2020 Olimpiyatlarının oynanacağı şehrin oylaması dün gece yapıldı. Tüm ülke olarak dört gözle beklediğimiz, meydanları ve ekran başlarındaki heyecanlı bekleyişimizin sonucunda üzülmedik dersek yalan olur. Uzun zamandır böylesi bir ulusal heyecana hasret kalmıştık. İstanbul, 2020 olimpiyatlarına ev sahipliğini kazanamadı ancak ülkemizin bu oylamadan bir takım kazanımları olmuştur.
Türkiye ilk kez uluslararası boyuttaki bir spor organizasyonuna hükümet, siyasi partileri, iş dünyası velhasıl tüm kurum, kuruluş ve organizasyonları ile konsantre olmuştu. Olimpiyatları diğer spor organizasyonlarından ayrıcalıklı kılan sporun tüm branşlarını içeriyor olmasıdır. Bu özelliği ile Dünya Kupası Futbol Kupası’ organizasyonunun da bir adım önündedir. Hal böyle olunca da olimpiyatlara ev sahipliğine talip olan ülkeler var güçleri ile bu yarışta ipi göğüslemek isterler. Eğer bardağın dolu tarafını görmek istiyorsak, bana göre bu yarışta ülkemizin kaybettiği hiçbir şey olmamıştır. Tam aksine geçmişteki adaylık yarışlarına göre daha kazanımlı çıkmıştır. Yani ilk kez bu tür oylamalarda finale kadar yükselmiştir.
Geçmişteki yarışlarda ülke olarak tek sloganımız vardı “tarih, deniz, güneş”. İstanbul’un doğal güzelliklerinden, denizinden, boğazından, iki kıta arasında köprü konumunda olduğundan, pek çok medeniyete ev sahipliği yaptığından, pek çok inanca sahip insanları bünyesinde barındığından bahsederdik. Ancak bu son tanıtımlarda İstanbul’ un bu özellikleri çok fazla ön plana çıkarılmadı. Bana göre de doğrusu buydu. Çünkü bugün İstanbul’ un namını duymayan hatta en azından bir kez bile olsa ziyaret olmayan insan sayısı çok azdır. Hele Avrupa ülkelerinde bu sayı yok denecek kadar azdır. Her ülkenin şehirleri kendi insanları için güzeldir. Bu tıpkı her ebeveynin çocuklarını sevmesine benzer. Yani demem odur ki İstanbul’ u bizim methetmemiz yabancılar için çok fazla anlam taşımayabilir.
Olimpiyatların dünyanın en kapsamlı organizasyonu olduğu için bu tür organizasyonlarda oylama yapan ülkeler düşündüğümüzden daha başka kriterlere dikkat ederler. Bu kriterlerin en başında da ulaşım gelir. Çünkü milyonlarca insan dünyanın değişik yerlerinden bu oyunları izlemek için İstanbul’ a gelecekler. Bunların içinde ana dili dışında yabancı dil bilmeyenler olabileceği gibi ilk kez İstanbul’a gelenlerde olacaktır. Bu insanlar İstanbul’ a gelmeden yollarını, caddelerini, otobüs, vapur, metro hatlarını, saatlerini ve güzergahlarına ait enformasyonlara her ortamda (cep telefonları dahil) ve sağlıklı bir biçimde ulaşabilmelidirler. Aksi takdirde otellerini ararken bu büyük metropolün otobüs duraklarında ya da caddelerinde de kaybolup giderler. Ben bu şehirde yaşayan bir vatandaş olarak metro ve vapur dışında ulaşımda zaman çizelgesine uyulan ulaşım türüne rastlayamadım. Bu konuda IETT’ nin web sayfasındaki otobüs hareket saatlerinin varlığından söz edenler olabilir. Ancak bunların ne kadar güncel olduğunu, bu zaman çizelgelerine hangi ölçüde uyulduğunu hiç otobüs bekleyerek kontrol ettiniz mi? Güzel bir uygulama olarak IETT tarafından başlatılan araç içi ve durak bilgilendirme sistemleri maalesef pek çok yerde sağlıklı olarak çalışmamaktadır. Bu uygulama düşünce olarak çok güzel. Ancak bu tür uygulamalarda biz sistemin teknik destek ve devamlılığını hep göz ardı ediyoruz. Sistemler arıza verinceye kadar sağlıklı olarak kullanıyoruz. Arıza vermeye başladığında ise olduğu gibi bırakıyoruz. Dolmuş ulaşımını ise ne siz sorun ne de ben söyleyeyim.
