Milletlerin tarihinde dönüm noktaları diyebileceğimiz anlar vardır. Bu anlar bazen sadece bir ülkeyi değil etkileri ve sonuçları bakımından dünyayı etkiler ve tarihin akışına yön verir. Çanakkale destanı böyle bir destandır. Vatan sevgisini bir iman göstergesi olarak gören milletin, yakılan bu ateşi söndürmek için yan yana, omuz omuza aynı gaye ve aynı heyecanla birlikte savaşarak yazdığı destan.
Akif’inde ifade ettiği gibi kimler katılmamıştı bu destana; “Eski dünya, yeni dünya bütün akvam-ı beşer/ Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.” Gerçekten Çanakkale, bir ırkın, bir kabilenin ya da bir milletin savaşı değil; bütün âlem-i İslam’ın varlık mücadelesidir. Bu mücadelede Türk milletinin sayısız kahramanlık hikayeleriyle doludur.
Bu destanda; cephanesi bitmiş geri çekilen askerlere; "Düşmandan kaçılmaz! Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!" diyen Anafartalar, Conkbayırı muharebelerinin kahramanı "Mustafa Kemal"ler vardır.
Bu destanda; cephaneliğin infilak etmesiyle gözlerinden olan Memiş'in; komutanın: "Vah evladım vah! Gözlerinden mi oldun?" demesine karşılık: "Üzülme paşam, üzülme! Bu gözler göreceğini gördükten sonra bu hale geldi!" şeklindeki cevabı vardır.
Bu destanda; Fransız zırhlısı Büve'nin 610 mürettebatının denize saçıldığı anda; İngiliz zırhlısı Oşin'ın, sudaki karıncalar gibi çabalayan düşman askerlerini toplaması için ateş kesen Türk topçusunun civanmertliği vardır.
Bu destanda; İntepe bayırında, bölüğünün tamamen bitmesine rağmen bir Mehmetçiğin, sabaha kadar dişini sıkması ve sabahleyin takviye gelen bölük komutanına : "Akşam, batarya imamları "şehitliği" anlatmasalardı, vallahi dayanamazdık!" Demesi vardır.
Bu destanda; birkaç kalas, birkaç metre halat ve 30 yardımcısıyla, 35,5 santim çapındaki 100 tonluk topu Çimenlik kalesi burçlarından indirip Hamidiye tabyalarına nakleden 65'ini geçmiş imalat-ı harbiye ustası Ramazan ağalar vardır.
Bu destanda Rumeli Mecidiyesi tabyasında 20 dakikalık baygınlıktan sonra 276 kilogramlık üç mermiyi peyderpey atıp İngilizlerin Oşin Zırhlısına boğazı dar eden ; Cevat Paşa'nın "Dile benden ne dilersen evladım" demesine karşılık "Bir şey istemem kumandanım diyen, Paşanın ısrarıyla "Tek tayınla doymuyorum komutanım" deyip "Çift tayın" alan ; fakat bir süre sonra " Herkes tek tayın yerken bu ikinci tayın boğazımdan geçmiyor." diyerek tayını reddeden "Koca Seyyit"ler vardır.
Bu destanda, Atatürk'ün Nutuk'ta anlattığı:” Siperler arasındaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak...birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına kamilen düşüyor. İkinciler onların yerine geçiyor...fakat, ne kadar gıpta edilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz?...Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir korku ve endişe göstermiyor, sarsılmak yok... Okumak bilenlerin elinde Kur’an-ı Kerim cennete gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet getirerek yürüyorlar. Emin olunuz ki, Çanakkale savaşlarını kazanan bu yüksek ruhtur." dediği bu ruhu taşıyan Anadolu yiğitleri vardır.
Neferin şehit, ordunun gazi olduğu, kanla yazılmış belki de dünyanın en büyük kara savaşı, bugün 102 yaşında. Tarihe mal olmuş büyük olaylar, hem milleti yüceltmede hem de yanlışları düzeltmede önemli hadiselerdir. Bugünün nesli,
Çanakkale Savaşı’nı kavramalı ve “vatan” kavramının sadece sınırları çizilmiş coğrafya parçası olarak görmemelidir. Bedene mana nasıl ruhla geliyorsa ülkeye de mana tarihiyle gelir. Çanakkale’deki birlik ve beraberlik bugün için yegâne kaynaktır. Esas olan o birliği herkese layıkıyla anlatabilmek ve yaşatabilmektir. Anlatabilmek, yaşatabilmek ümidiyle… Şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.