Günü büyük mutlulukla geçiren köylüler akşam saatlerinde evlerine çekildi. Herkesin gözlerinin içi gülüyordu. Baltazar eşkıyasının dalı budağı budanmış üç adamı ile kalmıştı. Huskalı Deli Esma’nın geceyi köyde geçirecek olması onlara güven veriyordu.
Gece ilerlemişti. Akort Mevlit’in dışında herkes çoluk çocuk başını yastığa çoktan koydu. Köyün en yukarısındaki toprak damlı evinde oturuyordu Akort Mevlit. Evi köye hakim bir noktadaydı. Köyün her tarafını görüyordu. Hiçbir evde ışık yoktu kendi evinden başka. Huskalı Deli Esma ile Leyla da çoktan uykuya dalmışlardı.
Saatler gece yarısını geçiyordu ki, Zermutlu Kürşat, patika Aras yolundan köye girdi. Köyde kimse yaşamıyormuş gibi bir hal vardı. Ermenilerin kesemediği asırlık ceviz ağaçlarının altından geçti. Kürdali Sabri’nin evinin boynuna gelince geriye dönüp baktı. Akort Mevlit’in evinin ışığının yandığını gördü. Eve yukarı yürüdü. Rampa yolu tıknefes çıkabildi. Soluk soluğaydı. Derin derin soluk alıp verdi. Kendini rahat hissedince kapıyı yumrukladı. İçerden bir ses:
-Kim o? diye seslendi.
-Benim Mevlit abi, Zermutlu Kürşat.
Kapı büyük bir gıcırtıyla açıldı.
-Hayırdır Zermutlu. Gecenin bu saatinde?
-Baltazar’ın yanından geliyorum.
-Ne dedin?
-Baltazar’ın yanından geliyorum dedim abi.
-Hele gel içeri.
-Yok oturmayayım da diyeceklerim var.
Kapı önündeki ağaç iskemlelere oturdular. Akort Mevlit, sorusuna cevap almak istiyordu.
-Çabuk söyle ne işin vardı Baltazar’ın yanında be adam?
-Dinle Mevlit abi, o, beni kendi adamı sanıyor. Ama öyle değilim. Bana Huskalı Deli Esma’yı sordu.
-Eee?
-Ben de köyde olduğunu söyledim.
-Ne yaptın ne yaptın?
-İşte ben de onun için gece yarısı buradayım. Ellerinden zor kurtuldum. Uyumalarını bekledim. Uyuduklarına kanaat getirince, karanlıktan da yararlanarak kaçtım. Doğruca buraya geldim. Kaçmadan önce adamlarına yatın uyuyun, yarın akşam köyü basıp Huskalı Deli Esma’yı öldürüp köyü yakıp yıkacağız diye talimat verdi.
-Gördün mü yaptığın işe.
-Esma ablaya da Baltazar’ın buraya geleceğini söylemeye geldim. Tedbir alıp Baltazar’ı yakalasın diye.
-Ne zaman gelecek dedin?
-Yarın akşam.
-Bekle beni üzerimi giyineyim.
-Tamam abi.
Birlikte evin rampa yolunu indiler. Köyün meydanına geldiler.
-Uyuyorlar ama uyandırmamız lazım.
Yetim Ali’nin evine yöneldiler. İki katlı evin üstten giriş kapısını önce yavaşça daha sonra hızlıca çalmaya başladı.
Kısa bir süre sonra Yetim Ali’nin sesi duyuldu, “Kim o?” diye sordu.
-Benim Ali. Mevlit.
-Hangi Mevlit?
-Akort Mevlit.
Yetim Ali kapıyı açtı. Ay ışığında meraklı gözlerle Akort Mevlit’in yüzüne baktı. Yanındaki Zermutlu Kürşat’ı görünce merakı daha da arttı.
-Hayrola inşallah.
-Huskalı Esma ile görüşmemiz lazım Ali.
-Ne görüşeceksiniz Mevlit, uyuyor.
Gürültüye Mehmet Çavuş, karısı Hayriye de uyanmış onlar da kapıya geldiler. Neler olup bittiğini anlamak istiyorlardı.
-Ne oldu Akort Mevlit.
-Esma ile Leyla’yı görmemiz lazım Mehmet Çavuş.
-Gecenin bu saatinde mi?
-Baltazar yarın akşam adamları ile bu köyü basacakmış Esma’yı yakalamak için.
-Kim diyor?
-Kürşat, yanından geliyor Mehmet Çavuş.
Gece oldukça sıcaktı. Kapının önündeki peykeye otururlarken Gülsüm hatun Esma ve Leyla’yı uyandırmaya gitti. Biraz sonra üstleri giyinmiş bir şekilde geldiler.
-Hayırdır Zermutlu Kürşat?
-Abla, Baltazar’ın yanından geliyorum.
-Ne işin vardı onun yanında?
-Üç adamı geldi aldılar beni. Baltazar bana seni sordu.
-Sen ne dedin?
-Köyde olduğunu söyledim abla yoksa öldürecekti beni.
-İyi etmişsin.
-Kaç kişi var yanında?
-Benim gördüğüm üç.
-Tamam.
-Abla, zorla yerini söylettiler, silahı başıma dayadılar.
-Üzülme Zermutlu, iyi ki söylemişsin. Yarın onu almağa gidecektik. İşimiz kolaylaştı, şimdi o bizim ayağımıza gelecek. Büyük bir kolaylık sağladın bize.
-Ben gideyim abla, var mı benden bir isteğin?
-Bir yere gitmiyorsun, dedi Mehmet Çavuş, gecenin bu vaktinde seni kurda kuşa yem edemeyiz. Köyüne buradan çok yol var.
-Olsun Mehmet emmi giderim ben, bir şey olmaz.
-Mehmet Çavuş doğru söylüyor, dedi Yetim Ali, alt katta boş bir odamız var, Baltazar gelip yakalanıncaya kadar burada kalacaksın.
Zermutlu Kürşat’a kalacağı oda gösterildi.
-Bana da müsaade, dedi Akort Mevlit.
-Sağol Mevlit abi. Gidin rahat uyuyun, korkuya mahal yok.
-Biliyorum Esma, biliyorum.
Yetim Ali, karısı Gülsüm, Mehmet Çavuş, karısı Hayriye, Huskalı Deli Esma ve Leyla, boş olan büyük odaya geçtiler. Leyla:
-Ben bir çay koyayım, dedi.
-İyi olur kızım.
Bir süre konuşmadan ve birbirlerine bakmadan düşündüler. Sessizliği Huskalı Deli Esma bozdu:
-Korkacak bir şey yok. Az önce de söylediğim gibi yarın onu dağdaki ininden alacaktık ama şimdi o kendi ayağı ile geliyor.
-Kızım, dedi Yetim Ali, Kutlu Temel’den başka kimsede silah yok. İki kişi nasıl baş edeceksiniz onunla?
-İki kişi değiliz emmi.
-Nasıl yani?
-Biz dağılmadan önce konuşmuştuk. Toplanacağımız yere herhangi birimiz gelmezsek mutlaka o köye toplu halde gideceğiz kararına varmıştık.
-Yani?
-Leyla ile ben toplanacağımız yere gidemeyeceğimiz için bizim sekiz cengaver bizim köye gelecekler.
-Öyle mi?
-Evet. Baltazar da böylece baskın yapayım derken baskın yiyecek.
-Öyle desene kızım. Oh, içim rahatladı. Sen de bir şey söylesene Mehmet Çavuş. Kızım Leyla nerede kaldı çaylar?
-Getiriyorum baba.
(Devamı var)