Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal bir dizi temaslarda bulunmak üzere geldiği Gümüşhane’de il ve ilçe müftülükleri başta olmak üzere çeşitli STK ve Gümüşhane de bulunan din görevlileri ve üyeleriyle bir araya geldi.
Türk Diyanet Vakıf-Sen’in Türkiye Kamu-Sen Konfederasyonu’na üye Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü çalışanlarının ortak, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için 2001 yılında kurulmuş bir sendika olduğunu belirten Ünal, “Sendikamız; çalışanların hak ve menfaatlerinin korunması yanında, yeni hakların alınması için de çalışmaktadır. Sadece üyelerimizin değil, bütün kamu çalışanlarının problemlerinin giderilmesi için çaba sarf etmektedir. Aynı zamanda, ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri de yakından takip ederek, düşüncelerini üyeleri ve kamuoyuyla paylaşmaktadır. Önceliğimiz; Devletimizin ve milletimizin birliği bütünlüğü ve geleceğidir. İstiklal ve istikbalimizin sembolü ay yıldızlı al bayrağımızın nazlı nazlı dalgalanmasıdır. Ezanlarımızın beş vakit gök semalara okunmasıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar genel Müdürlüğü gibi güzide iki kurumumuzun her alanda en üst seviyede olmasıdır. Çalışanlarımızın huzuru, mutluluğu, üretkenliği ve refahıdır” diye konuştu.
Türk Diyanet Vakıf-Sen’in ilkeli, kararlı ve ahlaklı bir sendikacılık yaptığın dile getiren Ünal, “Sendikacılığı hizmette yarış olarak görmektedir. Yetkili olmamasına rağmen her alanda etkin ve etkili bir sendikadır. Kamu çalışanları arasında huzurun ve verimliliğin olması için; atama, nakil ve görevde yükselmede kamu çalışanlarının liyakat, ehliyet, bilgi, beceri ve adalet anlayışı içerisinde istihdam edilmesi gereklidir. Hak eden çalışanın hak ettiği yere, kendi hakkıyla gelebileceği bir sistemin oluşması mutlaka sağlanmalıdır. İki üye fazla olsun diye; insani, vicdani ve ahlaki hiçbir değer tanımadan sendikacılık yapanlar hem sendikal harekete hem de hak arama mücadelesine ihanet etmektedirler. Siyasi veya idari baskı yaparak sendikacılık yaptıklarını zannedenler, şunu unutmasınlar ki vebalden ve kul hakkından kurtulamayacaklardır. Böyle bir anlayışı asla ve asla kabul edemeyiz. Özellikle de Diyanet ve Vakıf hizmetleri kolunda faaliyet gösteren sendikalar, ahlaklı, vicdanlı ve örnek bir sendikal çalışma yapmakla mükelleftir. Türk Diyanet Vakıf-Sen olarak; kurulduğumuz günden itibaren bu anlayış içerisinde faaliyetlerimizi yürütmekteyiz ve bu ilkelerden asla taviz vermeden mücadelemiz devam edecektir” dedi.
24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen seçimler öncesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öğretmen, polis, hemşire ve din görevlilerinin ek gösterge rakamlarının 3600’e yükseltileceğini ifade ettiğini söyleyen Ünal açıklamasını şöyle sürdürdü: “Ancak aradan geçen süreye rağmen ek gösterge sözü hayata geçirilememiştir. Bir an önce Ek Gösterge sorunu herkesi kapsayacak şekilde düzenlenerek yürürlüğe girmelidir. Kamu görevlilerinin çalışırken elde ettiği ücret ile emekli olduğu zaman alacağı maaş arasındaki uçurumu kapatmak, özellikle emekli kamu görevlilerini yoksulluk sınırında yaşamaktan kurtarmak amacıyla, memur maaşını oluşturan bütün kalemler, emekli keseneğine dâhil edilerek, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi, her çalışanın eline geçen ücret ile orantılı emekli maaşı almasının sağlanması gerekmektedir. Kamu kurum ve kuruluşlarında, çalışma barışının, birlik, dayanışma ve verimlilik artışının sağlanması için en temel gereklilik, tarafsızlık ve liyakat ilkelerinden vazgeçilmeden hak eden memurun hak ettiği göreve gelmesidir. 