BİR HAMAL HİKÂYESİ

“Her insan kendi yükünü taşır”
Hamal Hasan

Trabzon coğrafi konumu gereği Gümüşhanelilerin ilk gurbeti. İlk ekmek kazandıkları, yuvalarının temellerini attığı, Arafilboyu, Zafer, Esentepe, Sezai Uzay, Değirmendere, Sanayi, Kalkınma ve Deliklitaş başta olmak üzere ilk yerleşim yerleri Trabzon. 

Bilhassa yukarı köyler diye tabir edilen Demiören, Sarıçiçek, Akhisar, Arduç, Süngübayır başta olmak üzere mekân tuttu atalarımız Trabzon’u. Yokluk, yoksulluk ve çaresizlikten olsa gerek hamallık, seyyar satıcılık, inşaatçılık gibi meslekler reva görüldü bizlere. Bir nevi şimdiki zamanın Suriyelileri gibiydik.

Arafilboyu’nda babam Ahmet ve amcam Recep Hayal, Bayburtlu köfteci Sabri ve Basri Agalar, Sebzeci Hacı Murat, Bakkal Ali Rıza Kalaycı, Oduncu İdris Hayal, kiracımız Trabzon Hal’inde kabzımal Ahmet Varan, Hamsici Takoz, Boncuk Engin, şimdilerin çiçekçisi Kostok Ahmet Köz, Şaban, Faruk ve Yusuf Öztürk kardeşler, Trabzon Moloz’da Vahit Gündüz ve kardeşi, Kadınlar Pazarı’nda sebze meyve tezgahı olan İsmail ve Rüstem Hayal kardeşler, Kelkitli Hamal Hasan ağabeyimiz gibi birçok Gümüşhaneli ismini sayabilirim bir çırpıda.

Hepsinin ortak paydası dürüstlükleri, çalışkanlıkları ve şükürleri idi şüphesiz. Kelkitli Hamal Hasan’ın dediği gibi ‘yükünü taşıyorduk insanların’.

Trabzon haliyle gözümüzün ilk açıldığı yer olunca Trabzonspor oldu ilk ve tek sevdamız. Şenol, Turgay, Necati, Tuncay, Gümüşhaneli Güngör, Dozer Cemil, Arafilboyu çocuğu Deli Bekir, yine Gümüşhane Kelkitli Necmi Perekli’yi izledik Avni Aker’de. Çocuktuk o zamanlar ve Avni Aker önünde karton, çekirdek, su, sakız ve karaborsa bilet satardık. 

Evet, baba mesleği hamallık bizimde kaderimiz oldu bir zaman. Ağabeyim, ben, kardeşim, akrabalarımın çocukları ve bildiğim tüm Gümüşhaneliler hamallık gibi şerefli ve alın terinin en kutsal olduğu bu mesleği yaptık seve seve. Asla gocunmadık, yüksünmedik, Allah’a ve kimseye isyan etmedik. Maşatlık’taki Üniversite İlkokulu’nda babamızın mesleği nedir diye soran öğretmenlerime hep gururla;

“Babam sepet hamalıdır” öğretmenim” derdim.  

İşte o hamallığın verdiği çaresizlikle ağabeyim, ben ve kardeşim ve daha birçok Gümüşhaneli genç okumakta buldu çareyi. 

Yüksek diploma notuma rağmen bizi kapıdan içeri koymayan Trabzon Lisesi yerine Endüstri Meslek Lisesi’nin Motor Bölümü layık görüldü bize. Bilenler bilir Kaymaklı Mahallesi’nden Kavakmaydanı’ndaki okuluma yürüme gider, öğle arasında ekmek arasında ufacık bir domatese diş geçirdim yıllarca. İsmail Beşir gibi en hain ve zalim öğretmenim de oldu Ahmet Düzenli gibi en muhteşem öğretmenimde. Hayatında derslerinde 1 (bir) nedir bilmeyen ben ilk karne sömestrsinde yedi tane bir ile hayatımın travmasını yaşadım. 

