Gümüşhane Haberleri
2025-02-24 22:20:31

LİYAKÂT Mİ, SADAKÂT Mİ ?

Av. Ali Haydar DERELİ

24 Şubat 2025, 22:20

Toplumların ve kurumların yönetiminde iki temel yaklaşım sıkça karşı karşıya gelir: liyakat ve sadakat. Liyakat, kişinin bilgi, beceri ve yetkinliğine dayanılarak göreve getirilmesini ifade ederken, sadakat ise bireyin bağlılığı ve itaatkârlığını esas alır. Peki, başarıyı ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayan gerçek güç hangisidir?

Liyakat; hak edenin hak ettiği yerde olması anlamına gelmekte olup, yetenekli ve donanımlı insanların yönetimde yer almasını sağlar. Böylece, bir göreve veya mevkiye getirilecek kişinin bilgi, beceri ve tecrübe açısından en uygun kişi, yani ehliyetli olmasını amaçladığı için, aynı zamanda adaletli olmayı da sağlar. 

Yetki verilmesinde ehliyetin göz ardı edilmesi, sadece bireysel başarısızlıklara değil, sistemin çökmesine de neden olmaktadır. Niteliksiz insanların kritik mevkilere gelmesi, toplumu geriye götürür ve güveni sarsar. Tarih boyunca bilim, sanat ve devlet yönetimi gibi alanlarda büyük ilerlemeler, liyakat esas alındığında gerçekleşmiştir.

Liyakat ve ehliyet, aynı zamanda ahlaklı olmayı da gerektirir. Ahlak ise herkesin hakkını kendi hakkı gibi bilmek, korumak, hukuka uymak ve adalete iman etmekle gerçekleşir. Hakederek bir makama erişen kişi, görevini yaparken hakkı gözetmeye çalışır. Kendisini göreve getirenlerin değil, hukukun ve vicdanın yanında olur.  

Tarihte liyakatin başarıya götürdüğüne dair en önemli örneklerden biri Osmanlı Devleti’nin yükselme dönemindeki devşirme sistemidir. Osmanlılar, yetenekli gençleri küçük yaşta seçerek eğitimden geçiriyor ve devlet yönetimine hazırlıyordu. Bunun en seçkin örneği Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa’dır.

Abbasi Halifesi Harun Reşid ve oğlu Memun, devletin gelişmesi için bilim ve sanata büyük önem verdiler. Bağdat’ta Beytü’l Hikme (Bilgelik Evi) kurarak, farklı dinlerden ve milletlerden en yetenekli bilim insanlarını bir araya getirdiler. Liyakatle seçilen bu bilim insanları sayesinde tıp, astronomi ve matematik alanlarında büyük ilerlemeler kaydedildi.

Sadakat: Güvenilirlik mi, Körü Körüne Bağlılık mı?

Sadakat; kişinin belirli bir nesneye, kişiye, gruba, ideale, göreve veya bir davaya olan bağlanma duygusunu ifade eder. Sadakatte aranan en önemli kriter itaattir. 

İtaat, bir düzenin sağlanması için gereklidir. Ancak itaatin niteliği, sistemin işleyişini belirler. Akılcı bir itaate dayalı disiplin, kurumları güçlü kılarken, sorgusuz sualsiz itaat, bireyleri düşünmeyen ve eleştiremeyen bir hale getirir.

Liyakat ve ehliyetin olmadığı bir sistemde sadakat ve itaat, güç sahiplerinin devamlılığını sağlamaktan öteye geçemez. Bu da uzun vadede yozlaşmaya, toplumda adaletsizlik algısının artmasına ve insanların sisteme olan güveninin sarsılmasına yol açar. Bir kişinin sadece sadık olduğu için yükseltilmesi, ehliyetsizliğin yayılmasına ve yanlış kararların alınmasına yol açar.

Tarihte birçok devlet ve şirket, liyakat yerine sadakati esas aldıkları için zayıflamış ve başarısız olmuştur. Çevresine sadece kendisine bağlı kişileri toplayan yöneticiler, zamanla gerçeklerden kopar ve hatalarını göremez hale gelirler.

Osmanlı’nın çöküş döneminde liyakat yerine sadakat esas alınmaya başlanınca, saray içinde padişaha körü körüne bağlı olan kişiler yüksek mevkilere getirilmişti. III. Ahmet ve Lale Devri’nde sadık ama yeteneksiz yöneticiler, Osmanlı’nın askeri ve ekonomik alanda zayıflamasına ve çöküşüne neden olmuşlardır. Sırf damat olduğu için sadrazam olan Ferit Paşa, çöküşü daha da hızlandırmıştır.

Adolf Hitler, Nazi Almanyası’nda kendi fikirlerine tamamen sadık kişileri yüksek mevkilere getirmişti. Ancak Hermann Göring ve Heinrich Himmler gibi liyakatten yoksun, sadık ama yetersiz yöneticiler, stratejik hatalar yaparak yanlış kararlar alınca savaşın sonlarında Almanya’nın hızla çökmesine sebep olmuşlardır.

Başarılı ve güçlü bir sistem için liyakat ve sadakat dengeli bir şekilde yönetilmelidir. Ancak, liyakat olmadan sadakat üzerine kurulu bir yapı, uzun vadede çökmeye mahkûmdur. O nedenle bireylerin ve toplumların başarılı olabilmesi için öncelikle liyakati esas alması gerekir. Hak edenin hak ettiği yerde olduğu bir sistemde, hem bireyler hem de kurumlar güçlenir ve kalıcı başarı sağlanır. Liyakatle yönetilen sistemlerin yenilik, güç ve başarı getirdiğini, sadakat temelli yönetimlerin ise çoğunlukla yozlaşmaya ve yıkıma neden olduğunu asla unutmayalım. 

Sistemde Liyakat, İnsanda Ehliyet ve Devlette Adalet’in daim olması dileğiyle..

24.02.2025

Av. Ali Haydar DERELİ

Yorumlar (4)

Gümüşhaneli 1 Hafta Önce

En fakirleşen İl olmuşuz bir fabrikaya bile sahip olamamışız madenler iş alanları birer birer kapanmış demekki Gümüşhanede yetkili olanların liyakatli olmadığı ortada

Akıllı29 7 Gün Önce

Avukatım iyi yazdın ama günümüzde ikisini de dikkate almazlar. Torpilli olan yandaşlara görev var. Keşke liyakata baksalar ama nerde

Gümüşköylü 7 Gün Önce

Avukatım ey yazdın ama başlık eksik. Sadakatmı, liyakatmı yoksa torpilmi olmalıydı cevap belli. Önemli olan yandaş torpilli olmak. Öyle oluncada Gümüşhane ili Gümüşköy oluyo

OSMAN BAŞER 6 Gün Önce

Çok teşekkürler Haydarbey Bu yazıyı birkaç yere asmalı yada yüksek sesle okunmalı benbu yazına şapka çıkarırım Ben sgk da md y yaparken Başıma müdür diye Gece bekçisi Tlf sekreteri Kütüphane memuru Veznedar diye ayrı ayrı kişiler yüksek makamlara çıkarmak için imtihansız kadroya aradılar saygılar sgk nın durumu malum

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.