Yeni havaalanları, köprüler ve tüp geçitler yapılıyor. Bunlar uluslararası organizasyonların zaten olmazsa olmazları. Metropol dediğiniz şehirde bunlar zaten temel gereksinimlerdir, o şehir için ekstra bir artı değildir. Ancak iş sadece bunlarla bitmiyor bu ulaşım enstrümanlarını kullanarak seyahat eden insanların bunların devamındaki seyahatlerinin de toplu ulaşım araçları ile sağlıklı bir biçimde sağlanması gerekmektedir. Yani cadde ve sokaklarınız, yollarınızın durumu aynı trafik akışını sağlayacak özellikte midir? Bugünkü durum tıpkı otoyol gişelerindeki gişe sonrası şerit sayısının dörde düşmesine benzemektedir. Hal böyle olunca gişe sayısının on olması otoyol maalesef trafiğini rahatlatmıyor aksine gişelerde uzun kuyruklar oluşmasına neden olmaktadır. Ondan sonra da otoyollarımız var diye havamızdan geçilmiyor. Hele elinizde bir harita yön, cadde ve sokak levhalarını kullanarak hiç adres aradınız mı?
Spor tesisleri konusunda ülke genelinde modern ve uluslar arası standartlarda tesisler yapıldı ve yapılıyor. Bu konuda yöneticilerin hakkını yememek lazım ancak bugün için sayıları yeterli değil. İşte alın size Olimpiyat Stadı maça gitmekte ölüm maçtan dönmekte ölüm. Bu şehrin vatandaşı olarak biz bu şekilde serzenişte bulunuyorsak peki yabancılar ne yapar hiç düşündünüz mü?
Bundan sonraki yol haritamızda modern spor tesisleri ve beraberinde özellikle İstanbul’ un toplu taşıma sorununun rasyonel şekilde çözülmesi gelmektedir. Tabiki tüm bunların yanında sporun bir centilmenlik ve dürüstlük yarışı olduğu da asla unutulmamalıdır. 2012 yılında 25 olan dopingli sporcu sayımız bu yılın ilk altı ayında 120 ye çıkmıştır. Peki bu sporcular için neler yapılmıştır? Hadi bunların çoğu yeni diyebilirsiniz. Peki futbolda şike konusunda bugüne kadar neler yaptık? IAAF (International Association of Athletics Federation) için önemli olan dopingli çıkan sporcu sayısı değil, o sporculara uygulanan cezalar ve yaptırımlardır. Doping konusunda ciddi ve kararlı adımlar atılmaya devam edilir, ulaşım problemlerini çözersek bir sonraki dönemde İstanbul’ un ev sahipliğini kazanmaması içten bile değil.
Türkiye ilk kez uluslararası boyuttaki bir spor organizasyonuna hükümet, siyasi partileri, iş dünyası velhasıl tüm kurum, kuruluş ve organizasyonları ile konsantre olmuştu. Olimpiyatları diğer spor organizasyonlarından ayrıcalıklı kılan sporun tüm branşlarını içeriyor olmasıdır. Bu özelliği ile Dünya Kupası Futbol Kupası’ organizasyonunun da bir adım önündedir. Hal böyle olunca da olimpiyatlara ev sahipliğine talip olan ülkeler var güçleri ile bu yarışta ipi göğüslemek isterler. Eğer bardağın dolu tarafını görmek istiyorsak, bana göre bu yarışta ülkemizin kaybettiği hiçbir şey olmamıştır. Tam aksine geçmişteki adaylık yarışlarına göre daha kazanımlı çıkmıştır. Yani ilk kez bu tür oylamalarda finale kadar yükselmiştir.
Geçmişteki yarışlarda ülke olarak tek sloganımız vardı “tarih, deniz, güneş”. İstanbul’un doğal güzelliklerinden, denizinden, boğazından, iki kıta arasında köprü konumunda olduğundan, pek çok medeniyete ev sahipliği yaptığından, pek çok inanca sahip insanları bünyesinde barındığından bahsederdik. Ancak bu son tanıtımlarda İstanbul’ un bu özellikleri çok fazla ön plana çıkarılmadı. Bana göre de doğrusu buydu. Çünkü bugün İstanbul’ un namını duymayan hatta en azından bir kez bile olsa ziyaret olmayan insan sayısı çok azdır. Hele Avrupa ülkelerinde bu sayı yok denecek kadar azdır. Her ülkenin şehirleri kendi insanları için güzeldir. Bu tıpkı her ebeveynin çocuklarını sevmesine benzer. Yani demem odur ki İstanbul’ u bizim methetmemiz yabancılar için çok fazla anlam taşımayabilir.
