kooperatifçilik de aynısını yaptım. Kooperatiflerin fuarına katıldım. Ben bu kooperatifçiliğe gireceksem valimiz senin dernek değil de kooperatifçiliğe girmen gerekiyor dedi. Ben şunu yaptım, valim direkt ben bu işe giremem, ben görmem ve öğrenmem gerekiyor dedim. Ve kooperatifçilik fuarına gittim. Oraya gönderdi, gittim ve evet ben bu işi yapabilirim dedim. Ve kooperatifçiliğe de o yolla başladım. Ama inanılmaz seviyorum kooperatifçiliği. Kadın kooperatiflerini inanılmaz önünün açık olduğunu da düşünüyorum. Gençlerin kooperatifçiliğe yönelmesi gerektiğini de düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“İhracat yapabilmek en büyük hedefimiz”
Şuanda da kadınlara yönelik projeler, sosyal anlamda projeleri olduğunu dile getiren Parlak, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Onların ilerlemesi için de Hükümetimizin yaptığı projelerden ve bankalarımızın vereceği desteklerden faydalanarak markalaşarak büyük şirketler haline gelip dışarıya ihracat yapabilmek en büyük hedefimiz. Bu yolda da ilerlediğimizi düşünüyorum. Finansal destekleri veriyorlar. Kayıt olduktan sonra 6 ay sonunda kredi kooperatiflerinden ve bankalarımızın kadın girişimciler programları var. Genç girişimciler için var, kadınlarımız için, erkeklerimiz için de var aynı zamanda. Oradaki sıfır faizli krediler oluyor, şu anda var bildiğim kadarıyla. Onları takip edebilirler, o yolda da kendi işletmelerini küçük olarak başlasınlar. Çok büyük değil de kazandıkça büyüsünler. İlk başta kazanacağım diye bir düşüncesi olmamalı bir girişimcinin. En az iki sene kendine zaman ayırmalı. Ve kazandığından fazlasını da harcamamalı. Kazandığı kadarından daha azını harcayıp bir kısmını ayırması gerekiyor ki başka yatırımlara da yönelebilsin.”
Eyyüp Demirel 1 Yıl Önce
Gümüşhane 'de kooperatifçiliğin oluşması için fikri manada açıklalar yaptım.Katkım oldu ise mutlu olurum işleri kötü gitti ise üzülürüm