Sosyal medyanın hemen hemen her yaştan insan üzerinde bir bağımlılık yarattığı gerçeğini hepimiz kendi hayatlarımızdan biliyoruz. Ne zaman kısa bir video izleyecek olsak, izlediğimiz uygulama "Bir de buna bak." gibi öneriler yaparak bizi uygulamada kalmaya ikna etmeye çalışıyor, zamanımızı daha fazla çalmak istiyor ve bu durum zamanla karşı konulamaz bir hal alarak bağımlılık yaratabiliyor. Uygulamaların ücretsiz olması bizim de işimize geliyor ancak zamanla karşımıza çıkan sayısız reklam gösteriyor ki aslında para yerine zamanımızı vererek bu uygulamaları kullanıyoruz. Keşke bu kadarı ile bitse her şey, dahası da var. Ama öncelikle gelin birlikte inceleyelim, "Sosyal medya nasıl bağımlılık yapıyor?"
Sosyal medya uygulamaları toplumda beğenilme arzumuzdan beslenerek onlara içerik üretmemizi ve bu içeriklerin beğeni sayıları ile tatmin olmamızı istiyorlar. Böylece bizleri bağımlılık yoluna adım attırıyorlar. Bu uygulamalar ortaya çıktıkları ilk zamanlarda, insanlar kendi tanıdıklarından oluşan bir çevrede beğeni kazanmaya çalışırken artık bir çok uygulama ürettiğimiz içerikleri kendi topluluğuna tanıtarak sizler için tüm topluluktan beğeni toplayabiliyorlar. Bu durumu şöyle bir örnekle anlatmak istiyorum. Diyelim ki sesiniz çok güzel. Ne zaman güzel bir etkinlik olsa size şarkı söylemeniz için etrafınızdaki arkadaşlarınızdan davet ve ısrar geliyor. Sizde birazcık utanıp sıkıldıktan sonra başlıyorsunuz bülbül gibi şakımaya. Bir anda herkes hayran kalıyor. İlk başlarda sesinizin ne kadar güzel olduğunu sadece arkadaşlarınız biliyorken artık şarkı söylediğiniz o ortamda bulunan herkes sesinizin güzelliğinden haberdar oluyor. Derken müzik piyasası için çok önemli bir kişi ortaya çıkıyor. Tam da sizin şarkı söyleyip herkesin beğenisini kazandığınız o organizasyonda yanınıza geliyor. Sizi tüm ülkeye tanıtmak istediğini söylüyor. Şarkılar, albümler derken tüm ülke size hayran oluyor. İşte artık gerçek bir hayran kitleniz var, siz artık meşhursunuz ve bu çıktığınız noktadan aşağıya hiç inmek istemediğiniz için sürekli şarkı söyleyerek hayran kitlenizin ilgisini dinamik tutmak istiyorsunuz.
Sosyal medyada meşhur olmak isteyenler tıpkı bir şarkıcının en baştan keşfedilip tüm ülkeye tanıtılmasına kadar geçen evreleri yaşayarak meşhur olabiliyorlar. Nasıl mı? Hadi biraz da onu örnekleyelim. Örneğin sosyal medya hesabınızdan kimsenin asla yapmayacağı kadar kötü bir dans videosu çekiyorsunuz, izleyenler sizle dalga geçiyor ve size gülüyor. Her ne kadar komik olsa da aslında izleyen herkes sizin aklınızla dalga geçiyor ancak bunu en başta sadece arkadaşlarınız görüyor ve bu tepkileri veriyor. Sonra artık hemen hemen her sosyal medya uygulamasının daha çok insanı kendi uygulamasında tutmak için yaptığı etkileşim alan videoların topluluğa sunulması imkanı ile tüm topluluk sizi izlemeye başlıyor. Daha çok insan sizle dalga geçiyor hatta aşağılıyor ama gülüyor. Dansınız bir insanın herhangi bir yerde karşılaşamayacağı kadar utanç verici ama o da ne? Bir anda insanlar sizi taklit etmeye, eğlenmeye başlıyor. Herkes kendini küçük düşürmeye başlıyor. İşte artık meşhursunuz. Tüm ülke hatta dünya sizinle dalga geçiyor ama önemli değil videonuz o kadar çok izlendi ki meşhur oldunuz. Bu noktada daha çok içerik üretip sizi o noktaya getirenlerin ilgisini yüksek tutmak istiyorsunuz. Sosyal medya kullanıcılarının popüler deyimi ile "Fenomen." olmak istiyorsunuz. Aslında hikayeler hep benzer. Bir şeyler paylaşmak ve paylaştığınız bu şeyler daha çok kişi tarafından beğenilsin istiyorsunuz. Bunun için insanlar neleri beğeniyor ve neler paylaşıyor sürekli takip ediyorsunuz. Daha iyisini yapmak istiyorsunuz. Bu geri dönmesi oldukça zor olan yolda yürürken bir anda kendinizi bağımlı olmuş bulabiliyorsunuz.
