Ben gülümsemeyi severim. Gülümserken gözlerinin içi de gülümseyen insanları severim. Gülümsemek kötülüklerle dalga geçmektir ve her şeye rağmen güçlü olabilmeyi gerektirir. İçindeki kötülüğü gizlemek için sahte gülümsemelere sığınan arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben empati yapmayı severim. Haksızlık edecek kadar aptal olabilmişsem misal özür dileyecek kadar da gurursuz olmayı bilirim. Rahat bir vicdana ancak böyle sahip olunabileceğine inanıyorum çünkü. Ama üzgünüm, hatalı olmasına rağmen özrü benden bekleyen arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben çocukları severim. Kaç yaşında olursa olsun, içindeki çocuğu koruyabilen insanları severim. Çocuklar saflığı temsil eter, güzelliği ve art niyetli olmayışı temsil eder. Mutlu olmayı en çok çocuklar hak eder. Benimle birlikte çocukları sevindirmek yerine, çocukça oyunlar oynamayı tercih eden arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben samimi insanları severim, hissettiğiyle yaptığı arasında uçurum olmayan, bugün ak dediğinin, yarın kara olduğuna karşısındakini inandırmaya çalışmayan, net insanları severim. Ve kendisine gösterilen samimiyeti kaldırabilecek karaktere sahip insanları... Dansöz kıyafeti kendine üç beden büyük gelen arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben papatyaları severim, benim için toplanmış bir demet papatyayla gönlümü almayı denemek yerine, bilmem kaç milyarlık gül aranjmanıyla gözümü boyamaya çalışan arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben iyi dostlar biriktirmeyi severim. Hani yaşanılan tüm zorlukları atlatmayı kolaylaştıran, güzel günleri daha da güzel kılan. Hani yeri geldiğinde bir dilim ekmeği hiç düşünmeden bölüşebildiğin, zamanla değil sevgiyle büyümüş dostluklara inanırım. Yanımda olmasını beklerken karşımda bulduğum, bölüştüğümüz ekmeğe bile saygısı olmayan arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben defterleri ve kalemleri severim. Söz uçar yazı kalır derler. Güzel olan hiçbir his uçup gitmesin isterim. Bir defter bazen çok fazla şey ifade eder, bazen de hiçbir şey ifade edemez; kırılmışsa kalem ve yırtılmışsa defter. Tüm güzel kelimelerin uçup gitmesine izin veren arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben kahve içmeyi severim. Yerli yersiz fincanı çeviriveririm her defasında. Fallar bahane, ben kahvenin kırk yıl hatır bırakan sohbetini severim. Bir fincan kahvenin hatrını kırk güne indirgeyen arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Belki de ben kendimi yirmi beş yıldır yanlış anlatıyorum…
Ziyanı yok,
Sahte gülümsemelerin içindeki kötülüğü gizlemeye yaramadığında,
Haklı olmana rağmen kendini özür dilerken bulduğunda,
Bir gün çocuğun olup da gözlerin yanında beni aradığında,
Kıvırmana rağmen artık işin içinden çıkamıyor olduğunda,
Hayatında milyarlık aranjmanlardan başka bir şeyle mutlu edemediğin biri olduğunda,
Bir dilim ekmeğin yarısını bile sana çok gördüklerinde,
Biri gelip defterinin en güzel sayfalarını acımasızca karaladığında,
40 yıl sonra yanında samimiyetine inanabileceğin bir tek kişi bile bulamadığında,
Beni çok iyi anlayacaksın.
Ben empati yapmayı severim. Haksızlık edecek kadar aptal olabilmişsem misal özür dileyecek kadar da gurursuz olmayı bilirim. Rahat bir vicdana ancak böyle sahip olunabileceğine inanıyorum çünkü. Ama üzgünüm, hatalı olmasına rağmen özrü benden bekleyen arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben çocukları severim. Kaç yaşında olursa olsun, içindeki çocuğu koruyabilen insanları severim. Çocuklar saflığı temsil eter, güzelliği ve art niyetli olmayışı temsil eder. Mutlu olmayı en çok çocuklar hak eder. Benimle birlikte çocukları sevindirmek yerine, çocukça oyunlar oynamayı tercih eden arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben samimi insanları severim, hissettiğiyle yaptığı arasında uçurum olmayan, bugün ak dediğinin, yarın kara olduğuna karşısındakini inandırmaya çalışmayan, net insanları severim. Ve kendisine gösterilen samimiyeti kaldırabilecek karaktere sahip insanları... Dansöz kıyafeti kendine üç beden büyük gelen arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben papatyaları severim, benim için toplanmış bir demet papatyayla gönlümü almayı denemek yerine, bilmem kaç milyarlık gül aranjmanıyla gözümü boyamaya çalışan arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben iyi dostlar biriktirmeyi severim. Hani yaşanılan tüm zorlukları atlatmayı kolaylaştıran, güzel günleri daha da güzel kılan. Hani yeri geldiğinde bir dilim ekmeği hiç düşünmeden bölüşebildiğin, zamanla değil sevgiyle büyümüş dostluklara inanırım. Yanımda olmasını beklerken karşımda bulduğum, bölüştüğümüz ekmeğe bile saygısı olmayan arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben defterleri ve kalemleri severim. Söz uçar yazı kalır derler. Güzel olan hiçbir his uçup gitmesin isterim. Bir defter bazen çok fazla şey ifade eder, bazen de hiçbir şey ifade edemez; kırılmışsa kalem ve yırtılmışsa defter. Tüm güzel kelimelerin uçup gitmesine izin veren arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Ben kahve içmeyi severim. Yerli yersiz fincanı çeviriveririm her defasında. Fallar bahane, ben kahvenin kırk yıl hatır bırakan sohbetini severim. Bir fincan kahvenin hatrını kırk güne indirgeyen arkadaş, sanırım beni biraz yanlış anladın.
Belki de ben kendimi yirmi beş yıldır yanlış anlatıyorum…
Ziyanı yok,
Sahte gülümsemelerin içindeki kötülüğü gizlemeye yaramadığında,
Haklı olmana rağmen kendini özür dilerken bulduğunda,
Bir gün çocuğun olup da gözlerin yanında beni aradığında,
Kıvırmana rağmen artık işin içinden çıkamıyor olduğunda,
Hayatında milyarlık aranjmanlardan başka bir şeyle mutlu edemediğin biri olduğunda,
Bir dilim ekmeğin yarısını bile sana çok gördüklerinde,
Biri gelip defterinin en güzel sayfalarını acımasızca karaladığında,
40 yıl sonra yanında samimiyetine inanabileceğin bir tek kişi bile bulamadığında,
Beni çok iyi anlayacaksın.