Türk siyasetinin son yıllarda en çok kullandığı cümle herhalde “Biz size efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik” sözüdür. Fikriyatıma göre de bu ifade birçok değerli isim tarafından, gereği de yerine getirilerek söylenmektedir. Cümle, gelişi güzel sarf edenler için olmasa da hayat felsefesi olarak kabul edenlere şahsiyet kazandırmakta, sadece bu dünya için değil ahiret için de artı değer oluşturmaktadır.
Efendi - hizmetkâr ilişkisini sadece siyaset ile sınırlandırmak ta yanlış olur. Toplumun her hangi bir kademesinde görev alan kişi de, makamın mağrurluğuna kapılabilir. Yaptıklarının soytarılıktan ileri gitmediğinin farkına varmadan kendisini “Kral Faruk” zannedebilir. Bu durum nefis terbiyesi eksikliğinden kaynaklanır.
Gazeteciliği ele alalım. Mesleğin doğasında var olan gücü toplum yararına değil de kendi menfaatleri doğrultusunda kullananlara sıkça rastlamak mümkün. Ulusal basında olduğu gibi yerel basınımızda bu kısırdöngü içerisinde çırpınıp durmaktadır. Yapılan yayınlar belirli şahıslar veya kurumlar üzerinde sabit kalabilmektedir. Takıntı haline gelen hastalıklı düşünceler maalesef yayın politikası olarak kabul görmektedir.
İşte bu noktada, geride bıraktığımız 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle “Gazeteci Meslek Etik İlkeleri “ olarak belirlenen maddelerden birkaç tanesini hatırlatmakta fayda görüyorum.
***** Gazetecilik kamu görevidir; gazetecinin temel amacı haber ve yorum üreterek halkı ve kamuoyunu bilgilendirmektir. Gazetecilik, özel amaç ve çıkarlara alet edilemez; haber ve bilgiyi yayımlamak ya da yayımlamamak karşılığında maddi manevi çıkar sağlanamaz, hediye kabul edilemez.
*****Gazetecinin halka ve kamuoyuna karşı mesleki sorumluluğu, işverenine ve kamu otoritelerine karşı sorumluluğundan önce gelir.
***** Gazeteci, devlet başkanından sade vatandaşa kadar, haber kaynağı kişi ve kurumlarla iletişimini meslek kuralları içinde kalarak yürütür. Gazetecilik görevinin ötesine geçerek, haber kaynaklarıyla bütünleşmez, özdeşleşmez. Bu bağlamda, hükümetin ve resmi-özel kişi ve kuruluşların sözcüsü ve elemanı; gizli servis ajanı, polis, asker, bürokrat, politikacı, parti militanı, şirket yöneticisi, bankacı, tüccar, vb. gibi davranamaz, yayın yapamaz; yalnızca gazetecilik yapar.
***** Gazeteci ve yayın organı, ideolojik, siyasal, ekonomik, örgütsel tercihleri doğrultusunda yayın yapmak istediğinde bunu dürüstçe açıklar, “tarafsızlık” maskesinin arkasına saklanmaz.
Birkaç etik ilkeyi zikrettiğim bu yazı sadece gazeteciler olarak bizlerin kendimize çekidüzen vermemiz için kaleme alınmamıştır. Her ne kadar mesleğimizden örnek vererek iğneyi kendimize batırsak da, atasözünde olduğu gibi bir de çuvaldız gerçeği ortadadır. Kişi ve kurumların vatandaşı; doğduğu bölge, siyasi görüş, akrabalık ilişkileri gibi sınıflandırıp ayrışmaya sebep olacak uygulamalarda bulunma hakkı yoktur. İdareci memuruna, memur vatandaşına, vatandaşta devletine ve idarecilerine saygılı olmak zorundadır. Sevgili peygamberimizin Veda Hutbesi’nde zikrettiği gibi “ Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır.”
Selam ve Dua ile…
Efendi - hizmetkâr ilişkisini sadece siyaset ile sınırlandırmak ta yanlış olur. Toplumun her hangi bir kademesinde görev alan kişi de, makamın mağrurluğuna kapılabilir. Yaptıklarının soytarılıktan ileri gitmediğinin farkına varmadan kendisini “Kral Faruk” zannedebilir. Bu durum nefis terbiyesi eksikliğinden kaynaklanır.
Gazeteciliği ele alalım. Mesleğin doğasında var olan gücü toplum yararına değil de kendi menfaatleri doğrultusunda kullananlara sıkça rastlamak mümkün. Ulusal basında olduğu gibi yerel basınımızda bu kısırdöngü içerisinde çırpınıp durmaktadır. Yapılan yayınlar belirli şahıslar veya kurumlar üzerinde sabit kalabilmektedir. Takıntı haline gelen hastalıklı düşünceler maalesef yayın politikası olarak kabul görmektedir.
İşte bu noktada, geride bıraktığımız 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle “Gazeteci Meslek Etik İlkeleri “ olarak belirlenen maddelerden birkaç tanesini hatırlatmakta fayda görüyorum.
***** Gazetecilik kamu görevidir; gazetecinin temel amacı haber ve yorum üreterek halkı ve kamuoyunu bilgilendirmektir. Gazetecilik, özel amaç ve çıkarlara alet edilemez; haber ve bilgiyi yayımlamak ya da yayımlamamak karşılığında maddi manevi çıkar sağlanamaz, hediye kabul edilemez.
*****Gazetecinin halka ve kamuoyuna karşı mesleki sorumluluğu, işverenine ve kamu otoritelerine karşı sorumluluğundan önce gelir.
***** Gazeteci, devlet başkanından sade vatandaşa kadar, haber kaynağı kişi ve kurumlarla iletişimini meslek kuralları içinde kalarak yürütür. Gazetecilik görevinin ötesine geçerek, haber kaynaklarıyla bütünleşmez, özdeşleşmez. Bu bağlamda, hükümetin ve resmi-özel kişi ve kuruluşların sözcüsü ve elemanı; gizli servis ajanı, polis, asker, bürokrat, politikacı, parti militanı, şirket yöneticisi, bankacı, tüccar, vb. gibi davranamaz, yayın yapamaz; yalnızca gazetecilik yapar.
***** Gazeteci ve yayın organı, ideolojik, siyasal, ekonomik, örgütsel tercihleri doğrultusunda yayın yapmak istediğinde bunu dürüstçe açıklar, “tarafsızlık” maskesinin arkasına saklanmaz.
Birkaç etik ilkeyi zikrettiğim bu yazı sadece gazeteciler olarak bizlerin kendimize çekidüzen vermemiz için kaleme alınmamıştır. Her ne kadar mesleğimizden örnek vererek iğneyi kendimize batırsak da, atasözünde olduğu gibi bir de çuvaldız gerçeği ortadadır. Kişi ve kurumların vatandaşı; doğduğu bölge, siyasi görüş, akrabalık ilişkileri gibi sınıflandırıp ayrışmaya sebep olacak uygulamalarda bulunma hakkı yoktur. İdareci memuruna, memur vatandaşına, vatandaşta devletine ve idarecilerine saygılı olmak zorundadır. Sevgili peygamberimizin Veda Hutbesi’nde zikrettiği gibi “ Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır.”
Selam ve Dua ile…