Tarih: 17 Ağustos 1999;
Saat: 03:02
Yer: Kocaeli/Gölcük
Yaşanan 7.5 Mw büyüklüğündeki deprem ülkemiz için kara bir gün yaşanmasına;
On binlerce yaşamın sona ermesine,
Yüzlerce kişinin sakat kalmasına,
Yüzbinlerce yapının zarar görmesine,
Altı yüz bini aşkın insanın evsiz kalmasına neden olmuştu.
Zihinlerimizde derin bir iz bırakan bu afetin birçok simgesi olmuş, en kalıcı olanı ise enkaz altında kalan vatandaşlarımıza kurtarma ekiplerinin ‘’ sesimi duyan varmı ‘’ diye seslenmesidir.
Bu topraklarda tarifi zor bu acıyı yüzlerce yıldır yaşamamıza rağmen bir türlü ders çıkaramayan bir toplum olma özelliğimizi korumaya devam etmekteyiz.
Bu gün ülkemizin hangi ilinde olursa olsun benzer büyüklükte bir depremin yaşanması durumunda ölüm oranlarında maalesef bir azalma olmayacaktır.
Çünkü yapılarımızın yarısından fazlası 1999 depremi öncesinde inşa edilmiş olup en son kullandığımız deprem yönetmenliğine uygun değildir.
Bu uygunsuzluk olası bir depremde yapılarımızın en az yüzde ellisinin hasar göreceğini, ölümle sonuçlanacak can kayıplarını yaşayacağımızı bizlere açıkça göstermektedir.
Durum bu kadar açıkken, 2007 yılı öncesi yapılan veya 2007 yılı sonrası denetimsiz yapılan yapıların içerisinde hala insanların yaşaması bir bakıma devletimizin acizliğini göstermektedir.
Buradan herhangi bir yapı içerisinde yaşayan bütün vatandaşlarımıza birkaç uyarıda bulunmak istiyorum.
Yapınız 2007 yılı deprem yönetmenliğine göre inşa edilmemişse,
Yapınız bir denetim firması tarafından özellikle betonarme aşamasında denetlenmemişse,
Yapınız 2 kat ve üzeri olup yığma bir yapı ise (kolonsuz),
Lütfen ama lütfen o yapıda barınmaktan bir an evvel vazgeçin.
Depreme dayanıksız yapı sahiplerinin özellikle yapısını başkasına kiralayan kişilerin para hırsından vazgeçip bir an evvel gerekli kuruluşlarla diyalog kurup yapısını boşaltması ve depreme dayanıklı şekilde inşa ettirmesi gereklidir.
Toplumumuzdaki en büyük yanılgılardan biriside yapı sahiplerinin yapılarının 2007 deprem yönetmenliğine uygun olmamasına rağmen o usta yaptı, şu müteahhit yaptı diye kendilerini avutmalarıdır.
Son olarak başta inşaat mühendisi meslektaşlarım olmak üzere, inşaat sektörünün her kademesinde bulunan teknik personelin tamamına ve düz işçisinden ustasına inşaat imalatlarını yapan bütün emekçilere birkaç çağrıda bulunmak istiyorum.
Bizler insanların yaşam alanlarını inşa eden, daha anlaşılır bir ifadeyle onların canlarını ve mal varlıklarını emanet olarak alan kişileriz.
Bu emanete sahip çıkmamız için yapmamız gereken şey sadece işimizi fen ve sanat kurallarına uygun yapmaktır.
İnsanlar fıtratları gereği işin içinde maddi çıkarları var ise kolayca gaflete düşebilmektedirler.
O yüzden özellikle denetim mekanizmasındaki kişilerin asla mesleklerinden taviz vermemeleri gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki bizim mesleğimiz için kamu menfaatinin üzerinde hiçbir değer yoktur. İşimizi bu sorumlulukla yaptığımızda zaten işler yoluna girecektir.
Unutmamalıyız ki bir yapı olması gerekenin yarısı kadar demir donatı veya olmaması gerekenin yarısı dayanıma sahip beton ile de yapılabilir ve ayakta durabilir. Ancak taki işin içine deprem faktörü girene kadar.
İşimizin her aşamasında depremi göz önünde bulundurmalıyız. Depremlerde yaşanan can kayıplarının yarısı bina göçmesi sonucu insanların ezilmesinden oluşurken diğer yarısı ise, duvar düşmesi, sıva düşmesi, mobilya düşmesi vb. betonarme dışındaki faktörlere bağlıdır. O nedenle işimizin her adımında depremi bir elimizde tutarak işimizi bu sorumlulukta yapmamız olası depremleri minimum can ve mal kaybı ile atlatmamızda etkili olduğunu göreceğiz.
Allah bu acıları bizlere bir daha yaşatmasın,
Depreme dayanıklı, insanların huzurla barınacağı yapılara kavuşmamız ve sesimin duyulması dileği ile.
Sağlıcakla kalın.
Sesimi Duyan Varmı
Paylaş
Hülya 2 Yıl Önce
Sizi tebrik ediyorum Yusuf bey çok doğru bir makale olmuş