Bu aralar önemli gün ve hafta kutlamaları ile birlikte sırası gelen savılıyor. Geçen hafta anneler gününden bahsetmiştik. Her hafta değil ama bu hafta istisnai olarak yoğun istek ve manevi baskılar neticesinde, Eczacılar gününe ve eczacılık mesleğine, haliyle sağlık-insan sektörüne değinmeye çalışacağız…
14 Mayıs 1839 tarihinde Mektebi Tıbbiyei Adliyei Şahaneye bağlı, eczacılık mesleğine yönelik, bağımsız olarak eğitim vermek üzere bir sınıf açılmıştır. Ülkemizde, eczacılık öğretimine başlanmasının yıl dönümü olan 14 Mayıs, 1968 yılından beri Eczacılık Günü olarak kutlanmaktadır.
Öyle bir zamanda yaşar olduk ki her şey nakit olarak düşünülmeye başlandı. Artık meslek seçerken bile yetenek, ilgi alanları sevmek bir yana ilerde nasıl iş bulurum maddi olarak nasıl rahat edebilirim sorularının cevapları karşımıza çıkmaya başladı. Mesleki olarak ta bu seçim gençlerimizi de her geçen gün biraz daha olumsuz olarak etkilemekte. Bir zamanlar mühendislik furyasından öğretmenliğe geçişte, eğitim fakültelerinin puanları birden fırlamıştı. O da geldi geçti ama tıbbiye-diş hekimliği-eczacılık meslekleri prestijlerini hep devam ettirdiler. Biraz da bizim halkın bakış açısı ile her ne kadar biraz dejenere gibi olmuş olsa da yine gözde meslekler içerisinde ikamelerini devam ettirmekteler. Dedik ya başta her şeyi nakit olarak düşünmeye başladığımız bu dönemlerde artık mesleklerin onursal ifadeleri ikinci anlamlarına yüklenmiş durumda. Eczacılık fakültesini bitirenler maalesef ki artık birer esnaf olarak görülmekte. Açarsın bir dükkan olur biter mantığını acaba ne kadar eczacılık mezunu kabul edebilir. Sadece Eczacılık mesleği bir eczane açmakla mı oluyor acaba. Eğitim açısından bakıldığında ilaç sektörünü içerisine almakla beraber kimyanın kapsadığı alanları da kapsadığını görmekteyiz. Sadece bir dükkan penceresi ile bakıldığında esasen eczacılarımıza haksızlık etmiş meslek alanını daraltmış olmaz mıyız?
Ankara'da görüştüğümüz eczacı dostlarımız artık işin de, mesleğin de eskisi gibi olmadığını söylüyorlar. Hangi biri ile konuşursanız konuşun kimse halinden memnun değil. Davulun sesi uzaktan hoş gelir hesabı bize kalsa dünyaları kazanıyorlar. Fakat anlaşılan o ki dışardan göründüğü gibi de değil. Eskisi gibi kazançlar yüksek değil, değişen kanunlar, uygulamalar, değişiklikler birçok yük ve sorumluluk getirmekte. Tabi ki her mesleğin kendine has bir icrası ve bununla beraber sorumluluğu ve zorluğu var kim ne derse desin insanla uğraşmak en zoru olsa gerek. Sağlık sektöründe iseniz bu bire bir olarak karşınıza çıkmakta… Bir de işin kurumsal bazdaki ilişkilerini buna eklersek büyük bir sabıra sahip değilseniz cesediniz kuvvet ve muhtemelle yakışıklı olacaktır.
Yıllarını vermiş emekle bir meslek sahibi olmuş olan herkes doğal olarak emeklerinin karşılığını almak isteyecektir ama bu karşılık her zaman maddi ve nakit olarak düşünülmemelidir. Manevi olarak nitelendireceğimiz karşılıklarda göz ardı edilmemelidir. Özellikle tıp mesleği ile uğraşanlarda doktoru, diş hekimi, eczası, hemşiresi, sağlık memuru vs. tüm meslekler içerisinde insan sağlığını içerisine alan tüm branşlarda bunu daha yoğun olarak yaşamaktayız. İnsanın en hayırlısı insana yardımcı olandır şiarı ve hizmet nimettir düsturu içerisinde hareket eden bir anlayış içerisinde olduğumuz sürece maddi ve manevi olarak kazanan taraf her zaman bizim olacağımızdan şüpheniz olmasın. Hangi meslekten hangi işten olursak olalım bir bütün içerisinde hepimizin birbirimize ihtiyacı olacaktır. Sadece kaz tavuk hesabı ile nereye kadar varabiliriz. Bu hesap içerisinde ki kazanca kazanç diyebilir miyiz acaba? Ne kadar verebiliyor sak esasen o kadar kazanıyoruzdur… Kazanç kavramını hizmette nakite çevirebildiğimiz ölçüde likitidemiz vardır demektir.
Nerden girdik nerden çıktık diyeceksiniz belki de ama bu gün ki yaşantı içerisinde mesleki eleştirilerimizi yaparken işin dışardan göründüğü gibi olmadığını kabul ederek, düşünerek yorumlamaya çalışalım. Diğer taraftan da elimizde bulunan imkanları düşünerek bunu insanlığa hizmette paylaşmayı yerine göre emeğini, zamanını, ilacını, ekmeğini paylaşarak mal sevdalısı olmadan Büyüklerin ahlakı ile şuurlanmak her zenginin ölçüsü olsa güzel olmaz mı? Sağlık sektöründe en çok paraları kazanan olarak nitelendirdiğimiz vergi rekortmenleri listesine giren meslek sahiplerinin mesleki ve insani onurlarını, bıçak parasına, haksız kazanca bırakmadan dürüstçe başarabilirsek ne ala… Bu haseple tüm eczacılarımızın günü kutlu manada kutlu olsun… Gününüz kutlu olsun Sümocan, Nur Abla, Baki Abi…
SevgiveSaygılar…
14 Mayıs 1839 tarihinde Mektebi Tıbbiyei Adliyei Şahaneye bağlı, eczacılık mesleğine yönelik, bağımsız olarak eğitim vermek üzere bir sınıf açılmıştır. Ülkemizde, eczacılık öğretimine başlanmasının yıl dönümü olan 14 Mayıs, 1968 yılından beri Eczacılık Günü olarak kutlanmaktadır.
