"Süte su karıştı, sonra söze yalan, mideye haram. İşte orada bozuldu insan."
Neşet ERTAŞ
Son yıllarda gazetelerin üçüncü sayfa haberleri olarak hemen her gün önümüze gelen vahşet ötesi durumlara şahit oldukça gerçekten mide kalmadı bizlerde diyebiliyorum. Yüzde doksan dokuz küsuru Müslüman (!) olan bir memlekette hemen her gün tanık olduğumuz bu iğrenç hadiseler karşısında “yuh ve pes artık” diyorum.
Son olarak gündeme bomba gibi düşen Yenidoğan Çetesi’nin iğrenç, insanlık dışı haydutlukları, yıllar önce bir Alman Okul Müdürünün aşağıdaki yazısına dikkatlerinizi çekiyorum;
“Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü.
İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları,
İyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar,
İşini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler,
Lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar.
Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur. Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”
Ya hu bu nasıl bir hezeyandır ki akıl sır erdirmek mümkün değil. Ve her daim kendi kendime sorduğum bir soru;
“Bizler bu zaman zarfında bu hale nasıl geldik…?”
Aslında cevabını bildiğimiz sorular kendi kendimize beyhude yönelttiğimiz ve işin içinden çıkamadığımız. Ve aslında bu soruların cevabını Bozkırın Tezenesi Büyük Üstad Neşet Ertaş veriyor bizlere;
"Süte su karıştı, sonra söze yalan, mideye haram. İşte orada bozuldu insan."
Evet, bizler bir yerde değil çok yerde yanlış yaptık. Evladımız doktor, mühendis, hakim, savcı, profesör olsun diye kendimizi feda ederken; çocuğum her şeyden evveli sağlam karakterli adam gibi bir adam olsun demiş olsa idik bugün kadına şiddet edenleri, vatanını satanları, memleketine ihanet edenleri, tavuk keser gibi kadın çocuk ve günahsızları kesenleri, yeni doğmamış yavruları sırf cüzdanları ve çıkarları için toprağa gömenleri görmemiş olacaktık.
Toprağının her karışında şehit kanları olan bu asil devletimiz nasıl bu hale geldi, getirildi aslında net olarak biliyoruz. Hep daha çok, çoktan ötesi daha da çok isteyenler çırılçıplak geldikleri dünyadan ebedi aleme yine çırılçıplak gideceklerinin hesabını yapamıyorlar.
Kardeşini öldüren ilk insan Kabil’in tohumları bugün savaşları çıkaranlar, masum çocukları heba edenler, kadına, hayvana, masumlara şiddet, taciz ve tecavüz edenler olarak karşımıza çıkıyor. Ne diyelim;
“Zalimler için yaşasın CEHENNEM…!”
Kalemin ucuna taktiğin başlık hangi renkde senin benim elim ne olursa olsun o rengi değiştirmez başlığı değiştirene kadar o renk devam eder saygılar