" Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı çağa göre yetiştirin" Hz. Ali
Eğitim mi öğretim mi ikileminde bizler eğitimden ziyade öğretimi ön plana aldığımız için çocuklarımıza belki de en kaliteli öğretim imkânlarını sunduk. Ancak en önemlisi olan eğitim olgusunu vermediğimiz/veremediğimiz için çocuklarımızı merhametsiz para gözlü doktor, zalimi kayıran hakim ve savcı, her şeyi para gören öğretmen, malzemeden çalan müteahhit, yasal olmayan işlere tevessül eden mühendis, fahiş fiyatı öne alan karaborsacı tüccar, işinden ve zamanından çalan işçi, rüşvet yiyen memur olarak yetiştirdik.
Haklı kazanılan beş liranın haksız kazanılan beş bin liradan daha değerli olduğunu anlatamadığımız evlatlarımız bugün çalışmak yerine borsa, faiz, bitcoin, bahis, kumar vb türevlerinin girdabında döne döne dibe doğru inmektedirler.
Biz ebeveynler maalesef farkında olmadan yaptığımız yanlışların başında aşırı koruyuculuk yaparak çocuğumuzu yanlış yetiştiriyoruz.
“Aman o bizim eski dönemde hayat çok zordu. Biz çok zorluklar, yokluklar çektik. Şimdi durumlar değişti çocuğumuz rahat etsin” gibi masum gerekçelerle bu yanlışları yapıyoruz.
Kendilerine en ufak bir sorumluluk yüklemekten kaçınmamız da yaptığımız hataların başında geliyor. Bu yaklaşımların ilerleyen yıllarda çocuğumuzu sorumsuz, hep başkasından isteyen asalak bir tip durumuna düşüreceğinin farkında olmuyoruz.
Bir tohum düşünün, onu tarlaya ve toprağa bırakmayıp ambarda bekletirsek ne olur? Bu durumda o tohum ya çürür ya da fareye yem olur. İnsanoğlu da aynen öyledir. Hayatın iniş ve çıkışlarından, zorluk ve sorumluluklarından uzak bir hayat yaşamaya mahkûm edilen çocuk gelişmez, hiçbir şey öğrenmez. O her zaman başkalarının kendi yerine iş yapmasına alıştırıldığı için bir iş yapmak istemez ve tembelleşir.
Evet, suçlu maalesef ebeveynler olarak bizlerden başkası değil. Niye mi?
Daha okula başlamadan ellerine tablet ve akıllı telefonları vererek akran zorbalığını başlattık.
“Ben yaşayamadım, çocuğum yaşasın” düşüncesiyle çocuklarımızın her istediğini yaparak, mutlu olamayan, doyumsuz bireylerin yetişmesine yol açtık, onların sevinçlerini yok ederek, mutsuz olmalarını sağladık.
Üzülmelerine hiç fırsat tanımayarak empati duygularını yok ettik.
Sıkılmalarına izin vermeyerek hayal etmelerini engelledik.
Her sendelediklerinde ve düştüklerine kollarına girip kaldırarak güçlüklerle ve problemlerle baş etmelerini engelledik.
Onların adına her işlerini bizler yaparak özgüvenlerini yerle yeksan ettik.
Çocuklarımızın yanında sürekli okulu, öğretmenleri, arkadaşlarını kötüleyerek öğretmene ve insanlara saygılı olmalarını engelledik.
Çocukları okuldan kulübe, kulüpten etüde, etütten özel derse koşturarak aile hayatını yok ettik.
Çocuğumuzun her anını sosyal medyada paylaşarak mahremiyet duygusunu yok ettik.
Ve haliyle sonuç;
Galiba biz çocuk eğitiminde işleri bayağı bir yok ettik.
BİR EĞİTİMCİ OLARAK AYNEN KATILIYORUM