Öyle bir zamanda yaşar olduk ki her şey nakit olarak düşünülmeye başlandı. Artık meslek seçerken bile yetenek, ilgi alanları sevmek bir yana ilerde nasıl iş bulurum maddi olarak nasıl rahat edebilirim sorularının cevapları karşımıza çıkmaya başladı. Mesleki olarak ta bu seçim gençlerimizi de her geçen gün biraz daha olumsuz olarak etkilemekte. Bir zamanlar mühendislik furyasından öğretmenliğe geçişte, eğitim fakültelerinin puanları birden fırlamıştı. O da geldi geçti ama tıbbiye-diş hekimliği-eczacılık meslekleri prestijlerini hep devam ettirdiler. Biraz da bizim halkın bakış açısı ile her ne kadar biraz dejenere gibi olmuş olsa da yine gözde meslekler içerisinde ikamelerini devam ettirmekteler. Dedik ya başta her şeyi nakit olarak düşünmeye başladığımız bu dönemlerde artık mesleklerin onursal ifadeleri ikinci anlamlarına yüklenmiş durumda. Eczacılık fakültesini bitirenler maalesef ki artık birer esnaf olarak görülmekte. Açarsın bir dükkan olur biter mantığını acaba ne kadar eczacılık mezunu kabul edebilir. Sadece Eczacılık mesleği bir eczane açmakla mı oluyor acaba. Eğitim açısından bakıldığında ilaç sektörünü içerisine almakla beraber kimyanın kapsadığı alanları da kapsadığını görmekteyiz. Sadece bir dükkan penceresi ile bakıldığında esasen eczacılarımıza haksızlık etmiş meslek alanını daraltmış olmaz mıyız?
Ankara'da görüştüğümüz eczacı dostlarımız artık işin de, mesleğin de eskisi gibi olmadığını söylüyorlar. Hangi biri ile konuşursanız konuşun kimse halinden memnun değil. Davulun sesi uzaktan hoş gelir hesabı bize kalsa dünyaları kazanıyorlar. Fakat anlaşılan o ki dışardan göründüğü gibi de değil. Eskisi gibi kazançlar yüksek değil, değişen kanunlar, uygulamalar, değişiklikler birçok yük ve sorumluluk getirmekte. Tabi ki her mesleğin kendine has bir icrası ve bununla beraber sorumluluğu ve zorluğu var kim ne derse desin insanla uğraşmak en zoru olsa gerek. Sağlık sektöründe iseniz bu bire bir olarak karşınıza çıkmakta… Bir de işin kurumsal bazdaki ilişkilerini buna eklersek büyük bir sabıra sahip değilseniz cesediniz kuvvet ve muhtemelle yakışıklı olacaktır.
Yıllarını vermiş emekle bir meslek sahibi olmuş olan herkes doğal olarak emeklerinin karşılığını almak isteyecektir ama bu karşılık her zaman maddi ve nakit olarak düşünülmemelidir. Manevi olarak nitelendireceğimiz karşılıklarda göz ardı edilmemelidir. Özellikle tıp mesleği ile uğraşanlarda doktoru, diş hekimi, eczası, hemşiresi, sağlık memuru vs. tüm meslekler içerisinde insan sağlığını içerisine alan tüm branşlarda bunu daha yoğun olarak yaşamaktayız. İnsanın en hayırlısı insana yardımcı olandır şiarı ve hizmet nimettir düsturu içerisinde hareket eden bir anlayış içerisinde olduğumuz sürece maddi ve manevi olarak kazanan taraf her zaman bizim olacağımızdan şüpheniz olmasın. Hangi meslekten hangi işten olursak olalım bir bütün içerisinde hepimizin birbirimize ihtiyacı olacaktır. Sadece kaz tavuk hesabı ile nereye kadar varabiliriz. Bu hesap içerisinde ki kazanca kazanç diyebilir miyiz acaba? Ne kadar verebiliyor sak esasen o kadar kazanıyoruzdur… Kazanç kavramını hizmette nakite çevirebildiğimiz ölçüde likitidemiz vardır demektir.
Nerden girdik nerden çıktık diyeceksiniz belki de ama bu gün ki yaşantı içerisinde mesleki eleştirilerimizi yaparken işin dışardan göründüğü gibi olmadığını kabul ederek, düşünerek yorumlamaya çalışalım. Diğer taraftan da elimizde bulunan imkanları düşünerek bunu insanlığa hizmette paylaşmayı yerine göre emeğini, zamanını, ilacını, ekmeğini paylaşarak mal sevdalısı olmadan Büyüklerin ahlakı ile şuurlanmak her zenginin ölçüsü olsa güzel olmaz mı? Sağlık sektöründe en çok paraları kazanan olarak nitelendirdiğimiz vergi rekortmenleri listesine giren meslek sahiplerinin mesleki ve insani onurlarını, bıçak parasına, haksız kazanca bırakmadan dürüstçe başarabilirsek ne ala… Bu haseple tüm eczacılarımızın günü kutlu manada kutlu olsun… Gününüz kutlu olsun Sümocan, Nur Abla, Baki Abi…
SevgiveSaygılar…