Gümüşhane Haberleri

Sağkan: Yeni Anayasa için toplumsal uzlaşı şart

data-auto-format="rspv" data-full-width>
Gümüşhane

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Av.Erinç Sağkan, son günlerde yeniden gündeme gelen yeni anayasa çalışmaları, üniversite mezunu işsizler ordusu ve hukuk fakültelerinin durumuyla ilgili değerlendirmede bulundu.

Av. Sağkan, memleketi Gümüşhane’deki tarihi Ataç Konağında gazetecilerle buluşarak onların sorularını cevaplandırdı.

“Neden yeni bir Anayasa yapılmak istendiğinin sözde kalmayacak şekilde başlıklarıyla açıklanması gerekiyor”

Bir gazetecinin yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili sorusuna verdiği cevapta Anayasa’nın bir toplumsal uzlaşı metni olduğunu hatırlatarak, Anayasa değiştirmenin de Anayasa yapmanın da toplumsal bir uzlaşı zeminini gerektirdiğinin altını çizen Sağkan, “Bunu standart bir mevzuat düzenlemesi olarak göremeyiz. Bir yasa yapım çalışması olarak göremeyiz. Tüm bileşenleri, sivil toplumun, meslek örgütlerinin, basının, üniversitelerin de bulunduğu geniş bir çerçevede çalışmalarının yürütülmesi gereken bir temel metnimiz çünkü anayasa bizim. Bu anlamda iki önemli unsur vardı. Taleplerimizde bunlardı. Birincisi kamuoyuna neden bir Anayasaya ihtiyacımız bulunduğu bu konuda tasarrufta bulunmak isteyenler bakımından açıklanmadı. Bugün Gümüşhane'de sokağa çıkalım yurttaşlarımızın dertlerini soralım bakalım içlerinden anayasamızın değişmesi gerekir diyen mi var öncelikli olarak yoksa içinde yaşadığımız süreçteki ekonomik sorunları mı dile getiren, yargının bağımsızlığına ilişkin kaygılarını tartışmalarını mı dile getiren başka sorunlar mı var? O yüzden öncelikle neden yeni bir anayasa yapılmak istendiğinin sözde kalmayacak şekilde başlıklarıyla açıklanması gerekiyor” dedi.

Bir hukukçu olarak mevcut anayasada değişmesi gereken unsurları söyleyebileceğini belirterek örnek olarak yargı başlığının içerisinde yargıyı tamamen bağımsız ve tarafsız hale getirecek bazı düzenlemeler yapılması gerektiğini kaydeden Sağkan, “HSK'nın yapısının değiştirilmesi gerekir. Adalet Bakanı'nın Bakan Yardımcısının HSK yapılanmasının içerisinden çıkartılarak siyasetin etkisinden hakimler ve savcılar kurulunun kurtulması, uzaklaştırılması ve coğrafi teminat, hakimlik teminatını gerçek anlamda hayata geçirecek bir HSK yapılanmasını sağlamak gerekir. Bunun için evet anayasa değişikliği gerekiyor. Ben söyleyebiliyorum bunu fakat bizim beklentimiz siyaset kurumunun tüm topluma öncelikle neden yeni bir anayasaya ihtiyacımız bulunduğu bir açıklaması. Tartışmanın bunun üzerinden başlaması gerekiyor. İkincisi bunu dile getirdik daha sonra açıklamalar geldi. Bundan dolayı mutluluğumuzu da belirtmek isterim. Biz anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilk 4 maddesinin kesinlikle bu çalışmada farklı bir değerlendirmeye tabi tutulmayacağını yani ilk 4 maddenin değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez kısmının ve anayasanın en önemli kısmı olan başlangıç hükümlerinin kesinlikle korunması gerektiği konusundaki kaygılarımızı dile getirmiştik. Buna ilişkin net somut görüş ortaya konulmadığı müddetçe de hiçbir anayasa çalışmasının içerisinde Türkiye Barolar Birliği'nin olmayacağını beyan etmiştik. Bizim bu konudaki hassasiyet vurgumuzdan sonra siyaset kurumunun bazı temsilcilerinden ki şu anda bu anayasa çalışmalarının içerisinde yoğun şekilde yer aldığını gördüğümüz bazı temsilcilerden ilk dört maddeye ilişkin kesinlikle bir değerlendirme yapılmayacağı, başlangıç hükümleriyle birlikte aynı şekilde korunacağına ilişkin açıklamalar geldi. Bu bizler açısından önemliydi. Çünkü başlangıç hükümleri ve ilk dört madde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini ve kurucu değerlerini ortaya koyar. Buna ilişkin hassasiyeti olan bir kurumuz bir hukuk kurumu olarak. O konudaki açıklamaları kıymetli buluyoruz. Neden bir anayasa ihtiyacımız var? Ne yapılmak isteniyor yeni bir anayasayla? Temel hak ve özgürlüklerde daha somut şekilde koruma altına alınabilecek nasıl bir metin ortaya konulabilir? Yönetim şekline ilişkin düzenleme düşünülüyor mu? Başkanlık sisteminin içerisinde Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut sistemi, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin içerisinde yargıyı gerçekten denetleme ve denge fonksiyonuna tekrar kavuşturabilecek düzenlemeler akıllardan geçiyor mu? Bunların bir açıklanması, kamuoyunun bu konuda bilgilendirilmesi, tartışmaların ondan sonra yürütülmesi gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.

