Gümüşhaneli hemşehrimiz Bekir Cebeci’nin başkanı olduğu Türk Danışma ve Eğitim Vakfı (SİOT) Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve ekibini Hollanda’da misafir etti.
Rotterdam de Doelen salonunda vatandaşlarla bir araya gelen Başbakan Yardımcısı Bozdağ’a Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan ve Türk vatandaşları önemli öneri, görüş ve bilgilendirmelerde bulundu:
Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topululuklar Başkanlığı tarafından düzenlenen Hollanda Buluşmasını tarihi bir gün olarak değerlendiren Cebeci, toplantıda şu görüşleri dile getirdi “Hollanda’daki Türk toplumunun en büyük sorunlarından birisi çocuklarımızın ve gençlerimizin Anadili ve Kültürü Eğitimi (AKE)’nden yoksun yetişmeleridir. Bunun sonucu da entegrasyon değil; asimilasyondur. Oysa Hollanda’da ulusal azınlık olarak tanınan Frisliler’in de 1960’lı yıllarda değil okullarda AKE almaları velilerin okul bahçesinde kendi anadilleriyle konuşmaları bile yasaktı. Verilen hukuki mücadele sonucunda bugün Frisland bölgesinde Hollandaca’nın yanında Frisce dilinde eğitim verilmektedir. Frisland bölgesinde resmi toplantılarda Frisce konuşuluyor ve medyada Frisce yayın yapılıyor. Çünkü Frisli kardeşlerimiz Hollanda’da ulusal azınlık olarak tanınmaktadır. Frisliler, Avrupa Konseyi’nin kabul ettiği “Ulusal Azınlıkları Korumaya Dair Sözleşme” kapsamına alınmışlardır. Bu cümleden olarak bütün ulusal azınlıkları dilleri, dinleri ve kültürleri devlet koruması ve güvencesi altındadır. Biz de Hollanda’da yaşayan bütün göçmenlerin aynı Sözleşme kapsamına alınmasını talep ediyoruz. Eğer bu sağlandığı zaman AKE dersleri tekrar verilebileceği gibi islam karşıtlığı ve islamofobi’de duracaktır. Çünkü müslümanlar da azınlık statüsüne alınacaklar; böylece dilleri ve dinleri devlet tarafından koruma altına alınmış olacaktır. Büyük sosyolog Max Weber, bir toplumunda insanların güçlü ve eşit haklara sahip olabilmleri için belli bir statüye sahip olmaları gerektiğini söylüyor. İşte biz de bu temel çıkış noktasından hareketle Hollanda’da daha güçlü ve eşit haklara sahip olabilmemiz için “azınlık” statüsüne sahip olmamız gerektğini söylüyoruz. Çünkü azınlık olarak sayıldığımızda AKE tekrar okullarda ders olarak verilecek islamofobi’de bitecek. Çünkü İslam dini de deyim yerindeyse dokunulmazlık ve saygınlık statüsünü kazanacak. Bu satatüyü kazanmak için de Türk toplumu olarak biraraya gelip bir strateji çizmemiz gerekiyor. Çünkü hepimiz biliyoruz ki haklar verilmez alınır. Strateji; “Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol” demektir. Statü ise “Bir toplumun içinde bir kimsenin veya (bir azınlığın) kazandığı saygınlık; konum” demektir. Peki bizim bugün Hollanda’da toplumu içindeki yerimiz statümüz, konumumuz nedir? Tek kelimeyle: “Yabancı” (allochtoon). Biz bu satatü ve konumdan süratle çıkıp aynen Frisliler gibi saygın bir ‘azınlık’ stütüsüne kavuşmalıyız. Bu cümleden hareketle bu strateji ve statü konusunu çözüme kavuşturabilmek için Türk toplumunun seçkin önderlerini ve değerli basın mensubu arkadaşlarımızı bu konuda daha duyarlı olmaya birlikte hareket etmeye davet ediyoruz. Nasıl ki Başbakan Yardımcımız Sayın Bekir Bozdağın dediği gibi artık hepimiz bir olmalıyız, birlikte çalışmalıyız ve de Hollanda’da birlikte yaşama kültürünü haya geçirmeliyiz. Yine Sayın Büyükelçimizin de güzelce belirttiği gibi her konuda önce bilgilenip sonra bilinçlenip daha sonra da harekete geçmenin tam zamanınıdır. Öyleyse şimdi harekete geçmek zamanıdır. En derin saygılarımızla.”
