Cuma günü adli görev nedeniyle Ankara’da bulunuyordum. Şehir merkezinde 5 cm’yi bulmayan ve öğleden sonra erimeye başlayan kar nedeniyle okulların tatil edildiğini duyduğumda, aklıma sosyal medya da çok beğenilen video geldi. Karlı yolda çocuğunun elinden tutup okula götüren Erzurum’lu bir anne, batıdaki okulların en küçük bir yağışta tatil edilmesine rağmen doğuda devam etmesine tepkisini, şu sözlerle ifade ediyordu: “… onlarınkiler çocukta, bizimkiler kutup ayısı mı ? “
Kış mevsiminin en belirgin özelliği kar, özellikle çocuklar ve öğrenciler için sevinç kaynağı olsa da, günlük hayatı zaman zaman olumsuz etkileyebilir. Kar yağdığında birçok kişi okulların tatil edilmesini bekler. Kar nedeniyle yollar kapanmışsa, buzlanma varsa, öğrenci servisleri ya da toplu taşıma güvenli değilse tatil mantıklıdır. Yine okulun fiziki şartları uygun değilse, Isıtma sistemi yetersizse, sınıflar çok soğuksa, okul yolları temizlenmemişse öğrencilerin sağlığı riske atılamaz. Ankara için bunların hiçbirisi sözkonusu değildi. Bu yıl içinde Gümüşhane merkezdeki birçok kar tatili içinde durum aynıydı. Aşırı yağış alan köylerimizi ayrı tutuyorum.
Eğitimde başarılı ülkeleri incelediğimizde kar tatili pek görülmez. Avrupa’nın kuzey ve orta bölgelerinde (Norveç, İsveç, Almanya, İsviçre gibi) kar yağışına karşı altyapı çok güçlüdür. Karla mücadele için yollar sürekli temizlenir, ulaşım aksamaz. Okullar genellikle açık kalır. Öğrenciler soğuk hava ve karda yaşamaya alışkındır. Ancak çok istisnai hava olaylarında (örneğin ulaşım tamamen durmuşsa) kısa süreli tatiller olabilir. Fakat bu durum, bizim ülkedeki kadar sık yaşanmaz.
Japonya’da ise sistem çok disiplinlidir.
Kar yağışı sık olan bölgelerde okullar her koşulda açık kalır. Öğrenciler karda yürümeye, zorlu şartlara alışkındır.
Disiplin ve görev anlayışı çok güçlüdür. Biraz zorluk Japon eğitim kültüründe olağan kabul edilir. Afet durumları dışında tatil nadirdir. Japonya’da deprem ve tayfun gibi afetler daha çok tatil sebebi olur. Okul ulaşımı planlıdır. Toplu taşıma sistemi çok dakik ve güvenilirdir.
Kar, yağmur, soğuk gibi doğa olayları hayatın bir parçasıdır. Öğrencilerin bu koşullarda da sorumluluklarını yerine getirmeyi öğrenmesi, onları daha dirençli yapar. Çünkü hayat her zaman konforlu ve günlük güneşlik değildir. Zor şartlarda dahi görevini yerine getirmeyi öğrenen çocuk, ileride karşılaştığı zorluklardan kolayca yılmaz. Böylece sorumluluk bilinci gelişecektir. Aşırı olmayan zor koşullar öğrencilerin dayanıklığını artıracaktır. Fiziksel ve zihinsel olarak daha güçlü bireyler haline gelirler. Bu da hayatta başarıya yansıyacaktır.
Okula gitmek, sadece ders öğrenmek değil, aynı zamanda hayatı öğrenmektir. Hafif bir kar yağdığında, biraz soğuk olduğunda ya da hava kapalı olduğunda hemen tatil beklemek, öğrencilerde “her şey kolay olmalı” düşüncesini pekiştirir. Oysa gerçek hayat böyle değildir. Her zorlukta geri adım atan bireyler, ileride iş hayatında ya da özel hayatlarında da en küçük engeller karşısında pes edebilir.
Hayatta başarılı olabilmeleri için öğrencileri zorluklara alıştırmak bir gerekliliktir. Zorluklarla mücadele etmeyi öğrenen öğrenciler, sabırlı, dirençli ve sorumluluk sahibi bireyler haline gelir. Konfor alanından çıkan çocuk, gerçek hayata daha güçlü adımlarla yürür. Çünkü asıl eğitim, zorluklarla baş edebilmeyi öğrenmektir. Böylece esen rüzgara göre yönünü tayin eden yaprak değil, fırtınalara karşı durabilen çınar olacaklardır.
Zamanımızda öğrencilerimize herşeyi kolay ve hazır sunarak, onları X, Y veya Z kuşağı gibi adlandırmak yerine; hayatın gerçeklerini öğreterek onları TÜRK KUŞAĞI olarak yetiştirebilmemiz dileğiyle…
Türk Kuşağı olarak yetiştirme fikrine bayıldım. Hayatı gençlerimize ve öğrencilerimize öğretmeliyiz. Yoksa hazırcı ve tembel nesil oluyor.