“İyilik yapan karşılık bekliyorsa tefecidir”
Cemil MERİÇ
Ömrümüzden bir Ramazan ayı daha geldi geçti. Bundan sonra Ramazan ayını, kurbanı ve dahi nicesi kandil ve geceleri görmeye ömrümüz vefa eder mi bilinmez. İnsan nisyandadır derler ya hani biz insanlar unutmaya meyilli ama öleceğini de bilen tek canlı güruhuyuz.
Hayatımızın muhasebesini bizler ancak o da çok kısa bir müddetliğine musalla taşının başında ve sevdiklerimiz mezara girip üstü toprakla örtülene kadar sürüyor. Ondan sonra hayata kaldığımız yerden aynı hırs, aynı açgözlülük ve aynı günahlarla devam ediyoruz.
Mübarek Ramazan ayını her daim bekleyen ve bitmemesi için dualar eden bir mümin olarak özellikle bu ayda her ne kadar “TUT BİZİ ORUÇ” desek de maalesef oruç bizi tutmuyor, tutamıyor.
Namazı sadece spor, zekâtı kara para aklama, orucu sadece perhiz olarak düşünen biz insanlar orucun aslında nefsimize yurduğumuz bir gem olduğunun farkına bile varamıyoruz.
Gümüşhane gibi kendi yağında kavrulan, değerlerine az da olsa sahip çıkabilen küçük şehirlerde bile çeşitli olumsuzlukları görebiliyoruz.
Şu mübarek günlerde ağzında sigara tüttüren gençleri, gerçek hastaları tenzih ediyorum uluorta yemek yiyenleri, bedenini bu ayda bile aşırı teşhir edenleri, caddede sokakta basit bir sebepten dolayı kavga edenleri, küfürleşenleri, bu ayda eline bira şişesi alarak elindeki pankarta içinin lağımını dökerek devlet büyüklerimize hakaret edenleri, görevini yapmakta olan polisimize asit atanları, yüzünü gizlediği maskelerin arkasına sığınarak sopalarla saldıranları, devletin aracını ters çevirenleri, ortalığı yakıp yıkanları gördükçe acaba biz hangi ülkede yaşıyoruz sorusunu kendimize sormadan edemiyoruz.
Sebebi ne olursa olsun adaletsizliği, hırsızlığı, liyakatsizliği, torpili, iltiması, adamcılığı ve dahi sayabileceğimiz bütün rezillikleri mazur göstermek kadar tehlikeli bir şey yoktur. Kısa cumhuriyet tarihinde darbe ve girişimleri gördüğümüz halde bırakın ders almayı bırakın hala üzerimizde oynanan oyunların farkına bile varmaktan aciziz.
Dün, bugün ve yarınlarda da asla tükenmeyecek olan Kabil’den türeyen Tapınakçı ve Haçlı’nın türlü entrikalarını hala çözebilmiş değiliz.
Ekmeksiz yaşarım ama devletsiz yaşayamam şuurunu bu aziz milletin yeni nesline anlatamaz isek yarınlarımızdan hiç kimse medet beklemesin. Zira gençlik dinden, ahlaktan ve diğer ulvi değerlerimizden giderek uzaklaşırken liyakatin yerine iltiması, çalışmak yerine kısa yoldan köşe dönmeyi, okumak yerine çalıp çırpmayı kendisine rehber edinmiş durumdadır.
Evet, bir Ramazan ayı acısı ve tatlısıyla bitti. Kaçımız gerçek manada orucumuzu tutabildi? Kaçımız midemize gem vururken dilimizi, gözümüzü, sözümüzü ve özümüzü günahlardan sakınabildi? Kaçımız bu Ramazan’da bir yetime el uzatabildi? Kaçımız sofrasında bir yetimi misafir edebildi? Kaçımız gerçek manada fitre, fidye ve zekatını iyice araştırarak nisabı miktarınca yerli yerine ulaştırabildi?
Yok, değil mi?
İşte bizler o da artık yazmıyor ya nüfus kağıtlarında bilmem kaçta kaçı sözüm ona Müslüman’ız. (!)
Rabbim şu bozulan dünyada hakiki manada ibadetlerini sapasağlam yapabilen, garibi gurebayı koruyabilen, dinini en sağlam şekilde yaşayan, mazlumların haklarını koruyabilen, gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşabilen, anasına, atasına, vatanına, bayrağına, milletine gönülden bağlı olabilen kullarından eylesin. Bayramınız mübarek olsun.
Görüntü Gürcistan'dan.
Bir bağlantı kuramadım. Açıklayabilir misiniz?