Karacaoğlan şiirinde;
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm...
Fakat sosyolojik olarak gurbetçi bir toplum olduğumuz için bizim acılarımızda ayrılık hep başköşeye oturur.
Küskün ayrılırsın yaşadığın şehirden fakat her köşesinde yaşadığın hatıralar çeker yalnız kalıp yine hatırlamak istersin.
Tıpkı Yusuf Nalkesen'de Muhayyer kürdî eserinde olduğu gibi;
Kapın her çalındıkça o mudur diyeceksin,
Beni kaybettin artık sen çok bekleyeceksin.
Hele bir yalnız kal da nasılmış göreceksin,
Beni kaybettin artık sen çok bekleyeceksin.
Avni Anıl'da Güftesi Şahap Gürsel’e ait olan Hüzzam eserinde ise;
Ayrılık ümitlerin ötesinde bir şehir,
Ne bir kuş, ne bir haber, ne de bir selam gelir.
Çaresiz seslenişler, beyhûde bekleyişler,
Bir teselli yerine hüzünlü akşam gelir,
Ne bir kuş, ne bir haber, ne de bir selam gelir.
Çaresizlik içinde kuşlardan bile haber beklersin fakat Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı adlı eserinde dediği gibi;
“Ne zaman unutur gibi olsam olmuyor. unutmak istediğim şeyin tam ortasındayım..”
Velhasılı Attila İlhan’ın da dediği gibi “Ayrılık ta sevdaya dahil” der uzaklaşamazsın.
İşte merhum Pakize Suda’da İnsan yüreğine en ağır gelen duygulardan biri olan ayrılık acısını şiirinde;
“O'ndan
ölmesini isteyecek kadar nefret edecek,
az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz...”
diyerek öyle güzel işlemişki.
Mekanı cennet olsun.
AYRILIK
Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak...
Evinizin
sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz...
Sokağa
fırlayacaksınız...
Sokaklar
da dar gelecek...
Tıpkı
vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi...
Ne
denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendinizi
taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz...
Birileri
size bir şeyler anlatacak durmadan...
‘‘Önemli
olan sağlık.’’
‘‘Yaşamak
güzel.’’
‘‘Boşver,
her şey unutulur.’’
Siz
hiçbirini duymayacaksınız...
Gözyaşlarınızdan
etrafı göremez hale geleceksiniz.
O'ndan
ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz...
Hep
ondan bahsetmek isteyeceksiniz...
‘‘Ölüme
çare bulundu’’ ya da ‘‘Yarın kıyamet kopacakmış’’deseler başınızı kaldırıp ‘‘Ne dedin?’’ diye sormayacaksınız...
Yalnız
kalmak isteyeceksiniz...
Hem
de kalabalıkların arasında kaybolmak...
İkisi
de yetmeyecek.
Geçmişi
düşüneceksiniz... Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak...
Onunla
geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz... Gittiğiniz yerlere gitmek...
Bu
size hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksınız.
Biri
size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız... Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz.
Hayatınızın
geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz...
Aksini
iddia edenlerden nefret edeceksiniz...
Herkesi
ona benzetip...
Kimseyi
onun yerine koyamayacaksınız...
Hiçbir
şey oyalamayacak sizi...
İlaçlara
sığınacaksınız... Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan... Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
Bütün
şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazınız düğümlenecek, dinleyemeyeceksiniz...
Uyumak
zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahı
iple çekeceksiniz... Bazen de ‘‘Hiç güneş doğmasa’’ diyeceksiniz.
Ne
geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler...
Ölmeyi
isteyip, ölemeyeceksiniz...
Belki
çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz... Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar
göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz... Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz...
Telefonun
çalmasını bekleyeceksiniz... Aramayacağını bile bile... Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek... Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla...
Yüreğiniz
burkulacak...
Canınız
yanacak...
Bir
daha sevmemeye yemin edeceksiniz.
Hayata
dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden...
Onun
sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız... Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz...
Yaşadığınız
şehri terk etmek isteyeceksiniz... Onunla hiçbir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama
bir umut... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak...
Gel
gitler içinde yaşayacaksınız...
Buna
yaşamak denirse...
Razısınız bunlara?
Hazırmısınız sonunda ölüp ölüp dirilmeye?
O zaman aşık olabilirsiniz !...
Alıntı: Pakize Suda