BİZ BÖYLE YAŞAMAYA MAHKUM MUYUZ!

2021 yılının sonlarına doğru geliyoruz.

Koca bir yıl daha hayatımızdan sular seller gibi kayıp gidiyor.

Hem de geride tortularını bırakarak.

Kelebek telaşıyla koca bir yılı daha tükettik böylece.

Pandemi nedeniyle kaybettiğimiz birçok insanımıza mı yanalım yoksa iğneden ipliğe gelen zamlarla Anadolu insanının zor şartlarla yaşamak zorunda kalışına mı bilemedim!

50 yıldan beri şahit oluyorum.

Günler değişiyor, aylar değişiyor, yıllar değişiyor ama değişmeyen tek gerçek bu yüce Türk Milletin yaşadığı ekonomik dertler.

Bir türlü çözülemiyor.

Sormadan edemiyor insan. Böyle yaşamaya mahkum muyuz?!

Biraz sabredelim, geçer bu günler, yetmedi kemer sıkalım, umutlar besliyoruz ama günün sonunda hep aynı manzara.

Bize ait olmayan bir para birimi kimyamızı bozuyor.

Nasıl bir ekonomik düzen/sistem anlayabilene aşk olsun!

Doların yükselmesi sonucu alım gücü düşen vatandaş ayetlerle hadislerle teselli edilmeye çalışıyor.

Sonuç değişmiyor.

Suni rahatlama görülüyor. Birkaç sene geçiyor manzara yine aynı.

“Faiz sebep enflasyon sonuç denilerek” milletin gazı alınıyor.

İnsanlar işini kaybediyor. Firmalar zarar ediyor. İşyerleri kapılarına kilit vuruyor.

Buna bağlı olarak işsizlik artıyor, evinin ihtiyacını karşılayamayan anne babalar boşanıp yuvalar dağılıyor.

Yetmedi toplumsal yapımızın, sosyal dokumuzun fay hatları çatlıyor.

Neticede…

Yabancı para karşısında Türk Lirasının değeri tarihinin en düşük seviyesinde olduğunu biz

değil uzmanlar söylüyor.

Yabancılara göre Türkiye, satın alma ve tatil imkanı yönünden yeryüzü cenneti.

Bunu önceki yazılarımda yazmıştım.

Elin 1 Lirası bizde 15 Lira olmuş.

Şimdilik böyle…

Dün bir şeyler almak için markete girdim raflardaki etiketleri görünce içim acıdı.

Hele bir ürün var ki…

2,5 liraya aldığımız sütün litresi 10 TL.yi geçmiş!

Temel gıda süt. Çocukların sağlıklı büyümeleri için gerekli olan besin kaynağı.

El yakıyor!

Bu satırları yazarken memleketim Gümüşhane'den bir esnaf arkadaşımla görüştüm.

Hal hatırdan sonra söz dönüp dolaşıp ekonomiye geldi.

Söyledikleri çarpıcı: "Şu dövizdeki artış bir dursa da işimize baksak. İnşaata başlarken demirin tonu 5 bin liraydı şimdi 11 bin Lira olmuş. Yarın ne olacağı belli değil. Piyasalardaki belirsizlik canımızı yakıyor abi...." dedi.

Haksız değil…

Hemen hemen toplumun tüm kesiminden buna benzer feryatlar geliyor kulağımıza.

Acı olan ne biliyor musunuz ?

Halk zor şartlarda yaşam mücadelesi verirken oy verip meclise gönderdiği vekiller birbirlerine yumruk sallamakla meşgul!

Bütçe görüşmelerinde yaşananları hep birlikte izledik/izliyoruz!

Vekiller, mecliste değil ringde zannediyorlar kendilerini!

Atılan yumrukları, yetmedi ağıza alınmayacak küfürleri ekranlardan izledikçe gözlerime inanamadım.

Ahhhh..! Güzel ülkem hiç bunları hak etmiyor!

Yazarken bile hicap duyuyor insan.

Ama inancımız gereği biliyoruz ki "Nasılsanız öyle idare olunursunuz" cümlesi boşa söylenmedi.

Tamda bu günleri tarif ediyor.

Neyse...

Ömür saati işliyor. günler geçiyor.

Yarının daha iyi olacağına dair bir umut yok. Bunları söyleyince de "ne yapacaksın, umut etmelisin, kendi hayatına bak sen" gibi teselliler de artık karın doyurmuyor.

Bozuk olan ekonomik sistem ayar tutmuyor!

Merkez Bankası ne yaparsa yapsın, ne kadar dolara müdahalede bulunursa bulunsun duruşundan, forsundan hiç taviz vermiyor.

Durmuyor yerinde…

Tarihi rekorlar kırıyor.

Peki hiç aklınıza geldi mi? Hiç düşündünüz mü?

Bu doları iç piyasada kim yükseltiyor?

Birçok Merkez Bankası Başkanını koltuğundan eden döviz kurunu yükselten bir lobimi var da biz bilmiyoruz? Diye sormadan edemiyoruz.

Milli mücadele yıllarından sonra ülkemizin banisin Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün İzmir iktisat Kongresinde aldığı “milli kararlar” arşivlerde duruyor.

15 yılda ülkeyi ayağa kaldıran bu kararların günümüze uyarlanmış hali Milli Ekonomi Modelidir.

Prof.Dr.Haydar Baş Beyin 2005 yılında kaleme aldığı bu modeli uygulayan bir çok ülke bugün ayağa kalktı süper güç oldu.

Biz hala neyi bekliyoruz.

Yok Çin modeli. Yok Güney Kore.

Şaka gibi!

Anadolu tabiriyle “Yetti gari”

Milletin dayanacak gücü kalmadı!

Daha ne kadar kemer sıkmaya devam edeceğiz. Zamlarla yaşamaya alışacağız. Avrupa’da yaşayan bireylerden bizim neyimiz eksik. Tam tersi fazlamız var. Ama hazine üzerinde dilenciyiz. Bu şekilde yaşamaya mahkûm değiliz!

Artık uyanmanın bir karar vermenin vakti gelmedi mi?

Göre ne...Köre ne....!

--------

Not: Babamın 8.Vefat yıl dönümü nedeniyle okuttuğumuz mevlit davetimize katılan,mazereti nedeniyle katılamayıp mesaj gönderen, sosyal medya üzerinden güzel yorumlarda bulunan tüm dostlara ailemiz adına teşekkür ediyorum. Geçmişlerinize rahmet olsun.

YORUM EKLE