Bu hafta ki yazımı yazmak için bilgisayarın karşısına geçip geçtiğimiz hafta ki yazı konusunun devamı niteliğinde “aile kavramı” üzerine yazacaktım.
Ancak yazıya başlamadan önce yerel basında neler olup bittiğine bir göz atayım dedim.
Atmaz olaydım!
Baktığım bütün haber sitelerinin manşet haberinde “Eskişehirli Genç Esnaf İntihar Etti” diye yazıyordu.
Birdenbire ortasında kalakaldığım ürkütücü boşluğa düşmüş gibi oldum!
Kalbimde ince bir sızı!
Elimde tuttuğum mausa yapışık parmaklarımdan başlayıp vücudumu saran bu sızı ile resmin üzerine tıkladım.
Sayfa ekranda açılırken birkaç gün önce yaşamına son veren tıp fakültesi öğrencisi Enes Kara geldi aklıma…
Yine bir intihar haberi bu kez yaşadığımız kentten…
Kahrolmamak elde değil!
Önüme açılan ekranda haber şu şekilde devam ediyordu: “Eskişehir'de baba mesleği kahvecilik yapan ve salgın döneminde işleri bozulan 28 yaşındaki Özgür Pehlivan, yaşamına son verdi. Kahveciler Odası Başkanı Zeki Çoban: Bu pandemi döneminde her kahveci, her esnafın olduğu gibi o da sıkıntılara düştü. Bankalardan, esnaf kredi kooperatifinden türlü yerlerden kredi almış. Bu krediyi çeviremediği için de duyumlarımıza göre bunalıma düşerek kendi canına kıymış.” Cümlelerini bir solukta okudum.
Sayfadan aşağıya doğru indikçe musalla taşının üzerinde bir tabut ve yaşamına son veren gencin fotoğrafı olan başka bir resim haberin içine konulmuştu!
Resme birkaç saniye bakınca kirpiklerimin arkasında saklanan gözyaşımın akmasına daha fazla engel olamadım.
Elde değil…
Resimde gördüğüm hayatının baharında sarışın bir delikanlı!
Borcunu ödeyemediği için daha fazla dayanamadı yaşamın omuzlarına yüklediği ağır yüke belli ki!
Şimdi bazı okuyucular “canım ayağını yorgana göre uzatsaydı” diyebilirler.
Evdeki hesap çarşıya bazen uymuyor dostlar!
Neyse…
Nemli gözlerle haberi okumaya devam ettim: “Daha önceleri babasının işlettiği kahvehaneyi işleten ve salgın döneminde uzun bir süre işyerini açamayan, yasakların kalkmasına rağmen kahvehaneye gelenlerin sayısında büyük düşüş yaşayan Özgür Pehlivan’ın, çektiği kredileri ödeyememesi nedeniyle girdiği bunalım sonucu hayatına son verdiği öğrenildi. Nişanlı olan Pehlivan için, Bahçelievler Mahallesi’ndeki Sarısu Kurşunlu Camii’nde ikindi namazı sonrası cenaze namazı kılındı. Pehlivan, gözyaşları içinde Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Asri Mezarlıkta toprağa verildi.” Diye bitiyordu bu acı haber.
Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Allah rahmet eylesin.
Olaylar öylesine hızlı akıyor ki...
Ve yazacak o kadar çok şey var ki!
Yazamıyoruz!
Kelimeler boğazımızda düğümleniyor bu gibi durumlarda.
Oğluna okul elbisesi alamadığı için intihar eden babalar…
Gerekçesi ne olursa olsun nice Enes Kara’lar…Özgür Pehlivanlar…Hayatlarının baharında düşüyorlar kara toprağa.
Hayal kırıklıkları, nice yarım kalmış umutlar ve de ne büyük hüzünler birbirini takip ediyor.
Yaşama sevincini ve ufkunu yitirmiş, hayatın yıkıntıları altında ne canlar!
Üzülmemek elde değil!
Şimdi bu gençlerin hesabını kim verecek?
Verebilene aşk olsun!
Hepimiz suçluyuz!
Hayatına son verirken yardım eli isteyen, o gence karşı kayıtsız ve duyarsız olduğumuz için hepimiz…
Bu insanların çığlık sesleri ise ya duyulmuyor ya da duyulmak istenmiyor.
“Dicle’nin kenarında bir koyunu kurt yerse” diye başlayan cümleleri önümüze koyarak herkes kendi vicdanında esaslı bir muhasebe yapmak zorunda.
Hadiseye birde manevi yönden bakmak gerekirse;
İntihar, Allah'ın yaratmış olduğu cana kıymaktır. Bu yüzden de büyük günahlardandır. İnsana canı veren Allah olduğu gibi, onu almaya yetkili olan da odur.
Hayat, en kötü şartlar altında bile güzeldir. Çünkü, ruh bedende kaldıkça Allah'tan ümit kesilmez. Her geceden sonra gündüz, her zorluktan sonra bir kolaylık vardır.
Sabretmek lazım.
Dolayısıyla intihar, inancımızda büyük günahlardan sayılmaktadır.
Evet…
İntihar ekonomik yeterliliği bulunmayan kişilerde her zaman risk faktörüdür.
Yapılan araştırmalara göre inanç ve kültürel yapının bozulduğu yerlerde artış göstermektedir.
Eğer tedbir alınmaz ise, sosyolojik bir gerçeklik olarak intiharların görüldüğü toplumların geleceği maalesef karanlıktır.
Özellikle genç nüfus için risk taşıyan intihar sorunu ile başa çıkabilmek için gençleri önceleyen politikalar geliştirilmelidir.
Unutmayalım ki; bir insanı kurtaran bütün insanlığı kurtarmış gibi sevap kazanır.