Gözlerim görmüyor kulağım sağır,
Ayağım tutmuyor hem yüküm ağır.
Dilersen derdime Lokman'ı çağır,
Bir engel olmasın tek özümüzde.
İsmail HAYAL
İlkin 2004 yılında ilk adımlarını attıkları Gümüşhane Özel Eğitim Uygulama Okulu bünyesinde tanıdım onları. Kimi ürkek, kimi mahcup. Anne ve babalarının ellerinden tutmuş ve korku dolu gözlerle kabuğundan yeni çıkmış gibi bakıyorlardı sağa sola. Birçoğu belki de ilk defa binmişti servis aracına. Belki çoğu ilk defa ailesi dışında bir başkasını görmüştü. İlk defa öğrenci olmuşlardı ve ilk öğretmenleri ile tanışıvermişlerdi.
Ailelerin maalesef bir zamanlar utanarak baktığı, çevreden kaçırdığı, aile ve akraba ortamına dahi sokmadığı bu çocuklar bizimdi hâlbuki. Onlarda candı ve onların acımaya değil topluma kazandırılmaya ihtiyaçları vardı. Ve o zamana kadar hiç kimsenin varlıklarından dahi haberdar olmadığı bu yavrularımıza imanlı ve ihlâslı yürekler sahip çıktılar. Onlar adına hemen her ilde ve büyük ilçelerde okullar açtılar. Özel eğitim öğretmenleri yetiştirdiler. Ve onları hapsettiğimiz o karanlık odalardan çıkararak ışığa, insanlığa kavuşturdular.
Sosyal devletimizin yapması gerekenlerin tamamını esirgemediği bu yavrularımızı her sabah evlerinden alıp okullarına kavuşturdular. Öğle yemeklerini vererek, anne ve babalarına evde bakım ücretlerini ödeyerek sosyal devletin nasıl olması gerektiğini gösterdiler bizlere.
Ailelerimiz bilinçlenerek çocuklarına daha sımsıkı sarılmaya başladı. Özel öğrencisi olan aileler artık çocuklarından utanmamaya başladılar. O çocukların evlerin bereketi olduğunu ve daha önemlisi o çocukların bizlerin “cennet vesilesi” olduğunun idrakine vardılar.
1994 yılında başladığım öğretmenlik hayatımda hemen her kademede öğretmen ve idareci olarak çalıştım. Ancak son dört yıldır görev aldığım Gümüşhane Özel Eğitim Uygulama Okulu’ndaki görevimle ancak aldım öğretmenliğimin tadını. Onlarla haşır neşir olmak, bir derdine çare olabilmek, gözyaşlarını silebilmek, akan burnunu silebilmek, elinden tutabilmek muhteşem ötesi bir kazanım oldu şahsım adına.
Bir öğrencimin velisinin dediği gibi belki de annemin doğuştan konuşma engelli olması idi onlara olan ilgi ve hassasiyetimin kaynağı. Belki onların yüzü suyu hürmetine cennet vesilemiz olur.
2004-2018 aradan geçen on dört senede olan değişimi benden daha iyi kimse bilemez. Ben onları ilk gördüğüm o an ile son iki yıldır mezun ettiğimiz öğrencilerin değişimini sizlere anlatmama bu gazete sütunları yetmez sanırım.
Öğretim boyutu bir kenara orta ve ağır düzey zihinsel yetersizliği olan bu özel yavrularımızın öz bakım becerileri ile eğitim almaları ilk hedefimiz oluyor haliyle.
Arabaya binmeleri, kemer takmaları, günaydın, iyi akşamlar demeleri, hal hatır sormaları ve bu sorulara cevap verebilmeleri, arkadaşlık kurmaları, ihtiyaç duymadan yemeğini alması, kaşık kullanması, yemeğini yemesi, ellerini yıkamaları, suyunu içebilmeleri, dişlerini fırçalamaları, oyun oynaması, iletişim kurabilmeleri ilk önceliğimiz olmalıdır.
Ve ardından özel öğrencilerimizin zihinsel düzeylerine göre okuma, yazma, resim yapma, şarkı söyleme, dört işlemi yapabilme gibi öğretim kazanımları alıyor sırayı.
Gümüşhaneliler olarak bizler toplum içinde var olan bu hakiki gerçekten yola çıkarak bu özel yavrularımızı öncelikle kabullenmeli, onlarında hemen her şeyi başarabileceklerine inanmalı, onlara acıma yerine onlara gerçek manada yardımcı olma adına sorumluluk üstlenmeliyiz.
Bu bağlamda bu özel yavrularımıza ve engelli kardeşlerimize onlara atfedilen belirli gün ve haftalar yerine yılın her günü, hatta her saatinde değer vermeliyiz.
Unutulmasın ki önümüzdeki hemen her saniyede bizlerde birer engelli adayıyız.