“Gazze’deki soykırım uluslararası hukuk kurumlarının da etkisizliğini ortaya koydu”

İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği soykırımla ilgili soruyu da cevaplandıran Sağkan, “Maalesef özellikle insan hakları konusunda uzun süredir dünyada bu konunun öncüsü olduğunu iddia eden ülkelerin, dünyanın maalesef ki bu konuya taraflı baktığını ortaya koyan en önemli unsurlardan birisi ve uluslararası hukuk kurumlarının da etkisizliğini ortaya koydu. Gerek uluslararası ceza mahkemesinin gerekse diğer uluslararası aktörlerin maalesef harekete geçmekte geciktikleri bir süreci yaşıyoruz. Aslında siyaset söz konusu olduğunda insan hakları konusunda bayrak sallayanların kafalarını kuma gömdükleri bir süreci yaşadık Filistin'de. Biz hukuk kurumuyuz. Bizim yapacağımız her şeyden önce hukuki başvuruları hayata geçirip bu suçun cezasız kalmamasını sağlamak. Bizim açımızdan en önemli unsur bu. Burada altını çizdiğimiz konu bu artık bir çatışma, bir saldırı olarak adlandırılamaz bu bir soykırımdır. Bunun soykırım olduğunu da ortaya koymak biz hukukçular açısından bir görev. Çünkü soykırım bir özel kast unsuru gerektiren bir suçtur. Biz buna ilişkin çok nitelikli bir çalışma yaptık ve başvurumuzda özel kastın neden gerçekleştiğini de ortaya koyduk. Şuanda uluslararası ceza mahkemesi nezdinde başvurumuzun bir an evvel sonucunun alınabilmesi bakımından da girişimde bulunmaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

“Bu mevzuya yine belli ki siyaset kurumu değil, insanoğlunun sağduyusu bir son verecek”

Dünyada bu tür haksızlıkların, hak kayıplarının önüne geçecek olan insan duyarlılığı olduğunu belirten Sağkan, “Görüyoruz birçok ülkede eylemler yapılıyor. Öğrenciler sokakta. Burada yapılan katliama dur denilmesi için asıl duyarlılığı ve sorumluluğu insanlar göstermeye başladılar, sokaklara çıkmaya başladılar. Üniversitelerde eylemler var. Türkiye Cumhuriyeti ilk günden itibaren bu konuda yaşanan katliamın önlenmesi için büyük bir çaba sarf ediyor, gösteriyor. Ancak yurt dışında özellikle Avrupa'daki bu sessizliğe, kayıtsızlığa karşı oradaki insanların, yurttaşların çıkıp sokağa bu katliama bir dur deyin demeleri bence çok kıymetliydi. İnsanlar bir sağduyu ortaya koyuyorlar. Avrupa'da da bunu görüyoruz, Amerika'da da şu anda bunu görüyoruz. Üniversite eylemlerinin başladığını görüyoruz. Bu mevzuya yine belli ki siyaset kurumu değil, insanoğlunun sağduyusu bir son verecek. Bize düşen ise dediğim gibi bizler hukuk kurumlarıyız. Her şeyden önce hukuki zeminde bugün olmasa bile yarın bu işin sorumlularının ceza almasını sağlamak zorundayız. Yoksa yapanın yanına kar kaldığı bir düzende maalesef ki sonraki süreçlerde de aynı şekilde bu cesareti bulmaya devam ederler. Önemli olan bizim açımızdan cezasızlık algısının ortadan kalktığı ve kişilerin yaptığı eylemlerin sonuçlarına uluslararası hukuk önünde katlandıkları bir süreci hayata geçirebilmek. Bunun tespitlerini bile bugün yapmak çok kıymetli bu arada. Çünkü bu tür suçlar zaman aşımı olmayan suçlar. Haliyle belki bugün kayıtsız kalınabilir ama yarın eminim buna ilişkin harekete geçecek bir mecra olacak. Ama o zaman ellerinde bugün yaşananlara ilişkin bir tespitin bulunması önemli. Biz en azından bugün yaptığımız başvurularla delillerin toplanması, kaybolmaması ve ilerleyen sürece taşınabilmesi bakımından bir ön hazırlığı da tamamlamış olduk düşüncesindeyiz” dedi.

