Eskiden olduğu gibi usta çırak ilişkisi olmadığı için Türkiye’de ki âşıkların tamamının sıkıntı yaşadığını ifade eden Figani, düğünlerde, kahvehane köşelerinde Türklerin öz benliğine ait olan bu geleneğin can çekiştiğini kaydetti.
“BİRÇOK ÂŞIK’IN KÜLTÜR BAKANLIĞINDA KAYDI YOK”
Geçmişi bu güne taşıyan, halen bu sevdaya hizmet etmeye çalışan birçok ismin Kültür Bakanlığı’nda kaydı olmadığını belirten Âşık Figani, “Bakanlıkça âşıklar Ankara’ya davet edilip kayıt altına alınmak istiyor. Gidip gelmek orada kalmak hep maddiyata dayanıyor. Genel olarak âşıkların da böyle bir imkânı yok. Gerçi Kültür Bakanlığı’ndan bazı yetkililer buralara kadar geldi lakin bu çalışmalar yeterli değil. Bizim yerel anlamda desteklenmemiz gerekiyor. Gümüşhane Bayburt ölçeğinde çalışmalar yapılarak kaybolup giden âşık sevgisini, geleneğini kayıt altına alarak sürdürmemiz gerekiyor. Halkın genelinde gönlünde olan bu sevgiye sahip çıkmak anlamında, süreklilik anlamında çalışmalar yetersiz” diye konuştu.
“GÜMÜŞHANE’DE KİMSENİN UMURSADIĞI YOK”
Valilik, Belediyeler ve dernekler olarak bu işe sahip çıkılması gerektiğini dile getiren Figani, il dışında bulunan derneklerde sahip çıkmak konusunda biraz daha iyi durumda olduğunu, Gümüşhane’de ise kimsenin bu değerleri umursamadığını söyledi.
Basında yer alamamaktan şikâyet eden Figani, “Biz bu işi memleketimizin sesini duyurabilmek için yapıyoruz. 68 yaşındayım, ne kaset, ne şan, ne şöhret, ne de para peşindeyim. Derdimiz sadece Gümüşhane’yi dile getirmek. Âşık Figani olarak Gümüşhane’yi anlattığım 14-15 eserim var. Bu az bir rakam değil. 400-500 arasında eserim var. Bunların gelecek nesillere aktarılması için kayıt altına alınması, kitaplaştırılması gerekiyor. Ölümümüz bile duyulmuyor. Hayatta iken verilmeyen değer öldükten sonra da birkaç kişi dışında verilmiyor. Biz isteriz ki yaşarken bu eserlere sahip çıkılsın. Hayatta iken verilen eserler toparlanabilmeli. Öldükten sonra yapılan çalışmalar (her ne kadar yoksa da) verimli olmuyor” dedi.
“HERKES ÂŞIKLARI KATEGORİZE EDİYOR”
Figani, herkesin âşıkları bir kategoriye koymak istediğini söyleyerek, “Siyaset anlamında, dini anlamda, tarikat anlamında bir sınıflandırma yapılıyor. Bunlar doğru şeyler değil. Bizler; kalıplaştırılmadan, bir yere konmadan eserlerimiz ile değerlendirilmek istiyoruz. Gönlümüzle, gözümüzle, hizmetlerimizle, topluma katkılarımızla değerlendirilmek istiyoruz. İnsanlar bizleri soruyor, araştırıyor sonra kendi kafasına göre bir sınıfa ait yapıyor katlayıp bir kenara atıyor. Bu doğru olmuyor. Yapılan hizmetlerde anlamsız bir kategorileştirme ile kaybolup gidiyor. Türkiye genelinde Gümüşhane’nin seyircisi izleyicisi gibi meraklı, sadece üç-dört il var. Erzurum ve Kars’ın ardından Gümüşhane ve Bayburt gelir. Ancak ne yazık ki sahip çıkamıyoruz. Şehrimizde radyo ve televizyon olmadığından dolayı âşıklar olarak bizler kenarda köşede kalıyoruz. Yılda bir iki defa düzenlenen şenlikler ve etkinlikler yetersiz kalıyor” dedi.