Her zaman babamın kırk yamalı sepeti aklıma düştüğünde tek çarem okumaya adadım kendimi. Nefret ettiğim okuldan Gazi Üniversitesi’ni kazandığımda cebimde hamallıktan kazandığım para ile düştüm gurbetin yoluna. Dört koca yılda Ankara’da aç ve susuz, evlerine sığındığım üç öğretmenin yemek, bulaşık ve ev temizliği karşılığında bana sundukları imkân ile mezun oldum. 

Ve bugün ardında binlerce öğrenci yetiştirmiş mesleğinde yirmi altıncı seneyi geride bırakan bir öğretmen olarak mutluyum, gururluyum. Yıllar sonra Gümüşhane Olay Gazetesi’nde yayınlanan bir söyleşide değerli hocam Hasan Pir’in de dediği gibi;

“Babasının hamallığını kendisine gurur kaynağı yapan, kökünden kopmayan bir gönül eri İsmail Hayal. İsmail Hayal’in hayatı aslında Anadolu’nun hayatı. Anadolu insanının fakirliğini, çaresizliğini ama şükrünü ve Yüce Yaratan’a tevekkülünü İsmail Hayal son eseri ‘Ekmek Arası Domates’ kitabında çok güzel işlemiş. Bu kitapta her Anadolu genci kendisinden bir şeyler bulacaktır. Lisede okurken zengin çocukları ile çektirdiği fotoğrafta pantolonunun dizindeki yırtığı göstermemek için yere çökerek dizini eliyle kapatıp fotoğraf çektiren bir başka Anadolu gencinin hikâyesi ne ise, İsmail Hayal’in hikâyesi de odur…”  

Evet, babam, amcam, kardeşlerim ve ben hamallık yaparak hayata tutunduk. Ağabeyim Trabzon’da hastanede memur, küçük kardeşim ile biz öğretmen olduk. Kız kardeşlerimi imkansızlıktan okutamadığımız için içimdeki yara hala dinmez. Yayınlanan tüm eserlerimin ilk kapağında;

“Bize hamallık yaparak helal lokma yediren babam Hamal Hoca Ahmet’e ve el kapılarında temizlik yapan annem Halime Hayal’e ithafım” yer almıştır.    

YORUM EKLE
YORUMLAR
Eyyüp Demirel
Eyyüp Demirel - 5 yıl Önce

İsmail hocam güzel

Ertuğrul OĞUZHAN
Ertuğrul OĞUZHAN - 5 yıl Önce

Tebrikler Hocam çok dokunaklı bir yazı yazmışsınız. Gurbeti farklı bir terennümle dile getirmişsiniz. Beğenerek okudum yazınızı. Gurbet Anadolu insanının kaderidir. Ben de gurbetteyim mesela Gümüşhane'de. İçimizdeki yazan hocaları sizin gibi okullarımızın panel, konferans ortamlarında görmek isteriz. Öncelikle kendimi eleştireyim. İlimizdeki yazarları, fikir insanlarını okullara biz davet etmeliyiz. Bunu ne biz öğretmenler ne de ilimizin çoğu okul müdürleri yapmadı. İnşAllah süreç düzeldikten sonra sizleri, diğer yazar ve sanatçılarımızı okulumuzun fikir günlerinde görmek isteriz. Selamlarımızla...

Nafiz ZOR
Nafiz ZOR - 5 yıl Önce

Selamun aleyküm İsmail hocam yazılarınızı fırsat buldukça takip etmeye çalışıyorum teşekkür ederim anadolunun çilekeş insanlarının hayat örneklerini anlatmış olduğunuz yazılarınızı beğenerek okuyorum. Belki Gümüşhane'mizin çoğu insanı sizin gibi Fakir ama bir o kadarda izzetli insanlardı. O kadar yoksulluk çekmelerine rağmen gururlu insanlardı gururlu insanlar eli öpülesiler Allah cc sayılarını artırsın Zillet içerisinde köfte ekmek yemektense izzetli kuru ekmek yemek daha iyidir.selam ile