Kaynıyor mısırı kestanesi mis,
Tezgâhta şişeler ve kuruyemiş.
Alın teri helal yüreği temiz,
Bayburtlu Hüseyin öldü be dostlar.
İsmail HAYAL
Bir masal kahramanı silueti ile hafızalarımızda yer edinen Bayburtlu Hüseyin Emmi’de terk-i diyar ederek asıl olan hakikat yurduna göç eyledi. O Bayburtlu olmasına rağmen kırk yılı aşkın Gümüşhane’de ikamet ederek bizden çok bu şehrin hemşehrisi olmayı hak eden bir değerimizdi.
Daltaban’da, terminalde, Cumhuriyet Caddesi’nde ve hemen her yerde arabası ve üstünde yan yatmış tüpü, başında yeşil gugulu, yüzündeki tatlı tebessümü ve en çok da “kayniyoooooor” nidası ile uzun zamandır hafızalarımızdan silinmeyeceğini düşünüyorum.
Ailesine sadakatli, alın teri ile ekmeğinin peşinde olan, yüzünden tebessümünü eksiltmeyen, gördüğü hemen herkesle hasbıhal eden, Kemaliye ve Terminal Camilerinin müdavimi ehl-i iman bir ağabeyimizdi.
Aklımda kalan bir başka fotoğrafını sizle paylaşmak isterim.
Genelde cemaate son dakika yetişir, imama katılmak için adeta koşarak gelir, koşarken yüzünü kurulayıp gömleğinin kollarını düğmelemeye çalışır, hocaya yetişirken yüksek sesle niyet eder ve her ne hikmetse hoca rükûa giderken cemaati son saniyede yakalardı. Ve bir gün tesbihat yaparken durmadan sol avucuna bakarak okuduğunu görünce gözyaşlarımı tutamamıştım. Çünkü Ayet-el Kürsi’yi ezbere bilmediğinden olsa gerek avucuna sıkıştırdığı kâğıttan okumaya çalışıyordu. Hocaya sorduğumda vallahi o da çok etkilenmiş ve duygulanmıştı.
Onun tezgâhından kışın kestane, yazın mısır ve kuruyemiş almayan hiçbir Gümüşhaneli yoktur sanırım.
Zemheri ayının en hayın günlerinde dizleri soğumasın diye bir örtü örter, kestane sobasına adeta yapışır ve çay bardağının sıcağından faydalanmak üzere sımsıkı bardağı sıkan o hali ile rahmetli babamın Trabzon’da kış günlerinde Nemkol önünde ki o iki büklüm fotoğrafı gelir aklıma. Yüzü, yeşil gugulu, nur çehresi rahmetli babama çok benzediğinden olsa gerek onu ayrı sever ve değer verirdim kendisine. .
Sosyal hesabımda onunla ilgili yazdığım şiirin altına yapılan yorumlara bakıldığında ne kadar sevildiğini görsek de Kemaliye Camii’nde kılınan cenaze namazına katılmayarak ona vefamızı (!) da göstermiş olduk. Ki o Bayburt’a değil, kırk yıldır yaşadığı Gümüşhane’de Emirler Mezarlığı’na defnedilmeyi vasiyet edecek kadar altın kalpli bir hemşerimizdi. Bu konuda duyarlılık gösteren “Turan Okur” hocama en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Vefa her zaman dediğim gibi İstanbul’da bir semt adından öteye gitmeyen bir mevhum. Bu şehirde hemen her cenazeye katılan, taziye evlerini mekân edinen, hemen her düğüne iştirak ederek Kuran’ı Kerim ile şanlı Türk Bayrağımızı gelin damada hediye eden bir kardeşimizin annesinin Emirler Mezarlığı’ndaki defnine bir elin parmağını geçmeyen katılım olduğunda geç de olsa anlamıştım bu şehrin vefasını (!) maalesef.
Ve şimdi Bayburtlu Hüseyin Emmi’nin cenazesinde Gümüşhanelilerin vefasına (!) bir kere daha şahit olmanın ıstırabındayım. Başta Sayın Valimiz Kamuran Taşbilek ve Belediye Başkanımız Ercan Çimen olmak üzere Bayburtlu Hüseyin Emmi’nin cenazesine iştirak eden, mezarına kürek sallayan ve ardından Fatiha okuyan gerçek hemşehrilerimin tertemiz yüreklerinden öpüyorum.
Güle güle Bayburtlu Hüseyin Emmi. Güle güle gözlerinin içi gülen adam ve güle güle kulaklarımızda her daim yankılanacak olan ““Kayniyoooooor” nidası.
……………….
UNUTMAYIN: Toplum adeta psikolojik buhran geçirirken PSİKOLOG olanların işsiz olması akıl kârı değildir. Rehberlik ve Araştırma Merkez’lerinde kadrosu bulunan ancak atanmayan psikologların acilen atanmaları bir nebze çare olacaktır. Ve hatta bugün Aile Hekimliği uygulamasına benzer Aile Psikolog Merkezi sistemi acilen hayata geçirilmelidir.