Dünya genelinde meşhur olan çeşitli videolar ve sosyal medya içerikleri insanları daha da kötüsü gençleri hiç yapmayacakları şeyleri yapmaya özendirebiliyor. Bir anda kendinizi başınızdan aşağı içi buz dolu soğuk bir suyu dökerken bulabilirsiniz? Peki neden? Bazen bu videoların herkes tarafından izlenmesini sağlamak için insanların duyguları da kullanılabiliyor. İnsanların tepki göstermesini istedikleri sosyal bir konu gündeme alınıyor. Sizde duyarlı bir insan olarak bu duruma dikkat çekmek için bir şey yapmak istiyorsunuz ve bir anda kendinizi hiç yapmayacağınız bir şeyi yaparken buluyorsunuz. Başınızdan aşağıya o soğuk suyu döküp sonra da tüm dünya siz bunu yaptınız diye örneğin daha yeşil olacak sanıyorsunuz. Oysa olmuyor. Ancak maalesef ki 2014 yılında böyle bir akımla karşılaşmıştık. ALS hastalığı sonucu ABD’de hayatını kaybeden Corey Griff adlı gencin ardından, hastalığa dikkat çekmek için tüm dünyada ’Bir kova buzlu su’ kampanyası başlatılmıştı. İnsanlar kamera karşısına geçerek bu hastalığa dikkat çekmek için başlarından aşağı bir kova buzlu su dökmüştü. Peki ne oldu? İnsanlar başta vücutlarında gerçekleşen ani ısı değişiminden kaynaklı olarak beyinlerinde oluşan kalıcı hasar olmak üzere, kalp krizi gibi çok ciddi sorunlar yaşadılar. Bu tarz videolar sonucunda yaralananlar bir yana, ölenlerin sayısı da ne yazık ki azımsanmayacak kadar çok.
Sosyal medyada üretilen kötü örnekler veya popüler olan kültürümüze aykırı, kötü alışkanlıkları özendirici ve özellikle gençleri etkileyebilecek içerikler herhangi bir filtreden geçmeden tüm toplumun önüne koyuluyor. Uluslararası firmalar tarafından sunulan bu içerikler sadece ülkemizde değil dünyanın bir çok ülkesinde kültürel yozlaşmaya sebep oluyor. Bu sebeplerle de sosyal medya bağımlılığı insanları kötü etkiliyor. Dolayısıyla hepimiz paylaştığımız bir içeriğin; küçük çocuklar tarafından bile görülebileceğini, insanları özendirebileceğini ve özellikle gençlerimizi etkileyebileceğini bilerek paylaşmalıyız. Kültürel yozlaşmanın önüne geçebilmek için kendi kültürümüze sahip çıkacak içerikler de üretmeli ve sosyal medya bağımlılığı konusunda bilinçli olarak zaman zaman sosyal medya kullanımlarımıza ara verebilmeli, kendimizi ve çevremizi sosyal medyanın zararlarından koruyabilmeliyiz.