Basın zanaat değil, sanattır

“Çalışan Gazeteciler Günü” kutlu olsun. Türkiye’ de bu türden günleri kutlamak, durumu gözden geçirmek için bir vesiledir. Çoğalan haber kitlelerinin çeşitliliği, bazı olumsuz durumlara sebep olmaktadır. Ancak kalemlerini doğrudan yana, haktan yana kullanıp yapılan yanlışlıkları açık sözlülükle insan haklarına saygı göstererek yazan ve saygı duyulan gazetecilerin kalemlerinde olması çok güzel. Bu mesleğe gönül veren, eli kalem tutan ve bu meslekten emekli olarak ayrılan gazetecilerinde günü kutlu olsun. Böyle değerli gazetecileri bugünün dışında tutmak çok ta hoş olmayabilir.

Bugün basının özgürlüğüne değinecek olursak gerek düşüncenin oluşturulması gerekse açıklanması aşamaları yönünden basın, en önemli araçlardan birisidir. Gerçekten de basın, kamuoyunda etken bir araç olarak, belirli bir düşünsel ortam oluşturulmasında önemli görevler üstlenmektedir. Basın, hem kamuoyu oluşturucu hem de, oluşan kamuoyunun ifadesi olarak, birbirini tamamlayan ve izleyen bir dizi işlevi vardır.  Yaşar Kemal’ in basın özgürlüğü mektubunda “Basının gücü sözün gücüdür. Onun içinde basın her zaman baskı altında kalmıştır” diyen Kemal, şunları ifade etti.

“Basın zanaat değil sanattır, yaratıcılıktır, dirençtir. Basın hiçbir çıkarın yanında olmamalıdır. Kendi çıkarı olsa bile. İşte basının özgür olması budur. Özgürlük düşüncesi sınırsızdır. Basın dünyamızdaki pek çok kötülüğün bilinmesini, duyulmasını sağlayarak önemli savaşımlar vermiştir, kahramanlar yetiştirmiştir.

Düşünceyle uğraşma, düşünceye önem vermek baskıcı düzenlerde hep insanın başını belaya sokuyor. Bugüne kadar basın şöyle bir doyasıya özgürlük yüzü göremedi. Hep baskı, hep baskı, hep satın alma… İşte bugünlere geldik. Hani eskiden bir güç vardı, ona ilerici güç diyorduk ya hepimiz karanlık bir duvarın önüne geldik başımızı son hızla vurmak üzereyiz. Yargı mekanizması adalet yerine öfke ve korku kaynağı olursa iste bir ülke böyle olur.

Zulüm aşağılık, insanlık dışı bir şeydir. Ölümden de beterdir. Bilincine varınca olağanlaşır. Hepsinden beteri de insan soyunun yakasına yapışmış korkudur. Zulüm zulüm değildir aslında, zulüm korkudur.

Diyorum ki, korkulmasın bugünkü, bu gelip geçici duruma bakıp umutsuzluğa düşmenin bir gereği yok… Bugün hapishanelerde, mahkeme kapılarında veya mahkeme kapılarına gitmeyi beklerken mesleğinin ve insanlık onurunun hakkını verenler var. Onlar ve onların hakları için omuz omuza yürüyen, sesini yükseltenler insanlığımızın daha bitmediğini, vurdumduymazlığımızın bizi öldürücü hale getirmediğini kanıtlıyorlar. İnsanoğlu umutsuzluktan umut yaratandır. Demokrasiyi yaratmak insanlığın büyük gücü olmuştur. Çok söyledim, tekrar söylüyorum.  Ya demokrasi ya hiç… Ve Türkiye ‘hiç’ e layık değildir. Selam olsun düşünce özgürlüğü ve insan hakları için direnen meslektaşlarıma. Selam olsun, korkunun üstüne yürüyenlere. Selam olsun insanlık toptan tükenmedikçe umudun da tükenmeyeceğini gösterenlere. İnsan soyu içinde en güzelleri, en kutsanacak olanları onlardır.

YORUM EKLE