Olimpiyatların dünyanın en kapsamlı organizasyonu olduğu için bu tür organizasyonlarda oylama yapan ülkeler düşündüğümüzden daha başka kriterlere dikkat ederler. Bu kriterlerin en başında da ulaşım gelir. Çünkü milyonlarca insan dünyanın değişik yerlerinden bu oyunları izlemek için İstanbul’ a gelecekler. Bunların içinde ana dili dışında yabancı dil bilmeyenler olabileceği gibi ilk kez İstanbul’a gelenlerde olacaktır. Bu insanlar İstanbul’ a gelmeden yollarını, caddelerini, otobüs, vapur, metro hatlarını, saatlerini ve güzergahlarına ait enformasyonlara her ortamda (cep telefonları dahil) ve sağlıklı bir biçimde ulaşabilmelidirler. Aksi takdirde otellerini ararken bu büyük metropolün otobüs duraklarında ya da caddelerinde de kaybolup giderler. Ben bu şehirde yaşayan bir vatandaş olarak metro ve vapur dışında ulaşımda zaman çizelgesine uyulan ulaşım türüne rastlayamadım. Bu konuda IETT’ nin web sayfasındaki otobüs hareket saatlerinin varlığından söz edenler olabilir. Ancak bunların ne kadar güncel olduğunu, bu zaman çizelgelerine hangi ölçüde uyulduğunu hiç otobüs bekleyerek kontrol ettiniz mi? Güzel bir uygulama olarak IETT tarafından başlatılan araç içi ve durak bilgilendirme sistemleri maalesef pek çok yerde sağlıklı olarak çalışmamaktadır. Bu uygulama düşünce olarak çok güzel. Ancak bu tür uygulamalarda biz sistemin teknik destek ve devamlılığını hep göz ardı ediyoruz. Sistemler arıza verinceye kadar sağlıklı olarak kullanıyoruz. Arıza vermeye başladığında ise olduğu gibi bırakıyoruz. Dolmuş ulaşımını ise ne siz sorun ne de ben söyleyeyim.
Yeni havaalanları, köprüler ve tüp geçitler yapılıyor. Bunlar uluslararası organizasyonların zaten olmazsa olmazları. Metropol dediğiniz şehirde bunlar zaten temel gereksinimlerdir, o şehir için ekstra bir artı değildir. Ancak iş sadece bunlarla bitmiyor bu ulaşım enstrümanlarını kullanarak seyahat eden insanların bunların devamındaki seyahatlerinin de toplu ulaşım araçları ile sağlıklı bir biçimde sağlanması gerekmektedir. Yani cadde ve sokaklarınız, yollarınızın durumu aynı trafik akışını sağlayacak özellikte midir? Bugünkü durum tıpkı otoyol gişelerindeki gişe sonrası şerit sayısının dörde düşmesine benzemektedir. Hal böyle olunca gişe sayısının on olması otoyol maalesef trafiğini rahatlatmıyor aksine gişelerde uzun kuyruklar oluşmasına neden olmaktadır. Ondan sonra da otoyollarımız var diye havamızdan geçilmiyor. Hele elinizde bir harita yön, cadde ve sokak levhalarını kullanarak hiç adres aradınız mı?
Spor tesisleri konusunda ülke genelinde modern ve uluslar arası standartlarda tesisler yapıldı ve yapılıyor. Bu konuda yöneticilerin hakkını yememek lazım ancak bugün için sayıları yeterli değil. İşte alın size Olimpiyat Stadı maça gitmekte ölüm maçtan dönmekte ölüm. Bu şehrin vatandaşı olarak biz bu şekilde serzenişte bulunuyorsak peki yabancılar ne yapar hiç düşündünüz mü?
Bundan sonraki yol haritamızda modern spor tesisleri ve beraberinde özellikle İstanbul’ un toplu taşıma sorununun rasyonel şekilde çözülmesi gelmektedir. Tabiki tüm bunların yanında sporun bir centilmenlik ve dürüstlük yarışı olduğu da asla unutulmamalıdır. 2012 yılında 25 olan dopingli sporcu sayımız bu yılın ilk altı ayında 120 ye çıkmıştır. Peki bu sporcular için neler yapılmıştır? Hadi bunların çoğu yeni diyebilirsiniz. Peki futbolda şike konusunda bugüne kadar neler yaptık? IAAF (International Association of Athletics Federation) için önemli olan dopingli çıkan sporcu sayısı değil, o sporculara uygulanan cezalar ve yaptırımlardır. Doping konusunda ciddi ve kararlı adımlar atılmaya devam edilir, ulaşım problemlerini çözersek bir sonraki dönemde İstanbul’ un ev sahipliğini kazanmaması içten bile değil.