BİR KURBAN ANISI

Bayramlarımıza has, güzel sevinçlerimiz vardır hepimizin. Hüzünle arkamızda bıraktığımız Ramazan'lar,sevinç ve heyecanla karşıladığımız Kurban Bayram'larımız vardır..

Çocukluğumuzun en güzel anıları gizlidir bayramlarımızda. Ramazan Bayram'larında öptüğümüz eller, samimi kucaklaşmalar, yediğimiz şekerler, küçük yaşımıza rağmen tuttuğumuz "oruç"ların mükâfatı olmuştur adeta. İşte böyle bir anıydı.

Kurban Bayramı öncesiydi, kurban pazarlarına gidilip, kurbanlıklar seçiliyor ve herkes elinde bir hayvanla dönüyordu. Bu duruma en çok sevinenler de genelde biz çocuklar oluyorduk. Adeta evlerimize bir misafir geliyordu. O sene bizim eve gelen misafir, alışılagelenlerden farklıydı. Misafirimiz; tatlı mı tatlı, kınalı bir koyundu.

Önceleri meraklı merakla süzüyordum yeni misafirimizi. Tabii o da ürkek ve masum bakışlarıyla tanımaya çalışıyordu beni. Başını ilk okşamamla, kınalı koyunumuz da atmıştı üzerinden yabancılık hissini. Hemen babamın getirdiği samanları ellerimle sundum ona. Tedirgin bir şekilde uzattı ağzını samana ve sonra anladı ki, bu elden korkulmazmış. Kısa zamanda dostluğumuz pekişti. Sabah-akşam koyunumuzun yanındaydım. Onu seviyor, onunla oynuyordum. Anlıyordum ki, Rabbim Kurban Bayramıyla sadece büyüklere değil benim gibi küçük yüreklere de bir şeyler öğretiyordu.

"Yaratılana sevgi duymak..."

Kınalı koyunumla güzel günler geçirirken, birden bir haberle irkildim! Günler, bayram arifesini gösteriyormuş, bu da demekmiş ki; kınalı koyunumuz yarın "kurban edilecek !"

Gözyaşları içinde babama sorabildiğim tek soru; "Ama neden ?" di. Babamın, duygularımı anladığının farkındaydım. Belli ki o da yaşamıştı bu olayın benzerini. "Çünkü." dedi ve devam etti babam;

"Biz Allah(CC)'ı bu şirin kurbanlıktan daha çok seviyoruz. Emin ol yavrucuğum, ben de seviyorum kınalı koyunumuzu. Ama biz sevdiğimiz şeylerden, Allah(CC)'ın yolunda vazgeçmekle emir olunduk. Sen merak etme, kınalı koyunumuz Rabbi için kurban edilmeyi çok istiyor." Bu nasıl olurdu? Kimse ölmeyi arzu eder miydi acaba?

Diye düşündüm. Muhakkak ki kimse ölümü tercih etmezdi. Ama burada her şeyden daha çok sevdiğimiz Rabbimiz söz konusuydu. Ben bu yaşıma rağmen sevdiğim için-annem-babam için ölmeyi göze almaz mıydım? Elbette göze alırdım. Ama yine de babamın dediklerini tam olarak anlamamıştım, her şeyden habersiz koyuncuk, nasıl kurban edilmekten memnun olacaktı ki! Ve bayram günü gelip-çatmıştı. Yeni alınan elbiselerimi giyerken, ilk defa bu kadar mutsuzdum. Kınalı koyunumuz, bayram namazından sonra "kurban edilecekti."

Mutsuz ne hüzünlü bir vaziyette bayram namazına gittik babamla. Namazın ardından minik ellerimi Rabbime uzatıp, şöyle dua ettim; "Ey Rabbim! Şu güzel bayram gününde neden bu kadar hüzünlüyüm biliyorsun. Beni sevindir. Kınalı koyunumuz birkaç saat sonra Senin için kurban edilecek. Babamdan öğrendim, böylelikle Sana olan sevgimizi kanıtlayacakmışız. Bunun için seviniyorum ama kınalı koyunumuz için çok üzülüyorum Rabbim !" Namazdan sonra eve gittik. Babamlar kınalı koyunumuzu sanki düğüne hazırlar gibi hazırlıyorlardı. Bu, ayrılık vaktiydi. Gözümden süzülen yaşları babamdan gizliyordum ama Rabbim görüyordu mutlak. Babam önde, koyunumuz ve ben arkada, kesim yerinin yolunu tuttuk. Kesim yerine geldiğimizde ben çok tedirgin olmuştum, koyunumuz hiç de öyle görünmüyordu. Bekliyorduk. Biz kesim sıramızı. Koyunumuzda kurban edilme sırasını bekliyordu. Sonunda sıra bize geldi. Babam bana; "Sen dışarıda bekle." dedi. Ben de; "Hayır !" dedim. "hayır, onu izlemek istiyorum !" Babamın bütün ısrarlarına rağmen içeriye girmeyi başarmıştım. Kınalı koyunumuzla beraber iki koyunu da ayaklarını bağlayıp yatırdılar. Yandaki iki koyunu kurban edeceklermiş önce.

O iki koyun kurban edilirken, ben bakamayıp yüzümü döndüm, şimdi sadece kınalı koyunumuzu görebiliyordum. Baktım ki o başını yerden kaldırmış ve arkadaşlarının kurban edilişini izliyor. "Hayır." diye bağıracaktım ama bir an her şeyi anlamaya başladım. Kınalı koyunumuz o sahneleri izlerken o kadar huzurlu bakıyordu ki! Benim içim huzurla doldu. Ona ot verdiğimde gözlerinden okuduğum memnuniyetten öte bir şeydi bu bakışlar. Sonra sıra ona geldi. O sanki kesecek kişiyi uğraştırmamak için başını yere uzattı.

Ya Rabbi o nasıl teslimiyetti! Bir an beynimde bir ışık parladı. Demek doğruymuş; bir canlı için Allah(CC) adına kurban edilmek en büyük neş’eymiş! Demek annelerimiz başımızı okşarken boşuna; "Seni Yaratana kurban olayım" demezlermiş. Sonraları okuduğum Hz. İbrahim(a.s.)'ın kıssasını çok iyi anlamıştım.

Anlamıştım;

Allah(CC)'ın emrine teslim olan İbrahim(a.s.)'ı. İbrahim(a.s.)'a teslim olmuş bıçağı. Bıçağın altında kurban olma sevincini yaşayan İsmail(a.s.)'ı. İbrahim(a.s.)'ın bıçağının neden kesmediğini ve Rabbimin kurbanlık bir hayvan vermesini..de anladım.. Her şeyden öte, anladım ki, Rabbim almak için değil, vermek için ister.

Rabbim sadece sevgimizi kanıtlayacak bir işaret ister. Yoksa her şeyi yaratan Rabbimiz ne yapsın bizim kestiğimiz kurbanı! Evet! Rabbimiz kurbanımızı almamıştı ama bize, sevabından, kendisinin sevgisine çok şeyler vermişti. En önemlisi, bana çok güzel bir bilinç vermişti.

Kurban olduğum Rabbim, Sana göklerdeki yıldızlar, yerdeki varlıklar sayısınca, Sana kurban edilenlerin kanları çokluğunca şükürler olsun!

Selam ve dua ile Allah(CC)'a emanet olunuz.
YORUM EKLE