15 Temmuz hain işgal-darbe girişimi başta olmak üzere, yaşanan acı tecrübelere karşın kamuda liyakatin sağlanması adına herhangi bir adım atılmaması da düşündürücüdür. Mülakatlarda adalet ve liyakat anlayışı yerine başka şeylerin devreye girmesi asla kabul edilemez. Kamu görevlilerinin, bizden-bizden olmayan gibi ifadelerle ayrıştırılmasının, sendika üyeliğine göre değerleme yapılmasının son bulması elzemdir. Kamuda bir takım siyasi çevrelere yakın olmak, çalışanın eğitim düzeyi, performansı ve kişiliğinin önüne geçmemelidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının idarelerinin tarafsızlığının sağlanmasının; adil bir sınav ve atama sistemi ile çağdaş bir yönetim anlayışının oluşturulmasından geçtiği bilinmeli, özellikle yönetici atamalarında yazılı sınava dayalı adil, şeffaf ve tarafsız bir sistem oluşturulmalıdır. Taraflı değerlendirmelere açık mülakat sınavı uygulamasından bir an önce vazgeçilmelidir. Kişilere veya kuruluşlara değil, sadece ve sadece Büyük Türk Devletine ve milletine sadakat aranmalıdır. Kamuda iş güvencesini zayıflatan, her türlü baskı ve istismara açık bir yapı arz eden 4/B sözleşmeli, vekil imam-hatip, müezzin-kayyım ve fahri Kur’an Kursu Öğreticileri gibi güvencesiz istihdam modelinin kaldırılarak isteyen personelin kadroya geçirilmesi sağlanmalıdır. Son Kanun değişikliğiyle; sözleşmeli personel arasından 4+2 sürelerinin 3+1 olarak değiştirilmesi bir kazanım olsa da sorunu kökten çözecek bir uygulama olmamıştır. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’nda; 2018 öncesi ve sonrası olarak, 4/B çalışanlar arasında bile ayrımcılık yapılmıştır. Hak ve sorumluluklarda eşitlik, aile birliğinin sağlanması ve adaletin bir gereği olarak istisnasız tüm 4/B sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi geciktirilmeden sağlanmalıdır. Bu bütçeye ek bir külfet de getirmeyecektir. Kamuda liyakat ilkesinin bir gereği olarak, Yardımcı Hizmetler Sınıfına dahil personel bir defaya mahsus olmak üzere Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçirilmeli, bu yolla kamu görevlilerimiz arasında oluşan adaletsizlikler giderilmeli, herkesin eğitim seviyesinin gerektirdiği kadro derecesine yükselmesi sağlanmalıdır. Ülkemizin ekonomik imkânlarının, siyasi ve politik gelişmelerin ve memurumuzun içinde bulunduğu durumun farkındayız. Ancak, toplumun belirli kesimlerine vergi, prim ve ceza afları ile kamu alacaklarından vaz geçilirken, kamu çalışanlarının da ekonomik sorunlarını çözecek düzeyde bir artış yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Diyanet ve Vakıflar çalışanlarımızın; lojman, Mesleki Bilgiler Seviye Tespit Sınavı, yer değişikliği, izin işlemleri, engelli çalışanlarımızın problemleri, karşılaştıkları baskı ve mobing gibi her türlü iş ve işlemlerle ilgili konularda Sendikamız, üreten, yol gösteren ve hak ettiğini alan bir anlayışla var gücüyle çalışmaktadır. Topluma önderlik ve öncülük yapan, Yüce Dinimiz İslam’ı anlatan, öğreten ve örnek olan Diyanet çalışanlarımız önemli görev yapmaktadırlar. Bu görevlilerimizi çalışma hayatında karşılaştıkları işleriyle ilgili olarak, siyasetçilerin, sendikaların veya sözde hatırlı kişilerin kapısına göndermek asla ve asla kabul edilemez. Bunun önüne geçmek başta Kurum yöneticilerinin asli görevidir. Hak arama için kurulan sendikalar da buna destek olmalıdırlar. İnsan onuruna yakışmayan davranış olan, bizim sendikaya üye olursan işin olur anlayışından vaz geçilmelidir. Çözüm bellidir ve her zaman ifade ettiğimiz gibi; liyakat, ehliyet, hak edenin hakkını teslim ve Yüce Allah’ın emrettiği gibi “işi ehline vermek ve adaletle hükmedebilmektir. Türk Diyanet Vakıf-Sen olarak; Diyanet ve Vakıflar çalışanlarının onurlu, mutlu, üretken ve huzurlu çalışma ortamlarının tesisi için, ahlaklı bir sendikal anlayışla mücadelemize yılmadan, yorulmadan devam edeceğiz” şeklinde konuştu.