“BİR KİMLİĞİMİZ, BİR DERNEĞİMİZ OLMALI”
Dışarıdan gelen bir araştırmacının Gümüşhane’de ki âşıklara ulaşabilmesinin çok zor olduğunu ifade eden Figani, “Bizim bir kimliğimiz, bir derneğimiz olması gerekiyor. Geçmişte bunun için bir derneğimiz vardı ancak maddi imkânsızlıklar nedeniyle yürütülemedi. Kirasıdır, giderleridir, etkinlik yapılamamasıdır maddiyat olmadığı için sürdürülemedi. Bunun için değişik çözümler var. Turizm sezonu süresince bizlerden, arkadaşlardan isimler değerlendirilebilir. Dört arkadaş olarak bu konu hakkında bir teklifte bulunmuştuk. Bu kültürün yok olduğuna ve bizlerden sonra bu kültürün yaşatılması için proje yapılması gerektiğini bu konuda da her türlü göreve hazır olduğumuzu söyledik” diye konuştu.
Ücretli veya ücretsiz ders vermek için girişimleri olduklarını kaydeden Figani, ne üniversitelerden yöneticilerden duyarlılık göremediklerini Gümüşhaneli Aşıklar olarak bu işe hizmet etmek istediklerini söyledi.
Aşık Figani kimdir?
İbrahim Okur(Aşık Figani) 15 Mart 1951 tarihinde Gümüşhane Merkez Çaltılı (Reksene) Köyünde dünyaya geldi. İlkokulu köyünde, İmam Hatip Okulunu da Gümüşhane’de tamamlar. Daha sonra Merkez Gümüşkaya (Yukarı Godilbahçe) Köyü’nde cami imam-hatibi olarak göreve başlar. 1979’da Gümüşhane Mareşal Çakmak Eğitim Enstitüsünü bitiren Figani, Kastamonu ve daha sonra Sivas Suşehri’ne öğretmen olarak tayini çıktığı halde değişik nedenlerle göreve başlayamaz. Görev değişikliği ile 1989 yılından itibaren Gümüşhane İl Müftülüğünde Sayman olarak çalışmaya başlar.
Âşıklığa çocukluğunda çobanlık yaparken dağlarda söylediği türkülerle başlayan Figani, köyden o yıllarda yurt içi ve yurtdışına işçi olarak gidip gelenlerin getirdiği plaklardan halk müziği ve âşıkların eserlerine ilgi duyar. Bir gün dağda hayvan otlatır ve kara sapanla tarla sürerken yorgunluktan uyur kalır. Rüyasında bir ses “Okumasını, kalkıp çalışmasını, söylemesini” söyler uyandığında okuması gerektiğine karar verir, ortaokula kaydolur ve okumaya başlar.
1967’de sazı eline alana Âşık Figani, şiirlerini genelde; acı, keder, sevinç, muhabbet, kardeşlik, birlik beraberlik üzerine yazmış, bir kısım şiirleri mahalli basında Demokrat Gümüşhane, Kuşakkaya, Gümüşkent ve Gümüşkoza Gazetesi’nde yayınlanır. 29 FM Radyosu’nda iki dönem halinde âşıklar programı hazırlayıp sunan âşık, radyo programlarını il içinden ve çevre illerden âşıklar ile bu kültüre hizmet etmiştir.
Türkiye’de bazı illerde yapılan etkinliklere Gümüşhane adına katılan Figani, 2005 yılında başlatılan 4–7 Mayıs tarihlerinde yapılan “Kars Murat Çobanoğlu Âşıklar Bayramı” yarışmalarına Gümüşhane’yi temsilen katılır ve ödüller kazanır.
Halen Âşık Figani mahlasıyla yüreğimize dokunmaya devam eden İbrahim Okur, şiirler yazarak, çalıp söyleyerek geleneği devam ettiriyor.