Gümüşhane Haberleri
2020-04-25 10:34:50

HİLKATTE KUSUR ARAMAK YAHUT TEKNİĞİN VE TEKNOLOJİNİN İTHALİ

Furkan Akçay

25 Nisan 2020, 10:34

İnsanın şerefi neresindedir ? Bu soruya esaslı bir cevap verebilmek için şeref nedir, insanın şerefi fıtratından bağımsız düşünülebilir mi gibi sorulara cevap aramak gerekir. Sorduğumuz ilk soruya İsmet Özel’in cevabı şöyledir: ”Tüm hayvanlar ağızlarını yiyecek ve içeceklere götürür yalnızca insanlar yemek ve içeceklerini yemeğe götürür” yani insanın şerefi yemeğini ağzına götürmesindedir bunun anlamıda, Allah’ın Rezzak ismine akıl erdirmekle birlikte bundan öte buna iman etmesidir. 

Fıtrat kelimesinin dilimizdeki karşılıklarından birisi de hilkattir. Allah’ın El-Halik isminin tezahürüdür. Yola çıkarken evvela hilkatte kusur olmadığını bileceğiz, hilkatte kusur olmadığına inanıyoruz ancak hilkate uygun bir yaşamı da gerek her bir insan teki olarak gerek toplum olarak imkan dahilinde görmüyoruz. Tekniğin ve teknolojinin belirlediği zihin kalıpları içinde hilkate uygun bir hayat fazla iyimser bir düşünceden daha fazlası değildir.Bu ifadeleri daha sarih kılmak maksadıyla şu açıklamaları yapmak yerinde olacaktır.Kullandığımız her alet ancak onu ortaya çıkaran zihnin işleyiş dünyasından farklı kullanılamaz, misal traş bıçağı ile ağaç kesilemeyeceği gibi balta ile de traş olunamaz. Bugün hemen hepsini batıdan ithal ettiğimiz araçların bize aynı zamanda batının zihin dünyasını da beraberinde getirdiğini anlamak pek güç olmamalı, peki bunun ne sakıncası var ?

Goethe: “Ya örs olacaksın ya çekiç.” Her halükarda efendi olacaksın, yani tanrı.Batı insanı eşyayı keyfince tasarruf eder. Ama doğu doğa ile her zaman kardeşlik içindedir. Eşya hiçbir zaman istismar edilecek bir nesne olmamıştır. Gelir elde etmek için yunus balıklarından yağ çıkarmak,martıların tüylerini yolup kuş tüyü ticareti yapmak batılı zihnin sınırları içinde rasyonel görülebilir ancak kuşlara yem vermek için vakıf kuran bir medeniyetin kuş tüyü ticareti için martıları öldürmesi, padişah fermanıyla koruma altına alınan yunusların vücutlarından çıkarılan yağların iktisadi değere dönüştürülmesi için öldürülmesi doğulu zihne ya da hilkate uygun mudur?

Tekniğin ve teknolojinin ilerleme hızı o kadar fazla ki bu dönüşüme uyum sağlamak çabasından kurtulup tekniğin ve teknolojinin temelleri ve bizden neleri aldığı hakkında derinlemesine bir kavrayıştan bizi uzak tutuyor.

Gökdelenlerimiz olduğu için seviniyorken ayaklarımız toprağa basmıyor diye üzülmüyoruz. Çocuklarımız ellerindeki aletlerle bütün bir dünyanın etkisi altında kalıyor diye sevinirken tavuk ve yumurta arasında ki bağı kuramıyor diye üzülmüyoruz. Zenginlerin gittikçe zenginleştiğini görüp ülkemizin iktisadi durumu hakkında ümitvar olurken daha iyi arabalara binmek için köylünün ahırından bir inek daha çaldığımız için üzülmüyoruz.

1970 ‘li yıllarda en fazla gelir elde eden kişi ile en az gelir elde eden kişi arasındaki farkın en düşük olduğu ülke Türkiye’ydi. Başka bir ifade ile insan şeref ve haysiyetine yani fıtratına yaraşır bir hayatın hala mümkün olduğu tek ülke Türkiye’ydi diyebiliriz.

Yaptırdığımız sigortalar akrabalarımızın, dostlarımızın güvencesinden daha büyük bir yer tutuyor  hayatlarımızda, birçok meslek erbabı bilgilerini satarak hayatlarını temin ediyor.”Bir insanın bir diğer insan için anlamı sadece bir görevli olmasıyla sınırlı. Bütün haklar toplumsal  kurumlara devredilmiştir, görevlerde onlardan beklenir. Hiçbir insan bir başka insanın insanlığına iltica etmez herkes toplumsal bir mültecidir.”der İsmet Özel.

İnsanın tüm değeri Pazar sistemi içinde kavranıyor. Bu yüzden insan da tek boyutlu bir bakış açısıyla iktisadi yönüyle kavranıyor. Sanatın da sinemanın da başarısı iktisadi başarısıyla sitemin başarısını tahkim ettiği ölçüde kavranıyor. Ahlak da bu menfi durumdan payını almış durumda. Ahlaki davranış “ahde vefa” prensibi içinde değil ticaret kanunun uluslararası ticaret sisteminin ve sermayenin hızlı akışının bozulmaması için getirdiği sıkı normlar bağlamında kavranılıyor, yani namuslu davranış ahlaki olmayabilirken piyasanın çarklarına eklenen küçük dişliler sistemin işleyişine katkı sağladığı ölçüde ahlaklı sayılıyor. 

HZ.Muhammed miraca çıktığı zaman kendisine birçok ikramda bulunuldu ancak burada konumuz açısından en çok zikredilmeye değer olan kendisine süt ve şarap ikram edilmesidir, HZ.Cebrail süt ve şarabı getirir ancak HZ.Muhammed sütü seçer ve bunun üzerine HZ.Cebrail “Sen fıtratı tercih ettin” der. Bu hadisenin de neye tekabül ettiği şahsımca pek aşikardır. 

Yorumlar (3)

Büşra Akçay Yilmaz 4 Yıl Önce

Seninle gurur duyuyoruz canım kardeşim tebrik ediyorum yolun bahtın açık olsun

Muammer KELEŞ 4 Yıl Önce

Gayet güzel yolda ilerliyorsun Rabbim utandırmasın.güzel bir makale selamlar

Mehmet S. 4 Yıl Önce

Tebrikler çok güzel bir yazı..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.