“Artık Türkiye bir üniversiteli işsizler ordusuna sahip”

Başka bir soru üzerine Türkiye’de sanayilerde ara elemanın bulunamadığı fakat herkesin üniversite mezunu olduğu bir dönemin yaşandığını hatırlatan Sağkan, “Eğitim politikasındaki yanlışlık budur. Durmaksızın üniversite açmak ve maalesef birçok mecrada artık siyasetçilerin de dile getirdiği, illerin sanayi odası başkanlarının da dile getirdiği, sanayilerde ara eleman bulunamadığı ancak herkesin üniversite mezunu olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye'de 92 tane hukuk fakültesi var. Yurt dışı denklikleriyle birlikte yaklaşık 110 tane hukuk fakültesinden bahsediyoruz. Baktığımız zaman yeterli öğretim üyesi kapasitesinin bulunmadığını görüyorsunuz. 92 tane hukuk fakültesinde 92 tane medeni hukuk profesörü var mı derseniz yok. 92 hukuk fakültesinde 92 tane idari hukuk profesörü, anayasa hukuk profesörü var mı diyorsanız yok. Bıraktım profesörü 92 tane fakültede hukuk felsefesi öğretim üyesi var mı derseniz yok. Böyle bir eğitim sistemi olmaz zaten. Olmadı da bunu gördük. Bu konunun iki tane önemli sorunu var. Birincisi senede yaklaşık 20 bin mezun maalesef ki üniversiteli işsizler ordusuna katılıyor. Artık Türkiye bir üniversiteli işsizler ordusuna sahip. Bu arkadaşlar bir şekilde diplomalarını almışlar. Başka bir iş yapmak haklı olarak istemiyoruz. Hedefleri bu işi yapmak. Ama bunu bir ihtiyaç analizi yapmaksızın, yetenekli bir eğitim verecek kadrolarınızı kurmaksızın yaptığınızda işte ortaya maalesef bir facia durum çıkıyor” diye konuştu.

“Yurttaşların hak kayıplarına sebebiyet veren bir sorun”

Asgari ücretle dahi çalışabilecek iş bulamayan üniversiteli işsiz ordusunu oluşturduğu ikinci bir sorunun da nitelik sorunu olduğunun altını çizen Sağkan, “Nitelik sorunumuz da doğrudan aslında yurttaşın sorunu. Bunu hiç ayırmadan söyleyebilirim. Hakim, savcı ve avukatın niteliği probleminden bahsediyoruz. Çünkü gerçekten son derece yetersiz fakültelerimiz var. Buradan çıkan arkadaşlarımız bir şekilde sisteme avukat, hakim ve savcı olarak dahil oluyorlar. Bizim nitelik problemimiz de nicelik problemimiz kadar ağır bir sorun. Ve yurttaşların hak kayıplarına sebebiyet veren bir sorun. Bu nedenle bu sorun sadece bizim bir meslek örgütü olarak problemimiz değil, bu ülkede yaşayan 85 milyonun ortak sorununa dönüşmüş durumda. Nasıl çözülür? Çözülmesinin önünde bir engel yok. Birincisi hukuk mesleklerine giriş sınavı Eylül ayı itibariyle başlıyor. Geçtiğimiz günlerde yönetmeliği yayınlandı. Bunun niteliği belirli bir ölçüde, belirli bir seviyeye çekmesi sınavın gerçekten doğru yapılması halinde mümkün. Ancak göstermelik bir sınav yapılırsa bu şansı da kaçıracağız. Önemli olan burada gerçekten nitelikli bir sınavın hayata geçirilmesi. İkincisi hukuk fakülteleri bakımından ifade edebilirim. Diğer fakülteler kısmını çok net bilemem ama kendi alanım bakımından söyleyecek olursak kontenjanların ihtiyaca göre belirlenmesi, hukuk fakültesi kontenjanlarının ve giriş başarı sıralamasının 125 binden yetmiş 75 bine ilk etapta çekilmesi. Bu iki unsur sağlanırsa 4 sene, 5 sene, 10 sene, 15-20 sene sonranın planlanması yapılıp Türkiye'de hukuk sistemi belirli bir ölçüde şu an içerisinde bulunduğu ağır kriz ortamından çıkabilir. Önemli olan bu iradenin ortaya konmasıdır. Biz bunu defalarca bakanlığa da mecliste grubu bulunan partilere de meclisteki hukukçu milletvekillerine de izah ettik. Yapılmak isteniyorsa yolu yöntemi belli. Önemli olan o irade hayata geçirilecek mi? Geçirmeyecek mi? Bunun açısından da baskı unsuru olmaya gayret ediyoruz” ifadelerini kullandı.
 

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.