Toplantıda ayrıca Cebeci’nin kendi yazdığı ve SİOT yayınlarından çıkan kitaplar da Bekir Bozdağ’a hediye etti.
Rotterdam de Doelen salonunda vatandaşlarla bir araya gelen Başbakan Yardımcısı Bozdağ’a Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan ve Türk vatandaşları önemli öneri, görüş ve bilgilendirmelerde bulundu:
Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topululuklar Başkanlığı tarafından düzenlenen Hollanda Buluşmasını tarihi bir gün olarak değerlendiren Cebeci, toplantıda şu görüşleri dile getirdi “Hollanda’daki Türk toplumunun en büyük sorunlarından birisi çocuklarımızın ve gençlerimizin Anadili ve Kültürü Eğitimi (AKE)’nden yoksun yetişmeleridir. Bunun sonucu da entegrasyon değil; asimilasyondur. Oysa Hollanda’da ulusal azınlık olarak tanınan Frisliler’in de 1960’lı yıllarda değil okullarda AKE almaları velilerin okul bahçesinde kendi anadilleriyle konuşmaları bile yasaktı. Verilen hukuki mücadele sonucunda bugün Frisland bölgesinde Hollandaca’nın yanında Frisce dilinde eğitim verilmektedir. Frisland bölgesinde resmi toplantılarda Frisce konuşuluyor ve medyada Frisce yayın yapılıyor. Çünkü Frisli kardeşlerimiz Hollanda’da ulusal azınlık olarak tanınmaktadır. Frisliler, Avrupa Konseyi’nin kabul ettiği “Ulusal Azınlıkları Korumaya Dair Sözleşme” kapsamına alınmışlardır. Bu cümleden olarak bütün ulusal azınlıkları dilleri, dinleri ve kültürleri devlet koruması ve güvencesi altındadır. Biz de Hollanda’da yaşayan bütün göçmenlerin aynı Sözleşme kapsamına alınmasını talep ediyoruz. Eğer bu sağlandığı zaman AKE dersleri tekrar verilebileceği gibi islam karşıtlığı ve islamofobi’de duracaktır. Çünkü müslümanlar da azınlık statüsüne alınacaklar; böylece dilleri ve dinleri devlet tarafından koruma altına alınmış olacaktır. Büyük sosyolog Max Weber, bir toplumunda insanların güçlü ve eşit haklara sahip olabilmleri için belli bir statüye sahip olmaları gerektiğini söylüyor. İşte biz de bu temel çıkış noktasından hareketle Hollanda’da daha güçlü ve eşit haklara sahip olabilmemiz için “azınlık” statüsüne sahip olmamız gerektğini söylüyoruz. Çünkü azınlık olarak sayıldığımızda AKE tekrar okullarda ders olarak verilecek islamofobi’de bitecek. Çünkü İslam dini de deyim yerindeyse dokunulmazlık ve saygınlık statüsünü kazanacak. Bu satatüyü kazanmak için de Türk toplumu olarak biraraya gelip bir strateji çizmemiz gerekiyor. Çünkü hepimiz biliyoruz ki haklar verilmez alınır. Strateji; “Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol” demektir. Statü ise “Bir toplumun içinde bir kimsenin veya (bir azınlığın) kazandığı saygınlık; konum” demektir. Peki bizim bugün Hollanda’da toplumu içindeki yerimiz statümüz, konumumuz nedir? Tek kelimeyle: “Yabancı” (allochtoon). Biz bu satatü ve konumdan süratle çıkıp aynen Frisliler gibi saygın bir ‘azınlık’ stütüsüne kavuşmalıyız. Bu cümleden hareketle bu strateji ve statü konusunu çözüme kavuşturabilmek için Türk toplumunun seçkin önderlerini ve değerli basın mensubu arkadaşlarımızı bu konuda daha duyarlı olmaya birlikte hareket etmeye davet ediyoruz. Nasıl ki Başbakan Yardımcımız Sayın Bekir Bozdağın dediği gibi artık hepimiz bir olmalıyız, birlikte çalışmalıyız ve de Hollanda’da birlikte yaşama kültürünü haya geçirmeliyiz. Yine Sayın Büyükelçimizin de güzelce belirttiği gibi her konuda önce bilgilenip sonra bilinçlenip daha sonra da harekete geçmenin tam zamanınıdır. Öyleyse şimdi harekete geçmek zamanıdır. En derin saygılarımızla.”
Toplantıda ayrıca Cebeci’nin kendi yazdığı ve SİOT yayınlarından çıkan kitaplar da Bekir Bozdağ’a hediye etti.